Translation of "Llevó" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Llevó" in a sentence and their turkish translations:

Llevó toda la tarde.

O bütün akşam sürdü.

No llevó mucho tiempo.

O uzun sürmedi.

- Tomó tiempo.
- Llevó tiempo.

Bu zaman aldı.

- Nos llevó a la estación.
- Él nos llevó a la estación.

O bizi istasyona götürdü.

- Él no llevó un paraguas consigo.
- No se llevó consigo un paraguas.

Yanına bir şemsiye almadı.

- Ella llevó a cabo el plan.
- Él llevó a cabo el plan.

O, planı gerçekleştirdi.

Esto me llevó a pensar:

bu durum beni düşündürdü,

Se la llevó la corriente.

Akıntıya kapıldılar.

Me llevó mucho tiempo procesarlo.

Bunu düşünüp anlamam çok uzun sürdü.

Ayer me llevó al parque.

Dün beni parka götürdü.

Alguien se llevó mi mochila.

Biri çantamı aldı götürdü.

Él llevó una vida sobria.

O, gösterişsiz bir hayat sürdü.

Él nos llevó al zoológico.

O bizi hayvanat bahçesine götürdü.

Ella llevó sola esta mesa.

Bu tabloyu kendi başına taşıdı.

Me llevó varias horas solucionarlo.

Onu düzeltmek birkaç saatimi aldı.

Tom se llevó a Mary.

Tom Mary'yi yanında götürdü.

Ella llevó una vida feliz.

- Mutlu bir hayat yaşadı.
- O mutlu bir hayat yaşadı.

Tom me llevó las maletas.

Tom bavulları benim için taşıdı.

¿Quién llevó a la novia?

Kim gelini verdi?

Una cosa llevó a otra.

Bir şey bir diğerine yol açtı.

Ella lo llevó al lago.

O onu göle götürdü.

Ella lo llevó al zoológico.

O onu hayvanat bahçesine götürdü.

- Me llevó cinco minutos resolver el problema.
- Resolver el problema me llevó cinco minutos.

Sorunun çözümü beş dakikamı aldı.

- El viaje a Atenas nos llevó dos horas.
- Nos llevó dos horas a Atenas.

Atina'da varmak iki saatimizi aldı.

Y lo llevó a aguas peligrosas.

Tehlikeli sularda dolaşıyor.

Tu consejo me llevó al éxito.

- Senin nasihatın beni başarıya götürdü.
- Senin nasihatından dolayı başarabildim.
- Bana verdiğin nasihattan dolayı başarabildim.

La diligencia lo llevó al éxito.

Çalışkanlık onu başarıya götürdü.

Tom llevó a Kate a casa.

Tom yürüyerek Kate'in evine gitti.

¿Qué te llevó a esta conclusión?

Seni bu sonuca götüren nedir?

El viento se llevó mi sombrero.

Rüzgarla şapkam savruldu.

Ella llevó a cabo el plan.

O, planı gerçekleştirdi.

Mi tía llevó una vida feliz.

Teyzem mutlu bir hayat yaşadı.

Tom llevó a Mary a cenar.

Tom Mary'yi akşam yemeğine götürdü.

Tom llevó a Mary a casa.

Tom, Mary'yi eve götürdü.

Mi padre nos llevó al zoo.

Babam bizi hayvanat bahçesine götürdü.

Él me llevó a la estación.

O beni istasyona götürdü.

Él llevó una vida de lujos.

O, lüks bir hayat sürdü.

Ella los llevó allá en auto.

O onları oraya arabayla götürdü.

Tom llevó a María al hospital.

Tom, Mary'yi hastaneye götürdü.

Sé quien se llevó a Tom.

Tom'u kimin götürdüğünü biliyorum.

Él llevó su clarinete a afinar.

O, klarnetini ayarlattı.

El ladrón se llevó mi bolsa.

Hırsız çantamla kaçtı.

El mozo me llevó la maleta.

Hamala valizimi taşıttım.

Mi mamá me llevó al parque.

Annem beni parka götürdü.

Ella lo llevó a la tienda.

O onu mağazaya götürdü.

Su ambición lo llevó a asesinar.

Hırs onu cinayete sürükledi.

Una palabra llevó a la otra.

Bir kelime, diğerine yol açtı.

Fadil llevó a Layla a casa.

Fadıl, Leyla'yı eve getirdi.

Tom llevó los caballos al establo.

Tom atları ahıra götürdü.

Sami llevó el dinero al banco.

Sami parayı bankaya götürdü.

Así que me llevó a la antesala.

