Translation of "Escuchó" in Turkish

0.017 sec.

Examples of using "Escuchó" in a sentence and their turkish translations:

Tom escuchó.

Tom dinledi.

¿Quién escuchó?

Kim dinledi?

Ella le escuchó.

O onu dinledi.

Nadie me escuchó.

- Kimse beni dinlemedi
- Kimse beni dinlemedi.

Tomás me escuchó.

Tom beni dinledi.

Ella me escuchó.

O beni dinledi.

Tom escuchó cuidadosamente.

Tom dikkatle dinledi.

¿Tom te escuchó?

Tom seni dinledi mi?

Tom sólo escuchó.

Tom sadece dinledi.

John escuchó atentamente.

John dikkatle dinledi.

Él escuchó pasos.

O, ayak sesleri duydu.

Tom escuchó con interés.

Tom ilgi ile dinledi.

Tom escuchó la alarma.

Tom alarmı duydu.

Ella escuchó un ruido.

- Bir gürültü duydu.
- Bir ses duydu.

Tom escuchó las noticias.

Tom haberleri dinledi.

Tom escuchó a Mary.

Tom, Mary'yi duydu.

Dios escuchó mis oraciones.

Tanrı dualarımı duydu.

Tom no escuchó nada.

Tom bir şey duymadı.

Él escuchó un ruido.

O bir gürültü duydu.

Tomás escuchó algunos disparos.

Tom bazı atışlar duydu.

Tom escuchó a alguien llamarlo.

Tom ona seslenen birini duydu.

Ella escuchó música por horas.

O, saatlerce müzik dinledi.

Tom escuchó cantar a Mary.

Tom Mary'nin şarkı söylemesini dinledi.

Tom escuchó la puerta abrirse.

Tom'un kapıyı açtığını duydum.

- Él cerró los ojos y escuchó la música.
- Él escuchó la música con los ojos cerrados.
- Con los ojos cerrados escuchó la música.

Gözleri kapalı müzik dinledi.

Cuando ella escuchó la noticia palideció.

Haberi duyunca, benzi sarardı.

El profesor escuchó atentamente mi explicación.

Öğretmen açıklamamı dikkatle dinledi.

Nadie escuchó los gritos de Tom.

Kimse Tom'un çığlıklarını duymadı.

Tom escuchó la voz de Mary.

Tom, Mary'nin sesini duydu.

Ella me escuchó paciente y atentamente.

O beni sabırla ve çok dikkatle dinledi.

Tom escuchó golpear la puerta delantera.

Tom ön kapının çarptığını duydu.

Ella también escuchó esas campañas del odio,

O da hakaret kampanyalarını dinlemişti

Esta voz se escuchó incluso desde Estambul

bu ses İstanbul'dan bile duyulmuştu

Él se sentó y escuchó la radio.

Oturdu ve radyo dinledi.

Tom escuchó que Mary consiguió un empleo.

Tom Mary'nin bir işi olduğunu duydu.

Tom escuchó que Mary se había casado.

Tom Mary'nin evlendiğini duydu.

Tom escuchó que Mary se había resfriado.

Tom Mary'nin soğuk aldığını duydu.

- ¿Me ha oído alguien?
- ¿Alguien me escuchó?

Biri beni duydu mu?

Sentada en la silla, ella me escuchó.

O sandalyede otururken beni dinledi.

Tom escuchó a Mary y John discutiendo.

Tom, Meryem ve John'un tartıştığını duydu.

Tom escuchó las noticias por la radio.

Tom radyoda haberleri dinledi.

Yo sí hablé, pero nadie me escuchó.

Konuştum ama hiç kimse beni dinlemedi.

Tom escuchó a Mary tocar el piano.

Tom Mary'nin piyano çaldığını duydu.

Tom no escuchó lo que yo dije.

Tom söylediğimi dinlemedi.

En cualquier caso, nadie escuchó sus consejos.

Her halükârda, hiç kimse onun tavsiyesini dinlemedi.

Él estaba enfadado, pero me escuchó con paciencia.

O kızgındı, ama sabırla beni dinledi.

Tom cerró los ojos y escuchó la música.

Tom gözlerini kapayıp müziği dinledi.

