Translation of "Büyük" in English

0.008 sec.

Examples of using "Büyük" in a sentence and their english translations:

Tom benim büyük-büyük-büyük-büyükbabamdı.

Tom was my great-great-great-grandfather.

Büyük güç, büyük sorumluluk getirir.

With great power comes great responsibility.

- O çok büyük.
- Çok büyük.

It's too big.

- Eviniz büyük.
- Senin evin büyük.

Your house is big.

- Büyük cesaretti.
- Büyük cesaret işiydi.

That took a lot of guts.

- O çok büyük.
- Gerçekten büyük.

- It's really big.
- That's real big.
- He's really big.
- She is really big.

- Senin evin büyük.
- Evin büyük.

Your house is big.

- Büyük değişiklikler ayakta.
- Büyük değişiklikler yolda.
- Büyük değişimler oluyor.

Big changes are afoot.

Büyük destekçiler.

it's a big cohort.

Göl büyük.

The lake is big.

Kitap büyük.

The book is big.

Bu büyük!

That's big!

Eviniz büyük.

Your house is big.

Büyük tehlikedesin.

You're in grave danger.

Dünya büyük.

- The world is a big place.
- The world is big.

Onlar büyük.

They're great.

Göçük büyük.

The dent is huge.

Gerçekten büyük.

Really large.

Büyük olacak.

It's getting bigger.

Sözlük büyük.

The dictionary is big.

Zorluklar büyük.

The challenges are enormous.

Çok büyük.

- It's so big!
- It's so big.

Büyük yapacağız.

We'll do great.

Bu büyük.

This is big.

Ağaçlar büyük.

The trees are big.

Portal büyük.

The portal is large.

Büyük talihsizlik.

It's a crying shame.

Ondan büyük.

That's why it's big.

Büyük büyük annem "feminist" kelimesini bilmiyordu

My great grandmother did not know that word "feminist,"

- O çok büyük.
- Bu çok büyük.

It's too large.

- Başın büyük belada.
- Sen büyük beladasın.

- You're in big trouble.
- You're in a lot of trouble.

Tom'un büyük-büyük-büyükbabası bir köleydi.

Tom's great-great-grandfather was a slave.

Tom, John Jackson'ın büyük-büyük torunudur.

Tom is the great-great-grandson of John Jackson.

Uzay büyük, gerçekten, gerçekten, gerçekten büyük.

Space is big, really, really, really big.

- Bu köpek büyük.
- O köpek büyük.

- This dog is big.
- That dog is big.

- Bu elmalar büyük.
- Şu elmalar büyük.

Those apples are big.

- Bu ondan daha büyük.
- Ondan büyük.

- She's older than him.
- It's bigger than that.
- He's older than her.
- It's larger than that.
- It's greater than 10.
- That's why it's big.

Büyük-büyük-büyük torununun doğumuna kadar ilk kim yaşıyor olacak?

Who will be the first to live until the birth of his great-great-great-grandson?

Büyük annem ve büyük babam için kaygılanıyoruz.

We're worried about Grandma and Grandpa.

- O ne kadar büyük?
- Ne kadar büyük?

How large is it?

Büyük binalar, büyük dağlar gibi, yüzyılların eseridir.

Great buildings, like great mountains, are the work of centuries.

Bu büyük bankalar, iflas edemeyecek kadar büyük.

These large banks are too big to fail.

- Köpeğin çok büyük.
- Senin köpeğin çok büyük.

Your dog is very big.

- Beyzbol büyük bir iştir.
- Beyzbol büyük bir sektör.
- Beyzbol büyük bir endüstri.

Baseball is big business.

Büyük bir avantaj.

Huge advantage.

Dünyanın büyük ülkeleri

And the big regions of the world

İşte büyük an!

Moment of truth!

Büyük bir gemiye

costing hundreds of millions of dollars each,

Büyük bir şey,

It's time to do something big.

Büyük bir felaket.

big time catastrophe.

Tesla'daki kadar büyük.

as big as those at Tesla.

Onlar çok büyük.

They are very big.

Yeterince büyük mü?

Is it large enough?

Haber büyük önemdedir.

The news is of great importance.

Büyük ayakları var.

She has long feet.

Büyük köpekten korkmuşlar.

They were afraid of the big dog.

Birçok yönden büyük.

He is great in many ways.

Büyük olasılıkla gelecek.

- He will come nine cases out of ten.
- He's likely to come.
- He's very likely to come.
- There's a good chance that he'll come.
- He's more than likely to come.
- It's quite likely that he'll come.

Büyük seferin lideriydi.

He was the leader of the great expedition.

Büyük binaya bakıyorum.

I am looking up at the big building.

Bu elmalar büyük.

- Those apples are big.
- These apples are big.

Risk çok büyük.

- The stakes are high.
- There is a lot at stake.
- There's a lot at stake.

O büyük olan.

It's the big one.

Talep çok büyük.

The demand is huge.

O oldukça büyük.

It's quite large.

Bu ekmek büyük.

This loaf of bread is big.

O büyük tehlikede.

- He's in grave danger.
- He is in grave danger.

Başı büyük dertte.

He's in big trouble.

Kaşığım çok büyük!

My spoon is too big!

Büyük acil nedir?

What's the big emergency?

Ne kadar büyük?

How big is it?

Büyük sır nedir?

What's the big secret?

Yapamam. Çok büyük.

I can't. It's too big.

Bu büyük biri.

- It's a large one.
- It's a big one.

Başım büyük belada.

- I'm in big trouble.
- I'm in a lot of trouble.

Dünya çok büyük.

The world is very big.

Senin odan büyük.

Your room is big.

Tom büyük tehlikede.

Tom is in great danger.

Büyük resme bakmıyorsun.

You're not looking at the big picture.

Başımız büyük belada.

We're in big trouble.

Büyük şey değil.

It's no big thing.

Büyük sürpriz ne?

What's the big surprise?

Büyük gizem nedir?

What's the big mystery?