Translation of "Mientras" in Turkish

0.065 sec.

Examples of using "Mientras" in a sentence and their turkish translations:

- Ella habló mientras caminaba.
- Ella hablaba mientras caminaba.

O, yürürken konuşuyordu.

Cállate mientras comemos.

Biz yemek yerken sessiz ol.

Aprovechalo mientras dure.

O devam ederken keyfine bak.

Cantaba mientras trabajaba.

O, çalışırken şarkı söyledi.

Abandona mientras puedes.

Gidebiliyorken git.

Cantaba mientras caminaba.

O yürürken şarkı söyledi.

Comíamos mientras llorábamos.

Ağlarken yemek yiyorduk.

Viva mientras pueda.

Yaşayabiliyorken yaşa.

Mientras respiro, espero.

Nefes aldığım sürece umut ediyorum.

- Calló mientras nosotros hablábamos.
- Él guardó silencio mientras hablábamos.

Biz konuşuyorken o sessiz kaldı.

- Mientras hay vida, hay esperanza.
- Mientras haya vida, habrá esperanza.
- Mientras haya vida, hay esperanza.

- Yaşam olduğu sürece umut da olacaktır.
- Hayat varken ümit vardır.
- Hayat varken umut var.

También nos divertimos mientras hacemos esto, queremos divertirnos mientras vemos

Biz de eğleniyoruz bunu yaparken sizde izlerken eğlenin istiyoruz

- Yo te apoyaré mientras viva.
- Yo te sostendré mientras viva.

Yaşadığım sürece sana destek olacağım.

mientras tratas de aprender,

ana-dil-yok kuralı kadar hızlı olmasa bile

Mientras hago este dibujo,

Bu karalama ile uğraşırken,

mientras sigue diciendo "Moktor"

"Moktor" demeyi sürdürürken

...mientras no huelan mucho...

Çok koklamadığınız sürece...

mientras destruimos su hábitat

biz onların yaşam alanlarını yok ettikçe

Porque mientras bebe agua

Çünkü su içerken

Mientras que los rusos

Oysaki Ruslar

Comamos mientras esté caliente.

Yemek sıcakken yiyelim.

Mientras vivamos, debemos trabajar.

Yaşadığımız kadar çalışmalıyız.

Fue divertido mientras duró.

O sürerken eğlenceliydi.

No leas mientras caminás.

Yürürken okuma.

Roncaba ruidosamente mientras dormía.

O, uykusu sırasında yüksek sesle horladı.

Ella hablaba mientras caminaba.

Yürürken konuşuyordu.

No comas mientras lees.

Okurken yemek yeme.

Él silbaba mientras caminaba.

O yürürken ıslık çaldı.

Fue bueno mientras duró.

O sürerken iyiydi.

Me lesioné mientras esquiaba.

Kayak yaparken yaralandım.

Come mientras esté caliente.

Sıcakken yiyin.

Algunos hablan mientras comen.

Bazı insanlar yemek yerken konuşur.

Tom murió mientras dormía.

Tom uykusunda öldü.

Mientras canto, estoy caminando.

Şarkı söylerken yürüyorum.

Usualmente murmuro mientras trabajo.

Çalışırken sık sık mırıldanırım.

Mírame mientras te hablo.

Ben konuşurken yüzüme bak.

- Yo cantaré mientras él reposa.
- Yo cantaré mientras él está descansando.

O dinlenirken ben şarkı söyleyeceğim.

- No molestes a Tom mientras lee.
- No molesten a Tom mientras lee.

Tom kitap okuyorken, onu engelleme.

- Ella lloró mientras leía la carta.
- Ella lloraba mientras leía la carta.

O, mektubu okurken ağladı.

- Ella lloró mientras leía la carta.
- Lloró al leer la carta.
- Ella lloraba mientras leía la carta.
- Lloró mientras leía la carta.
- Lloraba mientras leía la carta.

- O mektubu okurken ağladı.
- O, mektubu okurken ağladı.

- Mientras hay vida, hay esperanza.
- Mientras haya vida, habrá esperanza.
- Mientras haya vida, hay esperanza.
- Donde hay vida, hay esperanza.

- Yaşam olduğu sürece umut da olacaktır.
- Hayat varken ümit vardır.