Beni kulise götürdü.

Que los llevó a tener esos pensamientos.

yanlış bir şeyler vardır.

Llevó a sus ministros a bucear, literalmente,

Eğer küresel ısınmayı kontrol altında tutamazsak

¿Qué me llevó a hacerlo esta vez?

Peki bu sefer değişen şey neydi?

Una loba se llevó a ese niño

bir dişi kurt o çocuğu aldı

Bill llevó a su hermano al zoológico.

Bill erkek kardeşini hayvanat bahçesine götürdü.

Esa historia la llevó a las lágrimas.

Hikaye onu ağlattı.

Llevó un buen rato extinguir el fuego.

Yangını söndürmek uzun bir süre aldı.

Ella llevó los manteles a la lavandería.

O, masa örtülerini çamaşırhaneye götürdü.

Le llevó una semana terminar el trabajo.

İşi bitirmek bir haftasını aldı.

Tom llevó a Mary por un trago.

Tom bir şey içmek için Mary'yi dışarı çıkardı.

Me llevó una eternidad hacer mis maletas.

Valizlerimi toplamak uzun zamanımı aldı.

Ella me llevó a casa en coche.

O beni araçla eve götürdü.

¿Cuánto tiempo te llevó traducir ese libro?

Bu kitabı çevirmek için ne kadar zamana ihtiyacın vardı?

Me llevó tres horas escribir la carta.

Mektubu yazmak üç saatimi aldı.

Me llevó tres años escribir este libro.

Bu kitabı yazmak üç yılımı aldı.

Tom llevó a Mary a la estación.

Tom, Mary'yi istasyona götürdü.

Tom llevó a los niños al parque.

Tom çocukları parka götürdü.

Tom llevó a Mary hasta su casa.

Tom Mary'yi eve geri getirdi.

Tom llevó a su familia al zoológico.

Tom ailesini hayvanat bahçesine götürdü.

Tom llevó a que repararan su computador.

Tom tamir edilmesi için bilgisayarını içeri götürdü.

Tom llevó a María en su auto

Tom Mary'yi arabayla götürdü.

Después Arica, donde llevó 40 barras de plata.

Oradan Arica'ya gitti. Burada 40 kalıp gümüşe el koydu.

Realmente no llevó a los musulmanes a América

gerçekten Amerika'ya Müslümanları almadı

Le llevó unos segundos entender qué diablos pasaba.

Neler olduğunu anlamam birkaç saniye sürdü.

Y se la llevó hacia el bosque brumoso.

Ve onu alıp puslu ormanın derinliklerine götürdü.

Le llevó toda la tarde terminar el trabajo.

İşi bitirmek onun bütün öğleden sonrasını aldı.

Su talento la llevó a lo más alto.

Yeteneği onu zirveye taşıdı.

Tom se llevó algo de comida a casa.

Tom eve biraz yiyecek götürdü.

Tom llevó a los niños a la cama.

Tom çocukları yatağa koydu.

- Nuestro ganso está cocinado.
- Nos llevó el diablo.

Bizim kaz pişiriliyor.

Tom llevó a su hija Mary al colegio.

Tom, kızı Mary'yi okula götürdü.

Bill llevó a su hermano menor al zoo.

Bill, küçük erkek kardeşini hayvanat bahçesine götürdü.

Llevó a cabo su misión diplomática con éxito.

O diplomatik misyonunu başarıyla gerçekleştirdi.

Tom llevó a Mary a un restaurante italiano.

Tom Mary'yi bir İtalyan restoranına götürdü.

Ella se llevó sus secretos a la tumba.

Sırlarını mezara götürdü.

Fadil llevó a Layla a una casa abandonada.

Fadıl, Leyla'yı terk edilmiş bir eve götürdü.

Leila llevó a su hija a la escuela.

Leyla, kızını okula götürdü.

Que generó la fórmula que lo llevó al gobierno

onu devleti yönetmeye taşıyan formülü oluşturdu

Que me llevó a un conquistador español llamado Valdés,

Valdés adında bir İspanyol fatihine dayanıyor,

Y me llevó muchos años poder decir esas palabras.

Sadece o sözcükleri söyleyebilmek yıllarımı aldı.

Un autobús nos llevó del aeropuerto a la ciudad.

Bir otobüs bizi havaalanından şehre götürdü.

La reunión se llevó a cabo la semana pasada.

Toplantı geçen hafta yapıldı.

Tom llevó a Mary a casa en su deportivo.

Tom Mary'yi spor arabasıyla evine götürdü.