Translation of "Interés" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Interés" in a sentence and their turkish translations:

E interés

ve çıkarcılık

Aprecio tu interés.

- İlginize minnettarım.
- Endişenizi anlıyorum.

Agradezco tu interés.

Ben ilgini takdir ediyorum.

Tom escuchó con interés.

Tom ilgi ile dinledi.

En aras del interés público

halkın çıkarı uğruna bu tarz adamlara neler verdiği ortada

Tom perdió rápido el interés.

- Tom, ilgisini çabuk kaybetti.
- Tom'un ilgisi çabuk dağıldı.

Visitamos lugares de interés histórico.

Biz tarihi ilgi yerlerini ziyaret ettik.

Pasó del interés a la obsesión

Araştırmalarım sayesinde

Tom mostró interés en el plan.

Tom plana ilgi gösterdi.

Ella siempre tiene un interés personal.

Onun her zaman bir şikâyeti vardır.

Él mostró interés en el plan.

- O, planla ilgilendi.
- Plana ilgi gösterdi.

Él tiene interés en coleccionar insectos.

O böcekleri toplamakla ilgileniyor.

Esto es de interés para mí.

O benim için ilgi çekicidir.

He perdido interés en el golf.

Golfe olan ilgimi kaybettim.

Perdí el interés en mi trabajo.

İşime olan ilgimi kaybettim.

Mostró poco interés por las fotos.

Fotoğraflara az ilgi gösterdi.

Porque no tenía ningún interés en mejorar.

çünkü iyileşmekle ilgilenmiyordum.

Luego perdió el interés en los peces,

Sonra balıklara olan ilgisini kaybedip

Él observaba la escena sin mucho interés.

O çok ilgilenmeden olayı izledi.

Tom perdió el interés en estudiar francés.

Tom Fransızca öğrenme isteğini kaybetti.

Tom perdió interés para mirar la televisión.

Tom televizyon izlemeye ilgisini kaybetti.

No tengo interés en hacer eso hoy.

Bugün onu yapmakla ilgilenmiyorum.

No tengo interés en hacer eso ahora.

Şimdi onu yapmakla ilgilenmiyorum.

Ahora, el directo interés personal que actúa aquí

Şimdi, hakikaten burada kişisel çıkarlı hareket

Bob perdió su interés en la música rock.

Bob rock müziğe ilgisini kaybetti.

Mi interés en la política es estrictamente académico.

Siyasete ilgim tamamen akademik.

Cualquiera puede apreciar que tu interés es auténtico.

Herkes ilginin gerçek olduğunu söyleyebilir.

Ella parece no tener interés en el fútbol.

Onun futbola hiç ilgisi yok gibi görünüyor.

Esta inversión tiene un 6% de interés garantizado.

Yatırımda % 6 getiri garanti ediliyor.

No tengo ningún interés en comer comida inglesa.

Herhangi bir İngiliz yemeğini yemeğe ilgim yok.

- Eso no es interesante.
- Eso no tiene interés.

O ilginç değil.

Las tasas de interés van a aumentar progresivamente.

Faiz oranları azar azar artacak.

Es algo que reaviva mi interés por este arte.

ve bu sanata olan ilgime hayat veren bir düşünce.

Fue una gran crítica sobre la relación de interés

çıkar ilişkisini anlatan mükemmel bir eleştiri filmiydi yine

Hay una situación de interés como un ser humano

aynı insan gibi çıkarcı bir durum var

Más que un interés pasajero por quienes lo rodean".

Çevresindekilere geçici bir ilgiden fazlasını almaz."

- Me interesa hacer fotos.
- Tengo interés en tomar fotos.

Fotoğraf çekmekle ilgileniyorum.

Él presta dinero con un alta tasa de interés.

Parasını yüksek faiz oranıyla ödünç veriyor.

Las tasas de interés han sido fijadas en 5%.

Faiz oranları %5'te sabitlendi.

Mi tío tiene un gran interés por el arte.

