Translation of "Hayatta" in Arabic

0.021 sec.

Examples of using "Hayatta" in a sentence and their arabic translations:

hayatta kalabiliriz

يمكننا البقاء على قيد الحياة

Hayatta kalmak zorundasın.

عليكِ أن تنجي.

Hayatta kalamayanlar optimistlerdi.

والذين لم ينجوا كانوا هم المتفائلين.

Tom hayatta kaldı.

نجا توم.

Hayatta ilerleme kaydettik.

تقدمنا في الحياة.

Leyla hayatta kalacak.

ستنجو ليلى.

Sami hayatta kaldı.

نجى سامي.

Vahşi hayatta iyi bir sığınak hayatta kalmanın tek yoludur.

‫مأوى جيد في البرية‬ ‫هو السبيل الوحيد للنجاة من عناصر الطبيعة.‬

Değişiklikleri nedeniyle 2000 yılında hayatta kalamayacak . Nasıl hayatta kalırız?

المناخية والتي ستؤثر بشكلٍ اساسيٍ على الغابات. كيف ننجو?

- Ben nasıl hayatta kalacağımı biliyorum.
- Nasıl hayatta kalınacağını biliyorum.

انا اعرف كيفية النجاة

hayatta kalmanın tek yolu

بأن الطريقة الوحيدة للبقاء على قيد الحياة

Hayatta kalmak isteyen kişinin

‫السمك بالنسبة للناجين‬

Hayatta kalma arzusu kamçılandığında

‫مدفوعاً برغبته للبقاء على قيد الحياة،‬

Hayatta kalanlar tutsak alınıyor.

تم القبض على أولئك الذين نجوا

Ve kışın hayatta kalır.

والبقاء على قيد الحياة في فصل الشتاء.

Hayatta her şey görecelidir.

كل شيء في الحياة نسبيّ.

hayatta kalma becerileri öğreteceğimi bilmiyordum.

لكن لم أكن أعلم أنني سأعلّم مهارات للبقاء على قيد الحياة.

Hayatta hatırladığım ilk keskin umudum.

أول أملي الحاد في الحياة.

Bir türün hayatta kalma çabaları

‫هي ببساطة قتال للحفاظ على الفصيلة.‬

Ormanda hayatta kalmak kolay değil.

‫النجاة من الغابة ليس بالأمر السهل.‬

Leşler hayatta kalmakta işe yarar.

‫الجثة شيء جيد لمن يريد البقاء.‬

Ancak birkaç hücre hayatta kalır.

ولكن عددًا من الخلايا سينجو.

Hayatta, görünüşleri ve diğer insanların

طالما يفتقدون لهدف في الحياة

Durumu umutsuzdu ama hayatta kaldı.

كانت ظروفه صعبة وكئيبة إلا أنه نجا.

Hayatta kaybetmeyi öğrenmiş kişiler içindir.

إنّه شيء لأولئك الذين تعلّموا كيفية الخسارة في الحياة.

Kendi çapında bizi hayatta tutan.

يبقينا أحياء بطريقته الخاصة.

Yani yerleşik hayatta henüz değiliz

لذلك نحن لسنا بعد في الحياة المستقرة

Ve avlanarak hayatta kalmaya çalışıyoruz

ونحاول البقاء على قيد الحياة عن طريق الصيد

Neredeyse hiçbir Norveçli hayatta kalamadı.

عمليا لم ينج أي من النرويجيين.

Hayatta başarı sürekli çaba gerektirir.

النجاح في الحياة يتطلب جهودًا متواصلة.

Seninle gerçek hayatta buluşmak harikaydı.

كان أمرا رائعا اللّقاء معك وجها لوجه!

Hayatta hiçbir şey kolay değildir.

لا شيء سهل في الحياة.

- Sami hayatta kalacak.
- Sami kurtulacak.

سينجو سامي.

Bu şekilde hikâyeler hep hayatta kaldı ve hayatta kalmaya da devam edecek.

هكذا استمرت القصة بالبقاء وهكذا ستستمر.

- Fadıl, Leyla'nın hayatta olup olmadığını bilmiyordu.
- Fadil , Layla hayatta mı deil mi bilmiyordu

لم يعلم فاضل إن كانت ليلي حيّة أم ميّتة.

Küresel hayatta kalmamız için bir gereklilik.

وليس كتهديد لامتيازاتنا الفردية.

Gün ve gece boyunca hayatta kalmak.

‫حتى تأتي المروحية‬ ‫لتنتشلني.‬

Vahşi hayatta kaynaklar bulmalı ve değerlendirmelisiniz.

