Translation of "ödülü" in English

0.178 sec.

Examples of using "ödülü" in a sentence and their english translations:

- Ödülü hak ediyor.
- O ödülü hak ediyor.

He deserves the prize.

Ödülü hak ediyorsun.

You deserve the prize.

Ödülü kazanman şaşırtıcı.

It is amazing that you won the prize.

Şaşırtıcı; ödülü kazanmalıydın.

It is amazing; you should have won the prize.

Ödülü kazanmana şaşırdım.

- I'm surprised that you won the prize.
- I'm surprised you won the prize.

O ödülü aldı.

- The prize went to him.
- He got the prize.

Helen, ödülü kazandı.

Helen has won the prize.

Tom ödülü kazanmadı.

Tom didn't win the prize.

Ödülü hak ediyor.

He deserves the prize.

Kim ödülü kazandı?

Who won the prize?

Tom ödülü kazandı.

Tom has won the prize.

Ben ödülü kazandım.

I won the prize.

Ben ödülü kazanmadım.

I didn't win the prize.

Ödülü kazanman harika.

It's amazing that you won the prize.

Onun çok ödülü vardı, özellikle bir Nobel Ödülü.

She had many awards, notably a Nobel Prize.

Ödülü yarı yarıya bölüşelim.

Let's split the reward fifty-fifty.

Ödülü aldığı için övündü.

He boasted of having won the prize.

O, birincilik ödülü aldı.

He got the first prize.

O, birincilik ödülü kazanacak.

He will win the first prize.

Beklenildiği gibi, ödülü kazandı.

As was expected, he won the prize.

Umarım ödülü kazanmayı başarırsınız.

I hope you will succeed in winning the prize.

Yarışmada birincilik ödülü aldı.

He got the first prize in the contest.

O galiba ödülü alamayacak.

She probably won't get the prize.

Ödülü kimin aldığını biliyorum.

I know who got the prize.

O, ödülü hak etti.

She deserved the prize.

Söylemek gereksiz, ödülü alamaz.

Needless to say, he could not get the prize.

Tom birincilik ödülü kazandı.

Tom won first prize.

Ben birincilik ödülü kazandım.

I won first prize.

Matematikte Nobel ödülü yok.

There is no Nobel Prize in mathematics.

Tom ödülü hak ediyor.

Tom deserves the prize.

Tom ödülü hak etti.

- Tom deserved the prize.
- Tom deserved the award.

Ben ödülü hak ediyorum.

I deserve the prize.

Ödülü kazanan kişi Tom'du.

Tom was the one who won the prize.

Ödülü almana çok şaşırdım.

I'm really surprised you got the prize.

Rahibe Teresa'ya Nobel ödülü verildi.

Mother Teresa was given the Nobel prize.

Yarışı kim kazanırsa ödülü alacak.

Whoever wins the race will receive the prize.

Onun ödülü kazanma şansı var.

She stands a good chance of winning the prize.

Ödülü kazanmış olmaktan gurur duyuyor.

He is proud of having won the prize.

Her çaba ödülü hak ediyor.

Every effort deserves a reward.

O bir ödülü hak etti.

She deserved a prize.

Tom birincilik ödülü kazanmayı umuyordu.

Tom was hoping to win the first prize.

Birincilik ödülü için onunla yarıştım.

I competed with him for the first prize.

Söylemeye gerek yok, ödülü kazanamadı.

Needless to say, he did not win the prize.

Senin o ödülü kazanmana şaşırdım.

I'm surprised that you have won that prize.

Tom bir Nobel ödülü kazandı.

Tom won the Nobel prize.

Mary bir Nobel ödülü kazandı.

Mary won a Nobel prize.

Ödülü kazanan kitabı okudunuz mu?

Did you read the book that won the prize?

Ödülü kazanmak istedim ama başaramadım.

I wanted to win the prize, but failed.

Tom bir ödülü hak ediyor.

Tom deserves a reward.

Herkes Tom'un ödülü kazanacağını söylüyor.

Everybody says Tom will win the prize.

Tom kesinlikle ödülü hak ediyor.

Tom definitely deserves the award.

Bu ödülü ne zaman kazandın?

When did you win this award?

Tom ödülü Mary'nin kazandığına şaşırmamıştı.

- Tom wasn't surprised that Mary won the prize.
- Tom wasn't surprised Mary won the prize.

