Translation of "çalıp" in English

0.003 sec.

Examples of using "çalıp" in a sentence and their english translations:

Soyguncular kasadaki bütün parayı çalıp kaçtı.

The robbers made away with all the money in the safe.

Tom bana piyano çalıp çalamadığımı sordu.

Tom asked me if I could play the piano.

Onun gitarını çalıp çalamayacağımı Tom'a sordum.

I asked Tom if I could play his guitar.

Her gün kemençe çalıp pratik yapar.

He practices playing the kemenche every day.

Bir istek parça çalıp çalmayacağımız seyirciye bağlı.

Whether or not we play an encore depends on the audience.

Onlar onun sefer tasını çalıp pencereden dışarı attılar.

They stole her lunchbox and threw it out the window.

Tom geçen gün benimle temasa geçti, bir yardım konseri için gitar çalıp çalamıyacağımı sordu.

Tom contacted me the other day asking me if I'd play guitar for a charity concert.

- Onlar çime oturdular, gitar çalıyorlardı ve şarkı söylüyorlardı.
- Çimlere oturmuş, ukulele çalıp, şarkı söylüyorlardı.

They sat on the grass, playing ukulele and singing.

- Tom bütün gün gitar çalıp duruyor.
- Tom'un gün boyunca yaptığı tek şey gitar çalmak.

All Tom does all day long is play the guitar.