‫جزء من البقاء في البرية‬ ‫هو أن تكون واسع الحيلة،‬

Taze balık, hayatta kalmak için harikadır.

‫سمك طازج، إنه طعام رائع للناجين.‬

Ama akıllı seçimleriniz beni hayatta tuttu

‫ولكن خياراتك الحكيمة حافظت على حياتي‬

Bazen hayatta kötü geçen dönemlerimiz olur.

كلنا نحظى بفترات صعبة في الحياة.

Ve sosyal hayatta bunu anlamaya çalışıyoruz.

وفي المجتمع، نحن نحاول اكتشاف ذلك.

...hayatta kalmak için süper duyular gerekir.

‫تحتاج النجاة إلى حواس خارقة.‬

Ama Thormod, şair Thormod hayatta kalır.

لكن ثورمود ، ثورمود الشاعر ينجو.

Onun hatası değil, sadece hayatta kalıyor.

ليس ذنبه ، لقد صادف أنه نجا.

Güçlü hayatta kalacak ve zayıf ölecek.

سيعيش الأقوياء و سيموت الضعفاء.

Hayatta başarılı olmak istiyorsan, çok çalış.

إن أردت النجاح في حياتك فاعمل بجد.

Ama gerçek hayatta, etkiyi önleme yeteneğimiz

ولكن في الحياة الحقيقية ، قدرتنا على منع التأثير

- O hayatta!
- O yaşıyor!
- O canlı!

هي على قيد الحياة!

Şans, hayatta önemli bir rol oynar.

يلعب الحظ دورا هاما في الحياة.

Fadıl'ın hala hayatta olması bir mucizeydi.

بقاء فاضل حيّا كان معجزة.

Leyla, Sami'nin hayatta olduğunu fark etti.

علمت ليلى أنّ سامي كان حيّا.

Peki bu bilgiler günlük hayatta nerelerde kullanılıyor?

لكن كيف يتم استغلال ذلك في الحياة العملية؟

Hayatta böyle olmayan erkeklerle de karşılaşmak var,

أعلم أني سأجد مزيدًا من الاختلافات

hayatta olduğum için ne kadar şanslı olduğumu,

بأنّي أنا محظوظة لأن أبقى على قيد الحياة،

Biliyoruz ki hayatta önceler ve sonralar var.

كلنا نعرف أن في الحياة يوجد ماضٍ ومستقبل.

hayatta kaldığını gösteren cihazlara bağlı durumda olduğu

حيث كان مارك مستلقياً عارياً تحت غطاء بسيط

Ve bu iki şeyi de günlük hayatta

ويمكنك تعلم كلا الشيئين

Tabi biz bide bu durumda hayatta isek

بالطبع إذا كنا على قيد الحياة في هذه الحالة

Hayatta olduğunu, nefes aldığını görünce içim rahatladı.

‫شعرت بارتياح شديد لأنها كانت حية وتتنفس.‬

Erkek kardeşlerin her ikisi de hâlâ hayatta.

لا يزال كلا الأخوين على قيد الحياة.

Onun yardımı olmasa, şu an hayatta olmam.

لولا مساعدتها لم اكن علي قيد الحياه الان

98 yolcudan ancak 3'ü hayatta kaldı.

بقي 3 مسافرين من 98 مسافر فقط على قيد الحياة

Fadıl, Leyla'nın hala hayatta olduğunu fark etti.

علم سامي أنّ ليلى كانت حيّة.

Önemliler çünkü; dünyada, hayatta bir gücümüz olduğunu hissetmek

وهي مؤثرة لأن تجربتنا في الشعور بأننا قديرون في العالم

İnsan varlığımızın bu sonraki aşamasında hayatta kalmak için,

لينجو الوجود الإنساني في المرحلة التالية،

Hayatta kalmak isteyen için bu harika bir haber!

‫بالنسبة للناجي،‬ ‫هذه أنباء رائعة!‬

Harika, önümüzde bir sürü hayatta kalma fırsatı olacak

‫عظيم! يمكن أن تكون هناك أمامنا ‬ ‫العديد من الفرص للنجاة،‬

Yavaşça ve sessiz! Leşler hayatta kalmakta işe yarar.

‫بهدوء وسكون.‬ ‫الجثة شيء جيد لمن يريد البقاء،‬

Hayatta kalma becerilerinizi dünyanın başka yerlerinde denemek isterseniz

‫وإن كنت تفضل اختبار مهارات البقاء لديك‬ ‫في مكان آخر من العالم،‬

Ama bunu siz hayatta kalma stratejisini seçmeden yapamayız.

