Translation of "Llevarse" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Llevarse" in a sentence and their turkish translations:

Encontré difícil llevarse bien con él.

Onunla geçinmenin zor olduğunu buldum.

Es difícil llevarse bien con Tom.

Tom'la geçinmesi zordur.

Es fácil llevarse bien con Tom.

- Tom ile geçinmek kolaydır.
- Tom geçinmesi kolaydır.

Creo que puede llevarse con sus vecinos.

Onun komşularıyla geçinebileceğini düşünüyorum.

Tom no parece llevarse bien con nadie.

Tom, herkesle iyi geçiniyor gibi görünmüyor.

No hay forma de llevarse con él.

Onunla iyi geçinmenin yolu yok.

Es muy difícil llevarse bien con él.

Onunla geçinmek çok zordur.

Puede llevarse este reloj sin ningún costo.

Bu saati ücretsiz alabilirsin.

Tom y su esposa parecen llevarse bien.

Tom ve karısı iyi geçiniyor gibi görünüyor.

Tom parece siempre llevarse bien con Mary.

Tom Mary ile her zaman iyi geçiniyor gibi görünüyor.

Él no podía llevarse bien con sus vecinos.

Komşularıyla geçinemezdi.

Quiero que ustedes dos traten de llevarse bien.

Siz ikinizin birbirinizle geçinmeye çalışmanızı istiyorum.

A Tom se le olvidó llevarse su paraguas.

Tom şemsiyesini yanına almayı unuttu.

Tom simplemente no puede llevarse bien con Mary.

- Tom sadece Mary ile geçinemiyor.
- Tom, Mary ile geçinemez.

No pueden llevarse bien el uno con el otro

Bir türlü birbirleriyle anlaşamıyorlar

Tom tiene problemas para llevarse bien con los demás.

Tom'un diğer insanlarla geçinme sorunu var.

Llevarse bien con Rusia es algo bueno, no algo malo.

Rusya'yla anlaşmak iyi bir şey, kötü değil.

Por ser una liberal que podía llevarse bien con los conservadores,

insanlar beni daha çok övdükçe

- Él es difícil de tratar.
- Es difícil llevarse bien con él.

Onunla iyi geçinmek zordur.

Autorizamos a los trabajadores a llevarse autos de la compañía a casa.

İşçilere şirket arabalarını eve götürmelerine izin veriyoruz.

Tom estaba contento de ver a Mary y John llevarse tan bien.

Tom, Mary ve John'un çok iyi geçindiklerini gördüğüne memnun oldu.

Haré una mezquita nuevamente, las discusiones como una mezquita siempre deben llevarse a cabo

tekrar cami yapacağım, cami olmalı gibi tartışmalar hep yapıldı

Todo lo que Tom quería era que Mary aprendiera a llevarse bien con John.

Tom'un bütün istediği Mary'nin John'la geçinmeyi öğrenmesiydi.

La batalla que cambiará el curso de la historia está a punto de llevarse a cabo ...

Tarihin akışını değiştirecek savaş Mısırda yer alacaktı.

Parece que a ella le resulta difícil llevarse bien con los estudiantes en la escuela nueva.

Yeni okul öğrencileri ile geçinmek zor gibi görünüyor

A la gente no le gusta trabajar con Tom porque es difícil llevarse bien con él.

Onunla geçinmek zor olduğu için insanlar Tom'la çalışmayı sevmiyor.

El dueño del restaurante le permitió llevarse a casa las sobras de la mesa para dárselas a sus perros.

Restoran sahibi tüm köpeklerini beslemesi için onun masa kırıntılarını eve götürmesine izin verdi.