Examples of using "Consigo" in a sentence and their turkish translations:
O kendi kendine konuşuyor.
O kendi kendine konuştu.
Yanına bir şemsiye almadı.
ve birçok yere ulaştı.
- Onun adını hatırlayamıyorum.
- Adını hatırlayamıyorum.
O kendi kendine mırıldanıyor.
Tom kendi kendine konuşuyordu.
Bu kilidi açtıramıyorum.
Ne kadar çok alırsam o kadar çok isterim.
Yanına para al!
Diğeriyse iç-konuşma.
Kendine bu kadar sert olma.
Onu aklımdan çıkaramıyorum.
Onu güçlükle görüyorum.
Mary dizüstü bilgisayarını her zaman yanında bulundurur.
Su sporları için nerede maskeler alırım?
Başka bir şekilde düşünemem.
Tom kendi kendine konuşmaya başladı.
Tom'un yanında çok parası yok.
Neredeyse her turist yanında bir kamera taşır.
Yaşlı adam bazen kendi kendine konuşur.
Üzgünüm! Sizi hatırlayamıyorum.
Hiç kimseye bana yardım ettiremem.
Tom kendisinden oldukça memnun görünüyor.
ve bununla gelen aklının gerisindeki kaygı bulutu da yok.
Bay Brown her zaman yanında bir kitap taşır.
Onu kime verdiğimi hatırlayamıyorum.
Şu anda onun adını hatırlayamıyorum.
O bir Kanadalı kız eşliğinde geldi.
Tom'un yanında Mary'nin adresi yoktu.
Aşırı kıskançlık beraberinde sahip olma isteği ve güvensizlik getirir.
O yanında bir çalar saati almadan asla yolculuk yapmaz.
Tom bir şey taşıyarak içeri girdi.
Köpek mamasını köpeğime nasıl yediririm?
- Onun adını hatırlayamıyorum.
- Onun adı aklıma gelmiyor.
Saatimi bulamıyorum.
O hayal kırıklığına uğradı ve öyle olduğu için kendine kızdı.
Tom yanında hiç para olmadığını fark etti.
Hepimizin kafasında dönen bir iç-konuşması var.
besinlerindeki karbonu suyun derinliklerine taşıyorlar,
Arabayı çalıştıramıyorum.
İyi uyuyamıyorum.
- Kendine bu kadar katı olma.
- Kendine karşı bu kadar katı olma.
- Bu kadar yüklenme kendine.
Tom, Mary'yi kendi kendine konuşurken duydu.
Bir ressamın kalitesi taşıdığı geçmiş miktarına bağlıdır.
Kapıyı açamıyorum.
MP3 dosyalarımı iPodumdan bilgisayarıma nasıl aktaracağımı anlayamıyorum.
Bazen çok soğuk olduğunda arabamı çalıştıramıyorum.