‫ولكن لا يمكننا أن نبدأ حتى تختار‬ ‫استراتيجية النجاة.‬

Dinamik hayatta kalmayı denemek istiyorsanız "Sağ"a tıklayın.

‫إن أردت تجربة البقاء المتحرك،‬ ‫المس "يميناً".‬

İyi iş! Bu çölde hayatta kalmak kolay değil

‫عمل جيد!‬ ‫النجاة في هذه الصحراء ليس بالأمر السهل.‬

Ve hayatta kalmaya odaklı bir dünya. DÜNYA'DA GECE

‫مختفيان في الظلال.‬

Ve hayatta kalmaya çalışan biri olarak, ellerimi kullanamazsam

‫وكناج، إن لم أتمكن من استخدام يدَي هنا،‬

Bugün tırmanış ekibinden hayatta kalan tek kişi benim.

وأنا المنتمي إلى سكان شيربا‏، آخر من بقي على قيد الحياة من البعثة‏.

Eğer emniyet kemeri olmasaydı şu an hayatta olmazdım.

- لولا حزام الأمان لما بقيت على قيد الحياة.
- لولا حزام الأمان لما كنت حياً الآن.
- لولا حزام الأمان لما كنت حية الآن.

Hayatta yapmak istediklerini başaracak gücün ve buna hakkın var.

أنت تملك القوة و الحق لتحقق أي شيء تريد في حياتك .

Onları hayatta tutan tek şey yüksek dozda verilen antibiyotikler.

والشيء الوحيد الذي يحافظ على حياتها هو حقنها بجرعات كبيرة من المضادات الحيوية

100 yaşına kadar yaşarsam 2103'te de hayatta olacağım.

إن عشت حتى ال100 من عمري، سأكون حيّة في عام 2103.

Ama hayatta kalmak isteyen için yumurtalar harika enerji kaynağıdır.

‫ولكن البيض بالنسبة للناجين‬ ‫يكاد يكون دائماً مصدراً هائلاً للطاقة،‬

Hayatta kalma yollarından biri, gereksiz riskler alınmayacak zamanı bilmektir.

‫جزء من البقاء على قيد الحياة ‬ ‫هو أن تعرف متى‬ ‫لا تقوم بمجازفات لا داع لها.‬

Bu, hayatta kalmak isteyenler için harika bir yiyecek kaynağı.

‫وهذا بالنسبة للناجي،‬ ‫مصدر غذاء ممتاز.‬

Görevimiz bu acımasız iklime karşı sabaha kadar hayatta kalmak

‫مهمتنا هي النجاة‬ ‫من هذا الطقس البشع حتى الصباح،‬

Görevimiz bu acımasız iklime karşı sabaha kadar hayatta kalmak,

‫مهمتنا هي النجاة‬ ‫من هذا الطقس البشع حتى الصباح،‬

Uzun yıllar hayatta kalmayı başaran bir nörolog ve psikiyatrist.

والذي بقي على قيد الحياة لسنوات في معسكر نازي للمعتقلين.

Sonra, gerçek hayatta mümkün olduğu kadar hızlı tanışmak istedim,

بعد ذلك، أردت اللقاء معهم في الواقع بأسرع ما يمكن،

Bu genç sürünün hayatta kalması baş dişi aslana bağlı.

‫نجاة هذه الجماعة الشابة‬ ‫تعتمد على قيادة لبؤتها.‬

Japonya'da ucu ucuna hayatta kalabilen başka bir tür var.

‫في "اليابان"، تصل فصيلة أخرى‬ ‫إلى حدود قدرتها على النجاة.‬

Bu, hayatta kalma mücadelesi verenler için iyi bir şey

‫هذا شيء جيد لنا كناجين،‬

Peki gerçek hayatta hiç mi böyle bir şey yoktu

حسنًا ، لم يكن هناك شيء من هذا القبيل في الحياة الحقيقية

Ve nedense Hjorvard , Hrolf'un hayatta kalan son şampiyonundan bir

ولسبب ما يعتقد Hjorvard أنه سيكون من الجيد الحصول على تعهد بالولاء

Yarım milyon kadar yavru yapıyorlar. Çok azı hayatta kalıyor.

‫يبلغ عدد الصغار نحو نصف مليون.‬ ‫وينجو القليل منهم فقط.‬

Açıkçası senin kendi çabalarınla hayatta ilerlemen gerektiğini kabul ediyorum.

- علنا، أنا مؤمن بأن عليك الارتقاء في حياتك بجهدك الشخصي.
- لا أخفي موافقتي على أن التقدم في الحياة يجب أن يكون بجهدك الشخصي.