Translation of "Yapan" in Dutch

0.005 sec.

Examples of using "Yapan" in a sentence and their dutch translations:

Tutukluk yapan bağışıklık sistemim

en de haperingen van mijn immuunsysteem

Gürültü yapan çocuklara katlanamıyorum.

- Ik kan luidruchtige kinderen niet verdragen.
- Ik kan niet tegen lawaaierige kinderen.

Onu yapan biz değiliz.

- Het zijn wij niet die dat gedaan hebben.
- Wij waren niet diegenen die dat deden.

Tom onu yapan kişiydi.

Tom was degene die het gedaan had.

Amerika'yı Amerika yapan nedir?

Wat maakt Amerika Amerika?

Düşük ışıkta çekim yapan kameralarsa...

Maar een lichtgevoelige camera...

Bu bağımlılık yapan bir oyun.

Dit is een verslavend spel.

Üniversitede görev yapan bir profesör olarak

en als universiteitsdocent, dacht ik een hoogtepunt te bereiken --

Para yardımı yapan burs ve destekçiler,

subsidies en mecenassen die geld geven,

Lanet değil de nimet yapan şeylerdir.

een zegen worden en geen vloek?

Tom diğerlerine hile yapan insanları sevmez.

Tom houdt niet van mensen die anderen manipuleren.

- Kim panik yaptı?
- Panik yapan kimdi?

Wie raakte in paniek?

Bu bizi insan yapan asıl şeyi baskıladı.

het onderdrukte wat ons tot mens maakt.

Kuzey Amerika boyunca buna benzer şeyler yapan

In Noord-Amerika zijn er meer dan 30 visserijen

7 milyon insana ev sahipliği yapan bir şehir.

Een stad die onderdak geeft aan 7 miljoen mensen.

Peki bu teknolojiyi özellikle bu kadar tehlikeli yapan nedir?

Wat maakt deze technologie nou precies zo gevaarlijk?

Inceleme yapan herkesin gözünden kaçan bir şeyi keşfetmiş olmamız:

was dat we ontdekten wat iedereen volledig had gemist:

Ama termal görüntüleme yapan bir kamera sıcak vücutları görebilir.

Maar een warmtebeeldcamera kan lichaamswarmte opsporen.

Termal görüntüleme yapan bir kamera gece karanlığını delmemizi sağlıyor.

Met een warmtebeeldcamera kunnen we in de nacht kijken.

. Ney'in kendisini parlak bir taktik lideri yapan saldırgan içgüdüsünün

Er waren al tekenen dat Ney's agressieve instinct, dat hem een ​​briljante

- Bunu kimse yapmaz.
- Bunu yapan yok.
- Kimse böyle yapmıyor.

Niemand doet dat.

Bu güzel katilleri daha da tehlikeli yapan kendilerini gizleme güçleri.

Wat deze prachtige sluipmoordenaars nog gevaarlijker maakt... ...is hun vermogen hun aanwezigheid te verbergen.

Ay'sız bir gecede termal görüntüleme yapan bir kamera karanlıkta görebilir.

Tijdens een maanloze nacht... ...kan een warmtebeeldcamera in de duisternis kijken.

Temmuz Devrimi'nden sonra reform yapan Savaş Bakanı ve üç kez

Na de Julirevolutie diende hij als hervormingsminister van Oorlog, en driemaal

Avengers: Endgame, bütün zamanların en yüksek hasılatını yapan film oldu.

Avengers: Endgame, de film met de hoogste opbrengst aller tijden.

Şeker bayramı, ailece kutlama yapan Endonezyalılar için önemli bir gündür.

Het Suikerfeest is een belangrijke dag voor de Indonesiërs, die samen met hun familie vieren.

Soult, önce genelkurmay başkanı olarak görev yapan Lefebvre'den (gelecekteki Mareşal) çok şey öğrendi

Soult leerde veel van Lefebvre (een toekomstige mede-maarschalk), eerst als zijn chef-

Ben istasyonun yakınında lezzetli kekler yapan yeni bir pasta dükkanın var olduğunu duydum.

Ik hoor dat er in de buurt van het station een lekkere banketbakker is geopend.

Bakın, şu çıkıntı yapan kayalığın altına sığınabiliriz. İhtiyacınız olan bu, sadece güneşten kaçıp gölgeye girmek.

We kunnen beschutting vinden onder deze stenige uitsparing. Meer heb je niet nodig, even weg van de zon in de schaduw.

İngilizcesi "Ferris wheel" olan dünyanın ilk dönme dolabı Şikago'da yapıldı. Adını onu yapan George Washington Gale Ferris Jr.'dan almıştır.

Het eerste reuzenrad ter wereld werd gebouwd in Chicago. Het is genoemd naar zijn bouwer George Washington Gale Ferris jr.