Translation of "Zamanım" in Dutch

0.008 sec.

Examples of using "Zamanım" in a sentence and their dutch translations:

- Zamanım yok.
- Benim zamanım yok.

Ik heb geen tijd.

Zamanım yok.

Ik heb geen tijd.

Zamanım var.

Ik heb tijd.

Zamanım olmadı.

Ik had er geen tijd voor.

- Onun için zamanım olmadı.
- Ona zamanım olmadı.

Daar had ik geen tijd voor.

Zamanım olursa gelirim.

Als ik tijd heb dan kom ik.

Şimdi zamanım yok.

Ik heb nu geen tijd.

Benim zamanım tükeniyor.

Mijn tijd raakt op.

Zamanım olursa geleceğim.

Als ik tijd heb dan kom ik.

Yeterince zamanım yoktu.

Ik had niet genoeg tijd.

- Benim okumak için zamanım yok.
- Okuyacak zamanım yok.

Ik heb geen tijd om te lezen.

- Benim okumak için zamanım yok.
- Okumak için zamanım yok.

Ik heb geen tijd om te lezen.

Senin için zamanım yok.

- Ik heb geen tijd voor jou.
- Ik heb geen tijd voor jullie.
- Ik heb geen tijd voor u.

Zamanım olup olmadığını bilmiyorum.

- Ik weet niet of ik tijd heb.
- Ik weet niet of ik daar tijd voor heb.

Zamanım olsa sinemaya giderim.

- Als ik tijd had, ging ik naar de film.
- Ik zou naar de film gaan, als ik tijd zou hebben.

Zamanım olsaydı sinamaya giderdim.

- Ik zou naar de film zijn gegaan, als ik tijd had gehad.
- Als ik tijd had gehad, was ik naar de film gegaan.

Zamanım olacak mı bilmiyorum.

- Ik weet niet of ik tijd heb.
- Ik weet niet of ik tijd zal hebben.

Pratik yapacak zamanım vardı.

- Ik heb de tijd gehad om te oefenen.
- Ik had tijd om te oefenen.

Ne kadar zamanım kaldı?

Hoeveel tijd hebben we nog over?

Zamanım olduğunda seni arayacağım.

- Ik zal je roepen wanneer ik tijd heb.
- Ik bel je op wanneer ik tijd heb.
- Ik telefoneer je wanneer ik tijd heb.

- Zamanım olsa, sana yardım edebilirim.
- Zamanım olsaydı, sana yardım edebilirdim.

Als ik tijd had, kon ik je helpen.

- Kitap okumak için zamanım yok.
- Benim kitap okumak için zamanım yok.

Ik heb geen tijd om boeken te lezen.

Yeterli zamanım olsa, seninle konuşurum.

Als ik genoeg tijd had, zou ik met u spreken.

Onu açıklamak için zamanım yok.

Ik heb geen tijd om dat uit te leggen.

Televizyon için fazla zamanım yok.

Ik heb weinig tijd voor tv.

Bu kitabı okumak için zamanım yok.

Ik heb geen tijd om dit boek te lezen.

Benim okumak için hiç zamanım yok.

Ik heb geen tijd om te lezen.

- Boş vaktim yok.
- Boş zamanım yok.

Ik heb geen vrije tijd.

Zamanım olsaydı daha çok müze gezerdim.

Als ik tijd had, zou ik meer naar tentoonstellingen gaan.

Şimdi onu yapmak için zamanım yok.

Ik heb nu geen tijd om dat te doen.

Boş zamanım olsa onun davetini kabul ederim.

Als ik tijd had zou ik zijn uitnodiging aannemen.

Onu yapmak için zamanım olup olmayacağını bilmiyorum.

- Ik weet niet of ik tijd zal hebben om het te doen.
- Ik weet niet of ik tijd heb om het te doen.

Keşke onunla konuşmak için daha fazla zamanım olsa.

Ik wou dat ik meer tijd had om met haar te praten.

- Vaktim olup olmadığını bilmiyorum.
- Zamanım olup olmadığını bilmiyorum.

Ik weet niet of ik tijd heb.

Bir sürü param ve onu kullanacak yeterli zamanım var.

Ik heb veel geld en genoeg tijd om het te gebruiken.

Bunu bitirmek için sadece biraz daha zamanım olmasını diliyorum.

Ik wou alleen maar dat ik iets meer tijd had om dit hier af te maken.

Şimdi soğuk, ıslak ve tehlikeli araziye geri dönme zamanım geldi.

Nu is het tijd om verder te gaan, het koude, natte, gevaarlijke terrein in.

Okula gitmeden önce odamı temizlemek için yeterli zamanım olduğundan emin değilim.

Ik ben niet zeker of ik voldoende tijd heb om mijn kamer op te ruimen vooraleer ik naar school ga.

Kesinlikle gidip bir film izlemek istiyorum ama zamanım olup olmadığından emin değilim.

- Ik heb wel zin om een film te gaan kijken, maar ik weet niet zeker of ik tijd heb.
- Natuurlijk zou ik zin hebben om een film te gaan kijken, maar ik weet niet zeker of ik tijd heb.

Bu kitabın geri kalanını okumayı bitirmek için ne zaman zamanım olacağını bilmiyorum.

Ik weet niet wanneer ik de tijd zal hebben om de rest van het boek te lezen.

- O kitabı okumak için zamanım yok.
- O kitabı okumak için vaktim yok.

Ik heb geen tijd om dat boek te lezen.

Her gün kahkaha atmakla ve ağlamakla çok meşgulüm bu yüzden ders çalışmak için zamanım yok.

Ik ben elke dag zo druk bezig met huilen en lachen dat ik geen tijd meer over heb om te leren.