Amcamın sanata derin bir ilgisi var.

Los pescadores tienen un particular interés en sus músculos aductores,

Özellikle balıkçılar bir eklem gibi iki kabuğu bir arada tutan organları

Que la disputa de sangre no tiene interés en nadie

kan davasının hiç kimseye hiç bir çıkar sağlamadığı

La gente vuelve a hablar de sus relaciones de interés

insanların yine çıkar ilişkilerini bunları anlattı

No tengo interés en invertir mi dinero en tus sueños.

Hayallerinize paramı koymakla ilgilenmiyorum.

Se supone que los encabezados capten el interés del lector.

Başlıkların okuyucunun ilgisini çekmesi gerekiyor.

Las tasas de interés a largo plazo se han disparado.

Uzun vadeli faiz oranları yükseldi.

Deberán hacerse en provecho y en interés de todos los países,

tüm insanlığın faydası için yapılmalıdır.''

Porque tenía un interés, quería tomar la esposa del otro hombre

çünkü çıkarı vardı diğer adamın karısını almak istiyordu

Que no tenía interés en patrullar por la clase con el bastón,

ve değnekle sınıfta gezmeye bir ilgisi yoktu.

Su idea básica era que si todos actúan en su propio interés,

Temel fikri şu; herkes kendi çıkarına yönelik davranışta bulunursa

- Tom parece estar interesado de verdad.
- Tom parece tener un interés real.

Tom gerçekten ilgili görünüyor.

Y ocultar el hecho de que mi truco no ofrece interés intelectual alguno.

yoksun olduğunu gizlemek için ucuz bir görsel numarayla başlayacağım.

No tengo ningún interés en que mi nombre siga vivo después de mí.

Benden sonra ismimin yaşaması fikri hiç ilgimi çekmiyor.

Las chicas automáticamente pierden el interés en él en cuanto intercambian unas palabras.

Kadınlar, onunla birkaç kelime konuştuktan sonra otomatikman ona olan ilgilerini kaybediyorlar.

Después de un par de minutos empecé a perder interés en la conversación.

Birkaç dakika sonra, konuşmaya olan ilgimi kaybetmeye başladım.

Emet tiene mucho interés en el fútbol, pero sencillamente no sabe como jugarlo.

Emet futbolla çok ilgilidir ama basitçe nasıl oynayacağını bilmiyor.

El compromiso y el interés de los padres ​​en esos primeros años de vida

Yaşamın ilk yıllarında ilgili ebeveynlere sahip olmanın,

Todos nosotros tenemos algún interés en la historia. En cierto sentido, somos todos historiadores.

- Hepimiz tarihle az çok ilgileniyoruz. Bir bakıma, hepimiz tarihçiyiz.
- Hepimizin az çok tarihe ilgisi var. Bir anlamda hepimiz tarihçiyiz.

Pero el poder veneciano también vino a través de la negociación astuta y el interés propio

Ancak Venedik'in gücü yapmış oldukları zekice müzakerelerden ve şahsi çıkar anlayışlarından da gelir.

Él necesita presionar a los romanos antes de que sus aliados gálicos pierdan interés en la guerra.

Galya'lı müttefiklerinin savaşa olan şevklerini yitirmeden Roma'ya baskı kurması gerekli.

Las lenguas pertenecen a todos sus hablantes, quienes tienen un interés común en la utilidad y la belleza.

Diller, menfaat ve güzellikte ortak bir yanı olan tüm konuşmacılarına aittir.

Nos estamos asegurando de que nadie se esté aprovechando del pueblo americano para su propio interés a corto plazo.

Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.

- Mi interés está en el futuro porque es allí donde voy a pasar el resto de mi vida.
- Mi interés está en el futuro, porque ahí es donde pasaré el resto de mi vida.
- Me interesa el futuro porque en él voy a pasar el resto de mi vida.

Merakım gelecekte çünkü hayatımın geri kalanını orada geçireceğim.