Ella se sorprendió mucho cuando escuchó la noticia.

O, haberi duyunca çok şaşırdı.

Tom dijo que escuchó tres tiros esa noche.

Tom o gece üç silah atışı duyduğunu söyledi.

Ella escuchó atentamente cuando alabé a su hijo.

Oğlunu övdüğümde çok dikkatlice dinledi.

- Tom oyó un silbido.
- Tom escuchó un silbido.

Tom bir ıslık duydu.

Tom escuchó a Mary hablando en el sueño.

Tom Mary'nin uykusunda konuştuğunu duydu.

Tom escuchó a Mary cantando en la ducha.

Tom Mary'nin duşta şarkı söylediğini duydu.

Cuando escuchó el ruido, mi hermano empezó a llorar.

Erkek kardeşim gürültü duyduğunda ağlamaya başladı.

A pesar de su ira, él me escuchó pacientemente.

Öfkesine rağmen, sabırla beni dinledi.

Tom escuchó un golpe de la puerta del coche.

Tom bir araba kapısına ait çarpma sesi duydu.

Tom escuchó con atención todo lo que dijo Mary.

Tom Mary'nin söylediği her şeyi dikkatlice dinledi.

La chica cerró los ojos y escuchó al pastor.

Kız gözlerini kapattı ve papazı dinledi.

Tom escuchó ruido en el cuarto de la par.

Tom yan odada gürültü duydu.

Un sonido extraño se escuchó detrás de la puerta.

Kapının arkasından tuhaf bir ses duyuldu.

Tom no escuchó a Mary entrar a la habitación.

Tom Mary'nin odasına girdiğini duymadı.

Tom escuchó un helicóptero por encima de su cabeza.

Tom yukarıdan geçen bir helikopter duydu.

Cuando un científico oriental alemán escuchó esto por primera vez

Bir Alman doğu bilimcisi bunu ilk duyduğunda

Ella se sentó a su lado y escuchó en silencio.

O, onun yanına oturdu ve sessizce dinledi.

- Tom oyó gritar a Mary.
- Tom escuchó a Mary gritar.

Tom, Mary'nin bağırdığını duydu.

Escuchó con mucha atención para no perderse ni una sola palabra.

Bir tek kelime kaçırmamak için dikkatle dinledi.

Tom dice que escuchó una historia parecida de boca de Mary.

Tom benzer bir hikayeyi Mary'den duyduğunu söylüyor.

- Tom escuchó a Mary hablando sola.
- Tom oyó a Mary hablando consigo misma.

Tom, Mary'yi kendi kendine konuşurken duydu.

Cuando Napoleón escuchó el primer informe, se mostró incrédulo. “¡Su mariscal debe haber estado

Napolyon ilk haberi duyduğunda inanamıyordu. "Mareşaliniz çifte görüşmüş olmalı

El quedó en shock cuando escuchó que su hija había robado en una tienda.

O, kızının mağaza soygunculuğu yaptığını duyduğuna şok oldu.

- Tom oyó a Mary gritándole a John.
- Tom escuchó a Mary gritándole a John.

Tom Mary'nin John'a bağırdığını duydu.

Tom gritó el nombre de Mary tan fuerte como pudo, pero ella no lo escuchó.

Tom elinden geldiği kadar yüksek sesle Mary'nin adını bağırdı ama o onu duymadı.

- Tom oyó a alguien tararear su melodía favorita.
- Tom escuchó a alguien tararear su melodía favorita.

Tom birinin en sevdiği melodiyi mırıldadığını duydu.

En la Batalla de Arcole, fue herido dos veces, pero cuando escuchó que los franceses se retiraban, abandonó

. Arcole Muharebesi'nde iki kez yaralandı, ancak Fransızların geri çekildiğini duyduğunda,

Un bebé de solo unas semanas de edad que, por fin, le da forma a los sonidos que escuchó entre los árboles.

Sadece birkaç haftalık bir bebek bu. Ağaçların arasından duyduğu sesler sonunda gözünde somutlaşıyor.

- Hizo oídos sordos a mis ruegos.
- Él era sordo a mis súplicas.
- Él estaba sordo a mis súplicas.
- Él no escuchó mis súplicas.

Benim bahanelerimi duymazdan geliyordu.