Translation of "Kalmak" in Arabic

0.016 sec.

Examples of using "Kalmak" in a sentence and their arabic translations:

Kalmak,

اختيار البقاء...

Hayatta kalmak zorundasın.

عليكِ أن تنجي.

Yalnız kalmak istiyordum...

ودروس يوغا خاصة ...

Burada kalmak istemiyorum.

لا أريد البقاء هنا.

Hayatta kalmak isteyen kişinin

‫السمك بالنسبة للناجين‬

Burada seninle kalmak istiyorum.

أريد البقاء هنا معك.

Ormanda hayatta kalmak kolay değil.

‫النجاة من الغابة ليس بالأمر السهل.‬

Bütün gün evde kalmak zorundaydılar.

كان عليهم البقاء في المنزل طوال اليوم.

Bütün gün yatakta kalmak zorundayım.

- علي أن أبقى في السرير طوال اليوم.
- علي أن ألازم السرير طول اليوم.

Gün ve gece boyunca hayatta kalmak.

‫حتى تأتي المروحية‬ ‫لتنتشلني.‬

Taze balık, hayatta kalmak için harikadır.

‫سمك طازج، إنه طعام رائع للناجين.‬

...hayatta kalmak için süper duyular gerekir.

‫تحتاج النجاة إلى حواس خارقة.‬

Beş yıldızlı bir otelde kalmak istiyorum.

- أنوي الإقامة في فندقٍ من فئة الخمسة نجوم.
- أتمنى أن أقيم في فندق خمس نجوم.

Sağlıklı kalmak istediğim için egzersiz yapıyorum.

أقوم بالتمارين الرياضية لأحافظ على صحتي.

Sağ kalmak için, yaşamak için mücadele ediyoruz.

للصمود، نناضل للحياة.

Bir ışık kaynağı olmadan  mahsur kalmak istemeyiz.

‫ولا نريد أن نضل الطريق‬ ‫من دون مصدر للإضاءة.‬

Tabii ki Eyfel Kulesi'nin uzunluğunda mutabık kalmak;

بالطبع، إن الاتفاق على ارتفاع برج إيفل أسهل بكثير

Sami bir süre hapishanede kalmak zorunda kaldı.

اضطرّ سامي كي يقضي بعض الوقت في السّجن.

Aşırı derecede sarı rengine maruz kalmak bebekleri ağlatıyor.

في حين أن النظر لكميات كبيرة من اللون الأصفر يجعل الأطفال يبكون.

O anda kalmak için neredeyse zorlayıcı bir mekanizma.

إنها تقريباً آلية إجبارية لتكون في اللحظة.

İnsan varlığımızın bu sonraki aşamasında hayatta kalmak için,

لينجو الوجود الإنساني في المرحلة التالية،

Hayatta kalmak isteyen için bu harika bir haber!

‫بالنسبة للناجي،‬ ‫هذه أنباء رائعة!‬

İyi iş! Bu çölde hayatta kalmak kolay değil

‫عمل جيد!‬ ‫النجاة في هذه الصحراء ليس بالأمر السهل.‬

Ama hayatta kalmak isteyen için yumurtalar harika enerji kaynağıdır.

‫ولكن البيض بالنسبة للناجين‬ ‫يكاد يكون دائماً مصدراً هائلاً للطاقة،‬

Bu, hayatta kalmak isteyenler için harika bir yiyecek kaynağı.

‫وهذا بالنسبة للناجي،‬ ‫مصدر غذاء ممتاز.‬

Görevimiz bu acımasız iklime karşı sabaha kadar hayatta kalmak

‫مهمتنا هي النجاة‬ ‫من هذا الطقس البشع حتى الصباح،‬

Görevimiz bu acımasız iklime karşı sabaha kadar hayatta kalmak,

‫مهمتنا هي النجاة‬ ‫من هذا الطقس البشع حتى الصباح،‬

Ve ne zaman gebe kalmak istediğine karar vermek istiyor

‫ولكنهن لا يستخدمن وسائل منع الحمل. و‬

- Hastanede kalmak zorunda mıyım?
- Hastanede kalmama gerek var mı?

- هل يجب علي أن أبقى في المستشفى؟
- هل يتوجب علي البقاء في المستشفى؟

Gitme zamanı olduğunu biliyorum ama biraz daha kalmak istiyorum.

أعلم أن وقت الرحيل قد حان و لكنّي أريد البقاء فترة أطول.

Hayatta kalmak için protein kaynaklarını hiç pas geçmemeyi erkenden öğrendim.

‫تعلمت في وقت مبكر،‬ ‫إنه في محاولات النجاة، لا تفوّت فرصة ‬ ‫الحصول على بعض البروتين.‬

Düşük gelirli ülkelerde 240 milyon kadın gebe kalmak isteyip istemediğine

‫وتقول مائتان وأربعون مليون امرأة في البلدان المنخفضة الدخل أنهن يرغبن في اتخاذ قرار بشأن الحمل‬ ‫ومتى يصبحن حاملاً ،‬

Hapiste olmak büyük bir yalnızlık çekmek demekti. Hayatta kalmak için

والسجن كان يعني وحشةً كبيرةً. وللبقاء على قيد الحياة،

Çocuklar yaz aylarında serin kalmak için su tabancalarıyla oynamayı severler.

الاطفال يحبون اللعب بمسدسات رش الماء في الصيف ليبقوا منتعشين

Evde kalmak, kendinizi izole etmek ve dış dünyayla sıfır kontakta bulunmak.

ابق في المنزل، اعزل نفسك، ولا تتواصل مع العالم الخارجي.

Sami hayatta kalmak için yardıma ihtiyacı olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı.

كان سامي مرغما على الاعتراف أنّه كان بحاجة للمساعدة للبقاء على قيد الحياة.

...minik erkek dişiyi kazanıyor. Gürültülü bir dünyada bazen sessiz kalmak iş görüyor.

‫وفاز الذكر الصغير على خصمه.‬ ‫في عالم مليء بالضجيج، أحيانًا يفيد الصمت.‬