Translation of "çoğunlukla" in Dutch

0.005 sec.

Examples of using "çoğunlukla" in a sentence and their dutch translations:

Çoğunlukla başım belada.

Ik zit dikwijls in de problemen.

Bebekler çoğunlukla düşerler.

Baby's vallen dikwijls op de grond.

çoğunlukla, kendi farklı yollarıyla

de meeste reacties kwamen van mensen die, allemaal op hun eigen manier,

Çoğunlukla onun dediğine katılıyorum.

Voor het merendeel ben ik het eens met wat hij zei.

Paella çoğunlukla salyangoz içerir.

- Paella bevat vaak slakken.
- Paella bevat vaak karakollen.
- Paella bevat vaak wulken.

Buradaki yaşam çoğunlukla geceleri hareketleniyor.

Veel van het leven hier is 's nachts actief.

Sonra, çoğunlukla uzaktaki İzlanda'da yazılmışlar .

zijn geschreven , meestal in het verre IJsland.

Senin söylediğin çoğunlukla doğru oluyor.

Wat je zegt is meestal waar.

Başarısızlıklarını çoğunlukla kötü şansa bağlıyor.

Hij schrijft zijn mislukkingen vaak toe aan pech.

Büyük bir çoğunlukla seçimi kazandı.

Hij heeft de verkiezingen gewonnen met een grote meerderheid.

Çoğunlukla kitap okuyarak saatlerce oturur.

Hij zit vaak uren boeken te lezen.

Amonyak çoğunlukla temizlik ürünlerinde bulunur.

Ammoniak wordt vaak aangetroffen in schoonmaakproducten.

Ülkedeki otobüsler çoğunlukla zamanında gelmezler.

Bussen in het land komen gewoonlijk niet op tijd.

Çocuklar çoğunlukla benden para isterler.

Kinderen vragen mij vaak om geld.

Ben çoğunlukla partilere davet edilmem.

Ik word niet vaak op feestjes uitgenodigd.

Tom çoğunlukla nehirde balık tutmaya gider.

Tom gaat dikwijls naar de rivier om te vissen.

Atmosfer, çoğunlukla azot ve oksijenden oluşur.

De atmosfeer bestaat hoofdzakelijk uit stikstof en zuurstof.

O, seçimi büyük bir çoğunlukla kazandı.

Hij heeft de verkiezingen gewonnen met een grote meerderheid.

Çoğunlukla Menorca ve Ibiza adalarına giderim.

Ik ga regelmatig naar de eilanden Menorca en Ibiza.

Onlar birbirleriyle çoğunlukla postayla iletişim kurarlar.

Zij communiceren vaak per e-mail met elkaar.

Çoğunlukla iki hapı bir tanede birleştirmek gibi

Vaak voor zaken die we reeds decennia kenden,

Ancak bunların büyük bölümü çoğunlukla bize görünmezdir.

Dit alles is echter meestal onzichtbaar voor ons.

Ancak bunlar, çoğunlukla ders kitaplarından öğrenilen beceriler

Maar dit zijn vaardigheden die ze vooral uit leerboeken geleerd hebben

Ben akşam yemeğinden önce çoğunlukla TV izlerim.

Ik kijk vaak tv voor het avondeten.

Yolculuğa çıkacağımda, çoğunlukla, yanıma bir dergi alırım.

Ik neem meestal een tijdschrift mee als ik op reis ga.

Bilimin amacı, çoğunlukla söylenildiği gibi, anlamak değil, öngörmektir.

Het doel van de wetenschap is, zoals vaak is gezegd, te voorzien, niet te begrijpen.

Tom okuldan sonra çoğunlukla Mary ile tenis oynar.

Tom tennist vaak met Mary na schooltijd.

Ben bir çocukken o çoğunlukla bizi görmeye gelirdi.

Hij kwam vaak bij ons op bezoek toen ik nog een kind was.

Bu etkileyici bir başarıydı, ancak çoğunlukla genç askerler deneyimli,

Het was een indrukwekkende prestatie, maar zijn meestal jonge dienstplichtigen moesten het opnemen tegen ervaren,

Tüm iskeletlerin kafaları kesilmişti ve analizler onların hepsinin erkek olduğunu, çoğunlukla

Alle skeletten waren onthoofd en uit analyse bleek dat ze allemaal mannelijk waren, meestal

- Ben akşam yemeğinden önce çoğunlukla TV izlerim.
- Akşam yemeğinden önce sık sık televizyon seyrederim.

Ik kijk vaak tv voor het avondeten.

- Pazartesi günleri çoğunlukla okula geç kalır.
- Pazartesileri okula sık sık geç geliyor.
- Pazartesileri okula sık sık geç kalıyor.

Ze is vaak te laat op school op maandag.