Translation of "Pueda" in Turkish

0.071 sec.

Examples of using "Pueda" in a sentence and their turkish translations:

Vendré cuando pueda.

Gelebildiğim zaman geleceğim.

Visitaré cuando pueda.

Ne zaman yapabilirsem ziyaret edeceğim.

Viva mientras pueda.

Yaşayabiliyorken yaşa.

Ayudaré tanto como pueda.

Ben elimden geldiği kadar yardımcı olacağım.

Haré lo que pueda.

Elimden geleni yapacağım.

Tal vez pueda ayudar.

Belki yardım edebilirim.

- ¿Hay algo que pueda hacer?
- ¿Hay algo que yo pueda hacer?

Yapabileceğim bir şey var mı?

- Llegaré ahí tan pronto como pueda.
- Estaré allí tan pronto como pueda.

Elimden geldiğince kısa sürede orada olacağım.

- Haré lo que pueda para ayudarle.
- Haré lo que pueda para ayudarte.

Sana yardım etmek için elimden geleni yapacağım.

Sin que nadie pueda preverlo?

kimsenin öngöremediği bir şekilde.

Que pueda desafiar su pensamiento.

meydan okuyabilecek biriyle konuşun.

Para que nadie pueda hablar

o yüzden kimse sesini çıkaramıyor

Cualquier trabajo que pueda hacer

Ne iş olsa yaparım abi

Te apoyaré tanto como pueda.

Elimden geldiğince sana destek olacağım.

Te ayudaré tanto como pueda.

Sana yapabildiğim kadar çok yardımcı olacağım.

Quizás ella pueda decirte más.

Belki o sana daha fazla anlatabilir.

¿Hay alguien que pueda responder?

Cevaplayabilecek herhangi birisi var mı?

Haré todo lo que pueda.

Ben elimden gelen her şeyi yapacağım.

Quizá Tom pueda decirnos algo.

Belki Tom bize bir şey söyleyebilir.

No creo que pueda hacerlo.

Bunu yapabileceğimi düşünmüyorum.

Temen que pueda estar muerto.

- Onun ölmüş olabileceğinden korkuyorlar.
- Onun ölü olabileceğinden korkuyorlar.

Quizás alguien más pueda ayudarnos.

Belki bizi başka biri kurtarabilir.

Haré lo mejor que pueda.

Ben yapabileceğimin en iyisini yapacağım

Voy a escribirte apenas pueda.

- Ben size yazabildiğim kadar kısa sürede yazacağım.
- Sana, elimden gelen en hızlı şekilde yazacağım.

- Devolveré el libro tan pronto como pueda.
- Devolveré el libro en cuanto pueda.
- Yo devolveré el libro tan pronto como pueda.

Elimden geldiğince kısa sürede kitabı teslim edeceğim.

- ¿Hay algo que pueda hacer por ti?
- ¿Hay algo que pueda hacer por usted?

Senin için yapacağım bir şey var mı?

- Le preocupa que él se pueda atrasar.
- Le preocupa que él pueda llegar atrasado.

O, onun geç kalabileceğinden endişelidir.

Pero no creo que pueda hacerlo".

ama yapabileceğime inanmıyorum" oluyor.

No hay nada que pueda hacer.

Yapabileceğim bir şey yok.

¿Hay alguien que me pueda ayudar?

Bana yardım edebilecek biri var mı?

Te llamaré tan pronto como pueda.

Seni fırsat bulur bulmaz arayacağım.

Te ayudaré lo mejor que pueda.

Elimden geldiğince size yardım edeceğim.

Te quiero donde te pueda ver.

- Gözümün önünde olmanı istiyorum.
- Gözümün önünde olacaksın.

Necesito un lugar donde pueda estudiar.

Ders çalışabileceğim bir yere ihtiyacım var.

No sé qué más pueda decir.

Daha ne söyleyebileceğimi bilmiyorum.

Intentaré hacerlo lo mejor que pueda.

Elimden geleni yapmaya çalışacağım.

Necesito practicar todo lo que pueda.

Alabileceğim tüm uygulamaya ihtiyacım var.

Tom no cree que pueda ganar.

Tom kazanabileceğini sanmıyor.

Lamento que usted no pueda acompañarnos.

Üzgünüm, bize katılamazsınız.

¿Tienes un amigo que pueda ayudarte?

Sana yardım edebilecek bir arkadaşın var mı?

Lo haré tan pronto como pueda.

- Bunu en kısa sürede yapacağım.
- Bunu elimden geldiği kadar çabuk yapacağım.

Dije: "¿hay algo que pueda hacer?"

Ben "Yapabileceğim bir şey var mı?" dedim.

Estaré ahí tan pronto como pueda.

Elimden geldiğince kısa sürede orada olacağım.

Lo repartiré tan pronto como pueda.

Elimden geldiği kadar kısa sürede onu teslim edeceğim.

Quizá Tom pueda solucionar este problema.

