Translation of "Naturaleza" in Turkish

0.030 sec.

Examples of using "Naturaleza" in a sentence and their turkish translations:

- Amo la naturaleza.
- Me encanta la naturaleza.

Doğayı severim.

- La naturaleza es bonita.
- La naturaleza es bella.

Doğa güzeldir.

Arte y naturaleza.

Sanat ve doğa için.

No dañar la naturaleza

doğasına zarar vermemek

La naturaleza se limpia

Doğa ise kendini temizliyor

Soy optimista por naturaleza.

- Ben doğuştan iyimserim.
- İyimser bir doğam var.

Es la naturaleza humana.

İnsanın doğasında var.

La naturaleza está cambiando.

Doğa değişiyor.

La naturaleza es cruel.

Doğa acımasızdır.

La naturaleza es bella.

Doğa şahane.

- La naturaleza nunca infringe sus propias reglas.
- La naturaleza nunca infringe sus propias leyes.
- La naturaleza nunca quebranta sus propias reglas.
- La naturaleza nunca quebranta sus propias leyes.

Doğa kendi kanunlarını asla çiğnemez.

Narra una naturaleza ingeniosa, elegante,

Kendine odaklanan, savunmasız

Es regenerativo, como la naturaleza,

Tıpkı mahvolmuş yeryüzünü dönüştürüp

La naturaleza siempre se renueva

Doğa her zaman kendini yeniliyor

Es irrespetuoso con la naturaleza.

Doğaya saygısızlık.

Mary tiene una naturaleza social.

- Mary'nin sosyal bir doğası vardır.
- Mary'nin bir sosyal mizacı vardır.

Él es vago por naturaleza.

O, doğası gereği tembel.

La naturaleza no conoce límites.

Doğa hiçbir sınır tanımaz.

Amo la naturaleza en Noruega.

Norveç'in doğasını çok seviyorum.

Yo soy de naturaleza suspicaz.

Kuşkucu bir doğam var.

Muchos se conectaron con la naturaleza.

Birçoğu doğayla bir bağlantı hissediyordu.

El Gran Cañón es naturaleza silvestre

Büyük Kanyon tam bir bakir doğa

Y cualquier planta en la naturaleza

ve doğada herhangi bir bitkinin

A Tom le encanta la naturaleza.

Tom doğayı sever.

Me gusta caminar por la naturaleza.

Doğada yürümekten hoşlanırım.

Me gusta retratar la naturaleza muerta.

Natürmortları resmetmeyi severim.

- La vida está llena de misterios.
- La naturaleza está llena de misterio.
- La naturaleza está llena de misterios.
- La naturaleza está llena de secretos.

Doğa gizemle doludur.

Sabe que no son asesinos por naturaleza.

ve katil doğmadıklarını biliyor.

Dejemos que la naturaleza haga lo suyo.

Tamam, bırakalım da doğa işini yapsın.

Sobrevivir en la naturaleza requiere tener recursos,

Vahşi hayatta kaynaklar bulmalı ve değerlendirmelisiniz.

Aquí, el urbanismo tiene una naturaleza elástica.

Burada, şehircilik esnek bir durumdur.

Es tan importante para la naturaleza que

doğa için o kadar çok önemlidir ki yarasalarla

Él es por naturaleza una persona generosa.

O doğuştan cömert bir kişidir.

La naturaleza de la vida es cíclica.

Yaşamın doğası döngüseldir.

La naturaleza de la vida es inexplicable.

Hayatın doğası açıklanamaz.

Todos los hombres se odian por naturaleza.

Bütün insanlar doğal olarak birbirlerinden nefret ederler.

El hombre es parte de la naturaleza.

İnsanlar doğanın bir parçasıdır.

A los dos nos gusta la naturaleza.

İkimiz de doğayı seviyoruz.

La naturaleza no hace nada en vano.

Doğa hiçbir şeyi boşuna yapmaz.

Que es la naturaleza de la paz interior.

ki bu iç huzurunuzun doğasında vardır.

Las formas que crea la naturaleza tan expertamente,

doğanın ustalıkla yaptığı bu şekiller

La naturaleza se nos revela de formas únicas

Zaman penceresinden dünyaya baktığımızda

Una es la naturaleza de la tecnología misma.

Birincisi, teknolojinin kendi doğası.

A veces, en la naturaleza, hay giros inesperados.

Bazen vahşi doğada işler beklenmedik şekilde sonuçlanabilir.

Nuestra buena naturaleza fue frustrada por varias fuerzas,

İyi huylu doğamız bazı güçler tarafından engellendi

Están confundidos sobre la naturaleza de sus cargos,

Yabancıların kafaları, onlara yapılan iddiaların doğası gereği karışık,

Esos animales no pueden vivir en la naturaleza

o hayvanlar doğada yaşayamayıp

Según el chamanismo, la naturaleza es muy importante.

Şamanizm'e göre doğa çok önemlidir

La naturaleza es como un coche sin conductor.

Doğa sürücüsüz bir araba gibi.

Estamos sujetos a las leyes de la naturaleza.

Biz doğanın kanunlarına tabiyiz.

La naturaleza la invistió con ingenio y belleza.

Doğa ona zeka ve güzellik vermiş.

El hombre es un animal social por naturaleza.

İnsan doğası gereği sosyal bir hayvandır.