Así que, mientras hagamos esto,

Bunu yaptığımız sürece,

mientras les digo todo esto

size bu söylediklerim için

Y mientras expulsan el aire,

Nefes verirken,

Que he interiorizado mientras crecía.

bilgileri zihnimden silmeye çalışıyorum.

mientras que otras son agredidas.

her zaman adaleti sağlamıyor.

Y mientras permanecíamos en casa,

Biz evlerimizdeyken

Mientras más profunda, más resistente.

Oyuk ne kadar derin olursa çapa da o kadar kuvvetli olur.

Y mientras construíamos la planta,

ve fabrikayı inşa ederken

mientras yo quedaba profundamente desconectada.

hâlâ onlardan derinden kopuktum.

Y será observado mientras continúe

ve devam ettiği sürece de izlenecek

mientras tiene un sector listo

bunun hazır sektörü de varken

Mientras tanto acantilado, pero hay

ama arada uçurum var

Mameluco mientras navega por Internet.

VPN'lere aşina değilseniz, işte Surfshark

Debemos seguir estudiando mientras vivamos.

Yaşadığımız sürece çalışmaya devam etmeliyiz.

Debería venderlo mientras aún funcione.

Hala çalışıyorken bunu satmam gerekir.

Leía un libro mientras caminaba.

Ben yürürken bir kitap okudum.

Mientras almorzaba, sonó el teléfono.

Öğle yemeği yerken, telefon çaldı.

No la molestes mientras duerme.

Uyurken onu rahatsız etme.

Llegara a infectarte mientras pasan.

ne olması gerektiğini adım adım anlatayım.

Me quedé dormido mientras leía.

Okurken uyuyakaldım.

Lamento molestarte mientras estás conversando.

Konuşurken sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm.

Leí un libro mientras comía.

Yemek yerken bir kitap okurum.

No debes fumar mientras trabajas.

Çalışırken sigara içmemelisin.

Debes viajar mientras eres joven.

Gençken seyahat etmelisin.

No le olvidaré mientras viva.

Yaşadığım sürece onu asla unutmayacağım.

Cubre la olla mientras cocinas.

Yemek pişirirken tencerenin kapağını kapatın.

Mientras dormía oí tu voz.

Uykumda onun sesini duydum.

No hables mientras estás comiendo.

Yemek yerken konuşma.

Me hice daño mientras corría.

Koşarken yaralandım.

No debes leer mientras comes.

Yemek yerken okumamalısın.

Yo usualmente leo mientras como.

Yemek yerken genellikle okurum.

No escribas mensajes mientras conduces.

Araba kullanırken mesajlaşma.

No le hables mientras maneja.

O araba sürerken onunla konuşma.

Ella lo interrumpió mientras hablaba.

O konuşuyorken onun lafını kesti.

Ella falleció tranquilamente mientras dormía.

O, uykusunda huzur içinde vefat etti.

Se perdona mientras se ama.

Biri yaşadığı sürece bağışlar.

Me corté mientras me afeitaba.

Tıraş olurken kendimi kestim.

Estaba fumando mientras lo decía.

Bunu derken sigara içiyordu.

- Yo frecuentemente estudio mientras escucho música.
- A menudo estudio mientras estoy escuchando música.

Çoğu kez müzik dinleyerek ders çalışırım.

- Lo conocí mientras estaba en Japón.
- Me lo encontré mientras estaba en Japón.

O, Japonya'dayken onunla tanıştım.

Mientras promocionaba la novela en Nigeria,

Nijerya'da romanımın tanıtımını yaparken

Mientras más patentes acumule una compañía,

Bir firma, patent duvarını ne kadar yüksek inşa ederse

Que mientras trabajaba a tiempo completo,

''Okulu bitirmem gerek.'' diye gaza gelmiştim.

Mientras la presión vaya por aquí,

Basınç bu tarafa doğru gidiyor.

Mientras más grande y profundo, ¡mejor!

Ne kadar derin ve büyük olursa o kadar iyi!

mientras los glaciares se derriten rápidamente,

buzullarımız hızla eriyorken,

Mientras exploramos el mundo de noche,

Gece dünyasını keşfettikçe...

Mientras esperan que la marea cambie,

Gelgitin yön değiştirmesini beklerlerken...

Mientras se retorcía las manos, confesó:

Ellerini birleştirerek, itiraf etti

Mientras puedes ir al campo solo

Tarlaya tek başına gidebiliyorken