Translation of "Bırakıyor" in English

0.041 sec.

Examples of using "Bırakıyor" in a sentence and their english translations:

Kim bırakıyor?

Who's quitting?

Tom bırakıyor.

Tom is quitting.

Bıyık bırakıyor.

He is growing a mustache.

Kalbi atmayı bırakıyor.

Its heart stops beating.

İşini bırakıyor musun?

Are you quitting your job?

Tom bıyık bırakıyor.

Tom is growing a mustache.

Kötü bir izlenim bırakıyor.

He makes a bad impression.

O kendini aşkın ellerine bırakıyor.

She's giving herself up to love.

O, olumsuz bir izlenim bırakıyor.

He makes an unfavorable impression.

Şimdi herkes Tom'u yalnız bırakıyor.

Everybody leaves Tom alone now.

Çoğu, okulu bırakıyor çünkü endişe içindeler;

Many of them are dropping out because they're worried

O, her konuda beni geride bırakıyor.

He outdoes me in every subject.

Sebzeleri hâlâ zeytinyağlı salamurada bırakıyor musun?

Are you still marinating the vegetables?

Tom bulaşıkları yıkamıyor. Bunu Mary'ye bırakıyor.

Tom doesn't wash the dishes. He leaves that up to Mary.

Tom elbiselerini evin her tarafına bırakıyor.

Tom leaves his clothes all over the house.

Güneş ışığı olmayınca yosunlar oksijen üretmeyi bırakıyor.

Without sunlight, seaweed stops producing oxygen.

- Tom bir bıyık uzatıyor.
- Tom bıyık bırakıyor.

Tom is growing a mustache.

Tom'un karnesi arzu edilecek çok şey bırakıyor.

Tom's report leaves much to be desired.

Bu deodorant, gömleğimin üzerinde beyaz lekeler bırakıyor.

This deodorant leaves white stains on my shirt.

Bu deodorant, gömlek üzerinde beyaz lekeler bırakıyor.

This deodorant leaves white stains on the shirt.

Onun beyaz ayakkabıları koyu kırmızı izler bırakıyor.

Her white shoes leave dark red traces.

Bu proje halen arzulanan çok şey bırakıyor.

This project still leaves much to be desired.

Dul bir kadın ve bir kız evlat bırakıyor.

He leaves a widow and a daughter.

Kabuğu delip aynı bir yılan gibi içeri zehir bırakıyor

and then drop venom in there, like a snake,

Kendimizi ve iş arkadaşlarımızı bir şeyler öğrenme fırsatından mahrum bırakıyor

we rob ourselves and our colleagues of small moments of learning,

Ama bu bizi kayalıkların hemen kenarında ve gelgitin merhametine bırakıyor.

But that also leaves us right up against these cliffs, and then at the mercy of the tide.

Anlayacağınız gibi, bu 12 milyar dolardan fazla bir delik bırakıyor.

As you can imagine, that leaves a hole of more than 12 billion euros.

Paskalya tavşanı aslında yumurta bırakıyor mu, öyleyse onlar çikolata mı?

Does the Easter bunny actually lay eggs, and if so, are they chocolate?

Sadece bir tane değil, iki orduyu arkasında bırakıyor olmak çılgınca gözükebilir.

Leaving not one, but two armies in his rear must've seemed mad.

-O reklam güçlü bir izlenim bırakıyor-Özellikle müzik.O, kafanın içinde kalıyor.

That commercial makes a strong impression - especially the music. It stays in your head.