Debemos conservar a la naturaleza en buen estado.

Biz doğayı iyi durumda tutmalıyız.

Los japoneses viven en armonía con la naturaleza.

Japonlar doğayla uyum içinde yaşarlar.

Respecto a la naturaleza aislante del término talla extra.

ortadan kaldırma konusunda daha ön plana çıkıyordu.

Pero como todo en la naturaleza, tiene su lugar.

fakat doğadaki her şey gibi bir yere sahiptir.

Fue una mala idea. No luchen con la naturaleza.

Bu kötü bir karardı. Doğayla savaşmaya çalışmayın!

El secreto de su éxito es su naturaleza perezosa.

Başarılarının sırrı tembel doğaları.

O los flujos de la naturaleza, el cambio climático.

Doğayla, doğanın değişimiyle, iklim değişikliğiyle

[Mujica] Mi admiración por la naturaleza es tan grande...

Doğaya hayranlığım o kadar büyük ki

Hay dos cosas que siempre recuerdo en la naturaleza.

Vahşi doğadayken unutmamanız gereken iki şey vardır.

Proporciona de las frutas que encuentra en la naturaleza.

doğada bulduğu meyvelerden sağlar

Pero recuerda, incluso para los insecticidas para la naturaleza.

ama unutmayın böcek ilacı da olsa doğa için

La naturaleza es demasiado débil para resistir nuestro intelecto

doğanın zekâmız karşısında çok zayıf olduğu anlayışı...

La naturaleza juega un papel importante en nuestra vida.

Doğa, hayatımızda önemli bir rol oynar.

Para ser humanos tenemos que trascender nuestra naturaleza animal.

İnsan olarak hayvan doğamızı aşmalıyız.

Creo que la naturaleza de las relaciones ha cambiado fundamentalmente

Bence son 30 yılda ilişkilerin doğası

En la naturaleza, no se puede depender de la tecnología.

Vahşi doğada, her zaman teknolojiye güvenemezsiniz.

Cuando la naturaleza da la oportunidad de comer, ¡se come!

Vahşi yaşam size bir besin fırsatı sunarsa onu değerlendirirsiniz!

Finalmente, la Ilustración, ¿va en contra de la naturaleza humana?

Son olarak, Aydınlanma insan doğasına aykırı mı?

Tenemos el poder de poner la naturaleza en el centro.

...merkezlerine doğayı yerleştirme gücüne sahibiz.

En resumen, este virus ya existe en la naturaleza misma.

yani kısacası doğanın kendisinde bu virüs zaten mevcut

Puede ser la venganza de nuestro daño a la naturaleza

bizim doğaya verdiğimiz zararın intikamı da olabilir

Ha consagrado su vida a la preservación de la naturaleza.

Hayatını doğanın korunmasına adadı.

En muchas partes, la naturaleza está amenazada por actividad humana.

Birçok yerde, doğa insan faaliyeti tarafından tehdit edilir.

Si la naturaleza fuera un banco, ya la habrían salvado.

Doğa bir banka olsaydı onu zaten kurtarırlardı.

No se puede ir contra las leyes de la naturaleza.

Doğanın yasalarına karşı gelemezsiniz.

Tenemos que aprender a vivir en armonía con la naturaleza.

Doğayla uyum içinde yaşamayı öğrenmeliyiz.

Después de 8 días de senderismo y piragüismo en la naturaleza,

dağ başında sekiz günlük doğa yürüyüşü ve kanodan sonra

Si uno se alimenta de la naturaleza, ¡no puede ser exigente!

Vahşi doğada yiyecek ararken seçiçi olamazsınız!

Y esto no se aplica solo al arte o la naturaleza.

Ve bu sadece sanat ve doğayla kısıtlı kalmaz.

Está en nuestra naturaleza crear de nuevo, ser inventivos e innovar.

Yaratıcı ve yenilikçi olmak, yeniden yaratmak bizim doğamızdadır,

En la naturaleza, se posan en los huecos de los árboles.

Vahşi doğada ağaç kovuklarına tünerler.

En la naturaleza, por lo general, eso es una mala señal.

Doğada, bu genellikle kötü bir işarettir.

Ya saben, está en la naturaleza de las empresas y organizaciones

İnsanlardan sadece işe gelip çalışmalarını istemek

Eventos como este están sucediendo en la naturaleza todo el tiempo

doğada bunun gibi olaylar sürekli ve çok fazla oluyor aslında

Por el daño que los seres humanos tenemos a la naturaleza

biz insanoğlunun doğaya verdiği zarar yüzünden

La naturaleza me dio mucho y ahora yo podía devolver algo.

Doğadan o kadar çok şey almıştım ki artık geri verebiliyordum.

Ella expresó en un poema lo que siente por la naturaleza.

O bir şiirde doğa için duygularını ifade etti.

La gente de la antigüedad vivía en contacto con la naturaleza.

- Eski insanlar doğaya yakın yaşadı.
- Eski insanlar doğayla iç içe yaşıyordu.

La ciudad fue arruinada por el brutal poder de la naturaleza.

Şehir, doğanın acımasız gücü tarafından harap edildi.

Comer en la naturaleza siempre es arriesgado, y ahora estamos en problemas.

Vahşi doğada bir şey yemek her zaman risklidir ve şimdi başımız belada.