Translation of "Dayanılmaz" in English

0.054 sec.

Examples of using "Dayanılmaz" in a sentence and their english translations:

Ağrı dayanılmaz.

The pain is unbearable.

Acı dayanılmaz.

The pain is excruciating.

Bu dayanılmaz.

This is intolerable.

Koku dayanılmaz.

The smell is unbearable.

Hava dayanılmaz sıcak.

It's unbearably hot.

Bu sıcaklık dayanılmaz.

This heat is unbearable.

Katlanma dayanılmaz olabilir.

Bearing can be unbearable.

Sizin davranışınız dayanılmaz.

Your behaviour is intolerable.

Acı dayanılmaz mı?

Is the pain unbearable?

Hava dayanılmaz sıcaktı.

It was unbearably hot.

Bu gürültü dayanılmaz.

This noise is unbearable.

Onlar dayanılmaz anılar.

They are unbearable memories.

Bu dayanılmaz olurdu.

- It would have been unbearable.
- It would've been unbearable.

Neredeyse dayanılmaz olmalı.

It must be almost unbearable.

Hayat dayanılmaz oldu.

Life became unbearable.

Bu dayanılmaz şiddet gösterileri...

the unbearable acts of violence that we've --

- Bu çekilmez.
- Bu dayanılmaz.

- This is unbearable!
- This is unbearable.

Benim dayanılmaz ağrılarım var.

I have unbearable pains.

Tom dayanılmaz acı içindeydi.

Tom was in unbearable pain.

Tom Mary'yi dayanılmaz buldu.

Tom found Mary irresistible.

Ben onu dayanılmaz buluyorum.

I find her irresistible.

Tom büyüleyici ve dayanılmaz.

Tom is charming and irresistible.

Bu dayanılmaz bir gerçektir.

This is an unbearable truth.

Bu yaz dayanılmaz derecede sıcak.

It is unbearably hot this summer.

- Tom'u dayanılmaz buluyorum.
- Tom'u karşı konulmaz buluyorum.

I find Tom irresistible.

Sen en büyük zayıflığımı keşfettin: dayanılmaz ağrı.

You discovered my biggest weakness: excruciating pain.

- Onu dayanılmaz buldu.
- Onu karşı konulmaz buldu.

He found her irresistible.

Bazı çocuklar dayanılmaz baskıdan kaçmak için intihara başvuruyorlar.

Some children resort to suicide in order to escape from unbearable pressure.

Mary hakkında onu dayanılmaz yapan bir şey var.

There's something about Mary that makes her irresistible.

Sanat olmadan, gerçekliğin kehaneti dünyayı dayanılmaz hale getirecektir.

Without art, the crudeness of reality would make the world unbearable.

Evdeki durum her geçen gün daha dayanılmaz hale geliyor.

The situation at home is getting more unbearable every day.