En iyi yazan çocuk ödülü kazanır.

The boy who writes best wins the prize.

Onun Nobel Ödülü alma hırsı var.

He has an ambition to get a Nobel Prize.

O, satranç turnuvasında birincilik ödülü aldı.

He won the first prize at the chess tournament.

John o ödülü alacak ilk kişiydi.

John was the first to receive that prize.

- Ödül ona gitti.
- O, ödülü aldı.

She received the prize.

O yazım yarışmasında birincilik ödülü kazandı.

He won first prize at the spelling contest.

İlk ödülü bir Japon öğrenciye veriyoruz.

We are giving the first prize to a Japanese student.

Tom konuşma yarışmasında birincilik ödülü kazandı.

Tom won first prize in the speech contest.

Máire birincilik ödülü alan adamla evlendi.

Máire married the man who got first prize.

O yeme yarışmasında birincilik ödülü aldı.

She got first prize in the eating contest.

Tom kesinlikle ödülü almayı hak ediyor.

Tom certainly deserves to receive the award.

Umarım bizden biri gerçekten ödülü alır.

I really hope one of us gets the award.

Ciddi olarak bir ödülü hak ediyorlar.

They seriously deserve an award.

Tom ödülü almak için kürsüye geldi.

Tom came to the stage to accept the prize.

Ödülü kim kazanacak? Her hayvan eşit doğmaz.

Which will win the prize? Not all animals are born equal.

Aslında her ödülü hak eden bir film

actually a movie that deserves every award

Benim için sürpriz oldu, o, ödülü kazandı.

To my surprise, he won the prize.

Para ödülü, ona bir gitar satın aldırdı.

The prize money allowed him to buy a guitar.

Zeki adam ilk kez prestij ödülü aldı.

The ingenious man received the prestigious award for the first time.

Bu ödülü kazanabilmem için her şeyi yaptım.

I did everything I could to win this prize.

Tom bunun için bir ödülü hak ediyor.

Tom deserves a reward for that.

O, ödülü kazanmadı, ama ona çok yaklaştı.

He didn't win the prize, but he came close to it.

O, filmdeki performansıyla bir Akademi Ödülü kazandı.

She won an Academy Award for her performance in the film.

Bu ödülü alabilmek için her şeyi yaptım.

I did everything I could to obtain this prize.

Ariana Grande'in bir Grammy ödülü kazanacağına inanıyorum.

I believe that Ariana Grande is going to win a Grammy award.

70'li yıllarda Fizik alanında Nobel Ödülü aldı

And it won the Nobel Prize in physics in the 70s,

O bu ödülü kazanmak için her şeyi denedi.

He tried everything to win this prize.

O elinden geleni yaptı,yoksa ilk ödülü kazanamazdı

He did his best; otherwise he would not have won the first prize.

Bizim için sürpriz oldu, o büyük ödülü kazandı.

To our surprise, he won the grand prize.

Kazanamadım ama en azından bir teselli ödülü aldım.

I didn't win, but at least I got a consolation prize.

İzak Rabin 1994 yılı Nobel Barış Ödülü sahibiydi.

Itzhak Rabin was the Nobel Peace Prize laureate for the year 1994.

- Tom ödülü hak ediyor.
- Tom armağanı hak ediyor.

Tom deserves the award.

Başımda işlemediğim bir cinayet için bir para ödülü var.

There's a price on my head for a murder I didn't do.

Tom yarışmayı kazandığını hayal etti fakat onun ödülü çalındı.

Tom dreamed that he had won the contest, but that his prize had been stolen.

Kaoru, şimdiye kadar en iyi tepki sizinki - büyük ödülü kazanırsınız.

Kaoru, yours is the best reaction so far - you win the grand prize.

Kız kardeşim, bir üniversite öğrencisi, konuşma yarışmasında birincilik ödülü kazandı.

My sister, a university student, won first prize in the speech contest.

- On bir öğrenci mükafat aldı.
- On bir öğrenci ödülü aldı

Eleven students received the award.

- Tom ödülü isteksizce kabul etti.
- Tom hediyeyi isteksizce kabul etti.

Tom reluctantly accepted the gift.

- 1990'dan beri, on bir bayan öğrenci ödülü aldı.
- 1990'dan beri on bir kız öğrenci ödül aldı.

Since 1990, eleven female students received the award.