Translation of "Término" in Turkish

0.003 sec.

Examples of using "Término" in a sentence and their turkish translations:

"Radiactividad" es un término químico.

Radyoaktivite, kimyasal bir terimdir.

Cuando, en realidad, se discutía el término.

yani, bu terimin gerçekten tartışıldığı zamanlara.

Necesito tu respuesta para el término del día.

Günün sonuna kadar cevabına ihtiyacım var.

Respecto a la naturaleza aislante del término talla extra.

ortadan kaldırma konusunda daha ön plana çıkıyordu.

Sabes, hay un término que se usa mucho hoy

Hani günümüzde çok kullanılan bir terim var ya

El barril de acero tiene un término de argot como algo

çelik çomağın argo bir tabiri de vardır bir şey kazmaca diye

Al término del año escolar, donamos los fondos a Triple Salto,

Yıl sonunda, Ekvator'da Triple Salto'ya

Era el término del invierno, y el clima estaba muy helado.

Kış sonuydu ve hava çok soğuktu.

Hace poco fueron las elecciones de medio término en los EE. UU.

Son zamanlarda Amerika Birleşik Devletleri'nde bir ara seçim yaptık.

Y yo diría que el término medio sería pensar de manera creativa

Ve orta yol yaratıcı düşünmeye çalışmak

- Ellos decidieron terminar la discusión.
- Ellos decidieron ponerle término a la discusión.

Onlar tartışmaya bir son vermeye karar verdi.

Nosotros habremos vivido aquí durante diez años para el término de este mes.

Bu ayın sonunda on yıldır burada yaşıyor olacağız.

En primer término un comunicador de las ideas que siempre se discutían en colectivo

Siyasi örgütümüzde hep birlikte tartıştığımız fikirleri

El término "efecto invernadero" se utiliza hoy en día cuando la gente habla de cambios climáticos.

Bugünlerde 'sera etkisi' terimi insanlar iklimle ilgili küresel değişikler hakkında konuşurken sık sık kullanılmaktadır.

Aún a una temprana edad Baibars mostró una destreza militar excepcional y al término de su entrenamiento

Genç yaşta bile Baybars istisnai bir askeri kahramanlık gösterdi ve eğitimini tamamladığında

Éste es un término para describir el calentamiento de la Tierra debido a las crecientes cantidades de dióxido de carbono dentro de la atmósfera.

O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.

Un doctor visitó a un paciente para llevarle una buena y una mala noticia: "La mala noticia es: usted no vivirá más allá del término de este día. Y aquí va la buena noticia: se me olvidó decírselo ayer."

Doktor, hastasına bir iyi ve bir kötü haberi olduğunu söyler: "Kötü haber artık bu günden sonra yaşamayacaksınız. Ve işte iyi haber, bunu size dün söylemeyi unuttum."

El síndrome de París es una clase de choque cultural. Es un término psiquiátrico usado para describir a los extranjeros que empiezan a vivir en París seducidos por la imagen de la ciudad como centro de la moda, no se adaptan bien a las costumbres locales ni culturales, pierden su equilibrio mental y muestran síntomas parecidos a los de la depresión.

Paris sendromu bir tür kültür şokudur. Şehrin moda merkezi imgesine kapılıp Paris'te yaşamaya başlayan, sonrasında yerel adetlere ve kültüre iyi uyum sağlayamayıp, zihinsel dengesini yitiren ve depresyona yakın belirtiler gösteren yabancıları tanımlamak için kullanılan psikiyatrik bir terimdir.