Translation of "öğretmen" in English

- Öğretmen değilim.
- Ben bir öğretmen değilim.
- Ben öğretmen değilim.

- I am not a teacher.
- I'm not a teacher.

Öğretmen samimiyetsiz.

The teacher is unfriendly.

Öğretmen değilim.

- I am not a teacher.
- I'm not a teacher.

Öğretmen olmalısın.

You should be a teacher.

Öğretmen haklı.

The teacher is right.

Öğretmen telefonda.

The teacher is on the phone.

Öğretmen öğretiyor.

The teacher teaches.

Öğretmen Çinlidir.

The teacher is Chinese.

Öğretmen nerede?

Where's the teacher?

Öğretmen gitmişti.

The teacher was gone.

- Öğretmen.
- Hoca.

He's a teacher.

Öğretmen olacağız.

- We are going to be teachers.
- We're going to be teachers.

- Yumi öğretmen olacak.
- Yumi bir öğretmen olacak.

Yumi will become a teacher.

- Tom da öğretmen mi?
- Tom da mı öğretmen?
- Tom da öğretmen miymiş?

Is Tom also a teacher?

Yahu koskoca öğretmen

yahu big teacher

Öğretmen kağıtları topladı.

The teacher collected the papers.

Öğretmen kağıtlara baktı.

The teacher looked over the papers.

Öğretmen sürekli konuştu.

The teacher talked on and on.

Öğretmen sandalyeye oturdu.

The teacher sat on the chair.

Öğretmen birlikte geliyor.

The teacher is coming along.

Öğretmen ilgimizi artırdı.

The teacher aroused our interest.

Oğlunu öğretmen yaptı.

He made his son a teacher.

Öğretmen ne açıklıyor?

What's the teacher explaining?

Öğretmen tekrar iyileşti.

The teacher got well again.

Öğretmen yoklama yaptı.

The teacher called the roll.

Neden öğretmen oldun?

Why did you become a teacher?

Yeni öğretmen sınıfta.

The new teacher is in the classroom.

Öğretmen olarak çalışıyorum.

I work as a teacher.

Öğretmen, ofisinde yazıyor.

The teacher is writing in his office.

Öğretmen olmak istiyorum.

I want to be a teacher.

Tom bir öğretmen.

Tom is a teacher.

Öğretmen sözünü tutmadı.

The teacher didn't keep his word.

Öğretmen değil misin?

- Are you not a teacher?
- Aren't you a teacher?

Öğretmen, kitabı okur.

The teacher reads the book.

Öğretmen kitap okuyor.

The teacher is reading a book.

Artık öğretmen değilim.

I'm not a teacher anymore.

Öğretmen sessizce konuşur.

The teacher speaks quietly.

Öğretmen olduğunu sanıyordum.

- I thought you were a teacher.
- I thought that you were a teacher.

O bir öğretmen.

He is a teacher.

Öğretmen kesinlikle kızacak.

The teacher will get angry for sure.

Öğretmen testleri dağıttı.

The teacher handed out the tests.

Karım bir öğretmen.

My wife is a teacher.

Öğretmen olmayı seviyorum.

I love being a teacher.

Bir öğretmen olmalıydım.

- I should've become a teacher.
- I should have become a teacher.

Öğretmen kitabı okudu.

The teacher read the book.

Bir öğretmen olacağım.

I'm going to be a teacher.

Hepimiz öğretmen değiliz.

We're not all teachers.

Öğretmen kitapçıkları dağıttı.

The teacher distributed the leaflets.

Yumi öğretmen olacak.

Yumi will become a teacher.

Öğretmen seni görebilir.

The teacher can see you.

Öğretmen tahtaya yazıyor.

The teacher writes on the blackboard.

Öğretmen sandalyede oturur.

The teacher sits on the chair.

Öğretmen tarafından azarlandım.

- I was scolded by my teacher.
- I got scolded by the teacher.

Öğretmen zili çaldı.

Master rang the bell.

Öğretmen bana kızgındı.

The teacher was angry with me.

Tom'un ebeveynleri öğretmen.

Tom's parents are teachers.

Ben öğretmen değilim.

- I am not a teacher.
- I'm not a teacher.

İkisi de öğretmen.

Both of them are teachers.

Tom öğretmen olacak.

Tom will be the instructor.

Öğretmen öğrencilerini denetliyor.

The teacher is supervising her students.

Öğretmen bayağı üşütmüştü.

The teacher had a bad cold.

Bu öğretmen nasıl ?

How is this teacher?

Öğretmen, Çekçe öğretiyor.

The professor teaches Czech.

Tom'dan öğretmen olmaz.

- Tom isn't cut out to be a teacher.
- Tom is not cut out to be a teacher.

Onlar öğretmen olacaklar.

They'll become teachers.

Öğretmen çok kızmıştı.

The teacher was very angry.

O öğretmen değil.

He is not the teacher.

Öğretmen öğrenciye öğretir.

The teacher teaches the student.

Öğretmen öğrencilere öğretir.

The teacher teaches the students.

Öğretmen genç miydi?

Was the teacher young?

Tom öğretmen olmalıydı.

- Tom should've been a teacher.
- Tom should have been a teacher.

Tom öğretmen değildi.

Tom wasn't a teacher.

Siz öğretmen misiniz?

Are you teachers?

Ben öğretmen olacağım.

I'm going to become a teacher.

Bu öğretmen muhteşem.

This teacher is amazing.

Öğretmen arkadaş gibiydi.

The teacher is friendly.

öğretmen filminde ise maaşı yetmeyen bir öğretmen var

In the teacher film, there is a teacher who does not have enough salary

- Öğretmen olmak istiyor.
- O, bir öğretmen olmak istiyor.

He wants to become a teacher.

- Öğretmen değilsin, değil mi?
- Öğretmen değilsiniz, değil mi?
- Sen öğretmen değilsin, değil mi?
- Siz öğretmen değilsiniz, değil mi?

- You're not a teacher, are you?
- You aren't a teacher, are you?

- Sizin bir öğretmen olduğunuzu biliyorum.
- Senin bir öğretmen olduğunu biliyorum.
- Senin öğretmen olduğunu biliyorum.

I know that you are a teacher.

- Sen öğretmen değil miydin?
- Sen eskiden öğretmen değil miydin?

Didn't you use to be a teacher?

- Öğretmen metni yüksek sesle okutur.
- Öğretmen metni sesli okutur.

The teacher has the text read aloud.

- Her iki ebeveynim de öğretmen.
- Ebeveynlerimin ikisi de öğretmen.

- Both my parents are teachers.
- My parents are both teachers.

- Sizin bir öğretmen olduğunuzu biliyorum.
- Senin öğretmen olduğunu biliyorum.

I know that you're a teacher.

O'nun cumhuriyetindeki öğretmen olarak.

as a teacher of his Republic.