Translation of "Alabilmek" in English

0.004 sec.

Examples of using "Alabilmek" in a sentence and their english translations:

öğle yemeği alabilmek içindi.

It's to get lunch.

Tom araba alabilmek için para biriktiriyor.

Tom is saving money so he can buy a car.

Tom maaşına zam alabilmek için yardırdı.

Tom bent over backwards to get a raise.

Çağrını alabilmek için dün gece evde kaldım.

I stayed home last night to be able to receive your call.

Bu ödülü alabilmek için her şeyi yaptım.

I did everything I could to obtain this prize.

Mary mızıka alabilmek için benden para istiyor.

Mary wants me to give her money to buy a harmonica.

Araba alabilmek için mi, borçlarınızı ödeyebilmek için mi

If you're saving for a car, if you're saving to pay down your debt,

Mekânsal adaleti sağlayabilmek ve problemi ele alabilmek için

We've been experimenting with all types of events

Daha iyi bir maaş alabilmek için Fransızca öğreniyor.

He's learning French so he can get a better salary.

O yabancı bir araba alabilmek için çok çalıştı.

He worked very hard so he could buy a foreign car.

Ödemeyi alabilmek için bankada bir hesap açman gerekir.

You need to open an account at a bank to receive the payment.

İyi bir sonucu ele alabilmek için, çabalamak şarttır.

One needs to work hard to get a good score.

İyi bir sonucu ele alabilmek için, çabalamak gerek.

One must work hard to get a good score.

Ucuza bilet alabilmek için peşin ödeme yapmanız gerekir.

In order to get a cheap ticket, you need to buy it way in advance.

İyi bir yer alabilmek için Tom erken geldi.

Tom showed up early so he could get a good seat.

Ve anne, hep birlikte rahat bir nefes alabilmek için

and that mother reached out to grab that nurse's hand,

Tom daha iyi bir maaş alabilmek için Fransızca öğreniyor.

Tom is learning French so he can get a better salary.

Tom ve Mary evlerini satın alabilmek için para ödünç aldılar.

Tom and Mary borrowed money to buy their house.

- Tom bira alamayacak kadar çok genç.
- Tom bira satın alabilmek için çok genç.

Tom is too young to buy beer.

- Tom almaya ihtiyacı olduğu şey için parasının zar zor yettiğini fark etti.
- Tom alması gerektiği şeyleri alabilmek için parasının ucu ucuna yettiğini fark etti.

- Tom realized he barely had enough money to buy what he needed to buy.
- Tom realized that he barely had enough money to buy what he needed to buy.