Belki Tom bu sorunu çözebilir.

¡Qué lástima que no pueda venir!

- Ne yazık ki o gelemiyor.
- Ne yazık ki o gelemez!

Lo haré lo mejor que pueda.

Yapabileceğimin en iyisini yapacağım.

¿Hay algo que yo pueda hacer?

Yapabileceğim bir şey var mı?

- Es una pena que Tomás no pueda venir.
- Es una lástima que Tomás no pueda venir.

Ne yazık ki Tom gelemeyecek.

Yo pueda sostener algo a la luz,

sadece bir anlığına,

Un lugar para que pueda llamar mío.

"ev gibi bir yer arıyorum"

Debe meter toda la comida que pueda.

Ağzına olabildiğince çok şey tıkıştırmalı.

Para que pueda romperse en la atmósfera

yani atmosferde parçalanmış olabilir

Perdón, no creo que lo pueda hacer.

Üzgünüm, yapabileceğimi sanmıyorum.

Haré todo lo que pueda por ti.

Senin için yapabileceğim her şeyi yapacağım.

Me gustaría compensar su gentileza apenas pueda.

Yakın gelecekte senin iyiliğini ödemek istiyorum.

Te ayudaré en todo lo que pueda.

Elimden gelen her konuda size yardım edeceğim.

De acuerdo. Iré tan pronto como pueda.

Tamam. En kısa sürede geleceğim.

Lamento que no pueda venir esta tarde.

Bu akşam gelemiyeceğine üzüldüm.

Lo que pueda ir mal, irá mal.

Ters gitme ihtimali olan her şey ters gidecektir.

No creo que él pueda hacer eso.

Onun onu yapabileceğini sanmıyorum.

Lo siento, no creo que yo pueda.

Üzgünüm, yapabileceğimi sanmıyorum.

No es algo que pueda hacer cualquiera.

Bu herhangi birinin yapabileceği bir şey değil.

¿Hay algo que pueda hacer para ayudarte?

- Yardım edebileceğim bir şey var mı?
- Size yardım etmek için yapabileceğim bir şey var mı?

¿Hay alguien aquí que pueda hablar chino?

Burada Çince konuşabilen biri var mı?

Quiero ayudar a Tom tanto como pueda.

Elimden geldiği kadar Tom'a yardım etmek istiyorum.

No hay nada más que pueda hacer.

Yapabileceğim daha fazla bir şey yok.

No creo que Tom pueda hacer eso.

Tom'un onu yapabileceğine inanmıyorum.

¿No hay nadie más que pueda hacerlo?

Bunu yapabilecek başka biri yok mu?

¿Hay alguien que pueda pronunciar esta palabra?

Bu sözcüğü telaffuz edebilecek biri var mı?

No creo que nadie pueda ayudarme ahora.

Birinin bana şimdi yardım edebileceğini sanmıyorum.

Tom quizá pueda hacer algo para ayudar.

Belki Tom yardım için bir şey yapabilir.

No me preocupa lo que pueda pasar.

Ne olabileceği hakkında endişeli değilim.

Estaré con usted tan pronto como pueda.

Elimden geldiğince kısa sürede seninle olacağım.

No estoy segura de que pueda ayudarte.

Sana yardım edebileceğimden emin değilim.

¿Hay algo que pueda hacer para ayudar?

Yardım etmek için yapabileceğim bir şey var mı?

Aprecio toda la ayuda que pueda recibir.

Alabildiğim tüm yardımlar için minnettarım.

Espero que pueda ayudarte en otra ocasión.

Bir dahaki sefere sana yardım edebileceğimi sanıyorum.

- ¡Sálvese quien pueda!
- ¡Corran por su vida!

Yaşamak için koş!

Llamaré de vuelta tan pronto como pueda.

Elimden geldiğince kısa sürede tekrar arayacağım.

No hay nada que nos pueda separar.

Bizi ayrı tutacak bir şey yok.

Yo no creo que él pueda ayudarte.

Onun sana yardımcı olabileceğini sanmıyorum.

- Espero que pueda volver a tener mi antiguo trabajo.
- Espero que pueda tener de vuelta mi trabajo anterior.

Eski işimi tekrar alabileceğimi umuyorum.

En el que pueda entrar el personal médico

bunu kolektif olarak izleyebilecekleri

No digan: "Lo que pueda hacer para ayudar".

"Yardım etmek için ne yapabilirseniz" demeyin.

Scolopendra subspinipes depredará cualquier cosa que pueda derrotar.

Scolopendra subspinipes alt edebileceği her şeyi avlar.

Es impresionante que este órgano pueda hacer esto.

Böyle bir organın bunu başarması cidden mükemmel bir şey.

O que no pueda volver a EE. UU.

çoğunluğun Müslüman olduğu bir ülkeden geldiğim için

Para que pueda ver a toda la clase

yani bütün sınıfı görebiliyor