Translation of "Llegaron" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Llegaron" in a sentence and their turkish translations:

¿Cómo llegaron ahí?

Oraya nasıl gittin?

¿Ya llegaron ellas?

Geldiler mi?

Llegaron justo a tiempo.

Onlar tam zamanında vardılar.

¿Te llegaron mis cartas?

Mektuplarımı aldın mı?

Llegaron antes de vosotros.

Onlar sizden önce geldi.

Ellos llegaron demasiado pronto.

Onlar çok kısa sürede geldi.

¿A qué conclusiones llegaron?

Hangi sonuçlara vardılar?

Llegaron todos menos John.

John'dan başka herkes geldi.

Ellos llegaron por separado.

Onlar ayrı ayrı geldi.

Estaba lloviendo cuando llegaron.

Geldiklerinde yağmur yağıyordu.

Las mercancías llegaron ayer.

Mallar dün geldi.

- Los dos llegaron al mismo momento.
- Los dos llegaron al mismo tiempo.

Onların her ikisi de aynı anda geldiler.

Aparte de John, todos llegaron.

John hariç, onların hepsi geldi.

Los muebles nuevos llegaron hoy.

Yeni mobilya bugün geldi.

Casi todos llegaron a tiempo.

Hemen hemen herkes zamanında geldi.

Sus pedidos nunca me llegaron.

Onun isteği asla bana ulaşmadı.

Llegaron a ser buenos amigos.

Onlar iyi arkadaş olmak zorunda.

Todos llegaron a la fiesta.

Herkes partiye zamanında geldi.

Los parientes llegaron para el rescate.

Geniş aileleri imdada yetişiyor.

Gracias a Dios, por fin llegaron.

Allaha şükürler olsun, sonunda vardılar.

- Apenas llegaron.
- Ellos acaban de llegar.

Onlar az önce vardılar.

Todos llegaron a clase a tiempo.

Herkes sınıfa zamanında geldi.

Llegaron de Inglaterra hace una semana.

İngiltere'den bir hafta önce geldiler.

Los clientes llegaron uno tras otro.

Müşteriler birbiri ardına geldi.

Sus palabras le llegaron al alma.

Sözleri onun kalbine dokundu.

- Entraron.
- Llegaron.
- Ellas entraron.
- Ellas entraban.

Onlar içeriye geldiler.

Llegaron a París al mismo tiempo.

Onlar aynı anda Paris'e vardılar.

Llegaron a un acuerdo con el enemigo.

Düşmanla anlaşmaya vardılar.

Muchas cosas llegaron a Japón desde China.

Birçok şey Çin'den Japonya'ya getirildi.

Los negociadores federales llegaron a un acuerdo.

Federal arabulucular uzlaşmaya vardılar.

Tom y Bill llegaron a la conclusión independientemente.

Tom ve Bill birbirlerinden bağımsız olarak karara vardılar.

- ¿Te llegaron los mensajes?
- Pero, ¿recibiste los mensajes?

Ama mesajları aldın mı?

Ellos llegaron tarde a causa de la tormenta.

Fırtınadan dolayı geç vardılar.

Ellos llegaron a Osaka a comienzos de mayo.

Mayıs ayının başında Osaka'ya vardılar.

Me llegaron varios mensajes de Tom al teléfono.

Tom telefonuma birkaç mesaj bıraktı.

Estaba tocando el piano cuando llegaron los invitados.

Misafirler vardığında piyano çalıyordu.

Yo ya me había ido cuando ellos llegaron.

Onlar geldiklerinde ben zaten ayrılmıştım.

Ellos llegaron justo a tiempo para el último tren.

Son trene zamanında yetiştim.

Nuestros ancestros llegaron a este país hace 150 años.

- Atalarımız bu ülkeye 150 yıl önce geldi.
- Atalarımız 150 yıl önce bu ülkeye geldiler.

Ellos llegaron a Nueva Delhi el 9 de julio.

9 Temmuzda Yeni Delhi'ye vardılar.

Tomas y Maria llegaron a Boston antes del anochecer.

Tom ve Mary hava kararmadan önce Boston'a vardılar.

Llegaron a dar a los estudiantes 20 dólares y dicen:

Öğrencilere 20 dolar verip şunu söyleyecek kadar ileri gittiler:

Sí, llegaron muchos comentarios, pero tu comentario fue completamente diferente.

Evet o kadar çok yorum geldi ama sizin yorumunuz bambaşkaydı

Al fin ellos llegaron a la cima de la montaña.

- Sonunda dağın tepesine ulaştılar.
- Nihayet dağın zirvesine vardılar.

El fuego se había extinguido ya cuando llegaron los bomberos.

İtfaiyeci geldiğinde yangın çoktan sönmüştü.

Algunos, incluso, casi llegaron a los tres monarcas de la Coalición.

Bazıları neredeyse üçlü Koalisyon hükümdarlarına kadar ulaştı.

Pero pronto llegaron noticias que volcaron de cabeza completamente la situación.

Ama kısa süre sonra durumu değiştiren haberler geldi kafasına.

Cuando llegaron a la estación, el tren ya se había ido.

İstasyona vardığında tren çoktan ayrılmıştı.

Los dos países llegaron a un acuerdo político sobre esta disputa.

İki ülke bu ihtilaf üzerine politik bir anlaşmaya vardı.

Los comunistas llegaron al poder en China en el año 1949.

Komünistler 1949'da Çin'de iktidara geldi.

- Los muebles nuevos llegaron hoy.
- Hoy han llegado los muebles nuevos.

Yeni mobilyalar bugün geldi.

El tren ya se había ido cuando ellos llegaron a la estación.

Onlar istasyona vardığında tren zaten gitmişti.

Las incursiones en Europa llegaron hasta Polonia, Hungría y los Balcanes, mientras el

Avrupanın içlerine doğru akınları;Polonya,Macaristan ve balkanlara kadar ulaştı.

Hoy en México llegaron hasta 11 millones de creyentes en el mundo plano

Bugün Meksika'da 11 milyona kadar ulaştı düz dünyaya inananlar

Hubo algunos insultos y juramentos muy fuertes después de que llegaron estos comentarios

Bu yorumlar geldikten sonra bazı çok ağır hakaretler ve küfürler vardı

Tras mucha negociación, los dos lados de la disputa llegaron a una solución.

Görüşmelerden sonra iki taraf, anlaşmazlık konusunda bir uzlaşmaya vardılar.

Ellos llegaron de parte de Hulagu Khan, trayendo una carta que contenía un ultimátum inequívoco:

Bu elçiler Hülagü Han'ın adına oradalardı ve çok açık bir ultimatom u getirmişlerdi

Esta vez las críticas llegaron a las personas que se ganaron la vida en la clase media

bu sefer burada ki eleştiri orta sınıf geçinmeyi sağlayan insanlara geldi

Según la saga, los noruegos llegaron en 400 barcos y los supervivientes se fueron a casa en

Efsaneye göre, Norveçliler 400 gemi ile geldi ve kurtulanlar 24'te evlerine

A pesar de que no hacía viento, muchas menos partículas de spray llegaron a su camisa afuera.

Hava rüzgarlı olmasa bile, dışarıdayken daha az parçacık tişörtüne ulaştı.

El número de estudiantes que llegaron tarde a la escuela fue mucho más pequeño de lo que esperaba.

Okula geç kalan öğrencilerin sayısı beklediğimden çok daha azdı.

Lo que más me sorprendió acerca del accidente es lo rápido que llegaron los abogados a la escena.

- Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.
- Bu kazada beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine bu kadar çabuk gelmeleri.