Translation of "Público" in Turkish

0.019 sec.

Examples of using "Público" in a sentence and their turkish translations:

(Público) Hola.

(Seyirci) Merhaba.

Público: Ohhhh...

(Seyirciler) Ayy.

Sorprendió al público.

O, halkı şaşırttı.

Malversó dinero público.

O kamu parasını zimmetine geçirdi.

El público parecía aburrido.

Seyirci sıkılmış görünüyordu.

No maldigas en público.

Herkesin önünde küfretmeyin.

Fui humillada en público.

Herkesin önünde aşağılandım.

El público exige respuestas.

Kamuoyu cevapları istiyor.

Odia hablar en público.

O topluluk önünde konuşmaktan nefret eder.

El público lo sabe.

Halk onu bilir.

- No hables mal de él en público.
- No le critiques en público.

Herkesin önünde onun hakkında kötü konuşma!

- No tengas miedo de hablar en público.
- No temas hablar en público.

Halk içinde konuşmaktan korkmayın.

- ¿Has cantado en público alguna vez?
- ¿Has cantado alguna vez en público?

Herkesin önünde hiç şarkı söyledin mi?

En casa o en público,

cümlesinin ortasında lafını kesiyor

Porque él también era público

çünkü o da halktan birisiydi

En aras del interés público

halkın çıkarı uğruna bu tarz adamlara neler verdiği ortada

El público llenó el auditorio.

İzleyici salonu doldurdu.

Te desafío a hacerlo público.

Onu açıklamak için sana meydan okuyorum.

Su discurso conmovió al público.

Onun konuşması izleyiciyi tahrik etti.

Siempre están peleándose en público.

Onlar her zaman toplum önünde tartışıyorlar.

El presidente saludó al público.

Devlet başkanı halkı selamladı.

Él sabe portarse en público.

Toplum içinde nasıl davranacağını bilir.

Él me insultó en público.

O, bana herkesin önünde hakaret etti.

Trabajo para el bienestar público.

Ben kamu refahı için çalışıyorum.

Tomás estaba en el público.

Tom seyircilerin içindeydi.

La noticia escandalizó al público.

Haber kamuoyunu şok etti.

Tom fue raptado en público.

Tom halkın önünde kaçırıldı.

Hay un teléfono público allí.

- Orada bir ödemeli telefon var.
- Orada bir ankesörlü telefon var.

Tom nunca canta en público.

Tom halkın huzurunda asla şarkı söylemez.

Tom usa el transporte público.

Tom toplu taşıma kullanıyor.

- Él está acostumbrado a hablar en público.
- Está acostumbrado a hablar en público.

O, toplum içinde konuşmaya alışkındır.

Quiere obtener las risas del público.

insanlardan kahkahalar duymak ister.

Cada funcionario público trabaja para nosotros.

Her kamu görevlisi -- bilin bakalım -- onlar bizim için çalışıyorlar.

Y, a veces, incluso en público.

hatta bazen açıkça yapıyorum.

Ofrecido al público en 2004 Google

2004 yılında da halka arz edildi Google

No me gusta hablar en público.

Herkesin önünde konuşmaktan hoşlanmam.

El museo está abierto al público.

- Müze halka açıktır.
- Müze halka açık.

Esta colección está abierta al público.

Koleksiyon halka açıktır.

Se rieron de él en público.

Herkesin önünde ona gülündü.

El público consistía principalmente de estudiantes.

Dinleyiciler çoğunlukla öğrencilerden oluşuyordu.

Está acostumbrado a hablar en público.

O, herkesin önünde konuşmaya alışkındır.

¿Qué opina sobre el transporte público?

Toplu taşıma ne olacak?

Hablar en público me pone nervioso.

Kamuda konuşmak beni geriyor.

¿La exposición está abierta al público?

Sergi halka açık mı?

No está bien ridiculizarlo en público.

Kamusal alanda onunla dalga geçmek iyi değil.

El público aplaudió a la actriz.

Seyirci aktrisi alkışladı.

¿El parque está abierto al público?

Bu park halka açık mıdır?

La piscina está abierta al público.

Yüzme havuzu halka açık.

¿Este edificio está abierto al público?

Bu bina halka açık mı?

¿Hay algún teléfono público por acá?

- Bu çevrede halk açık bir telefon var mı?
- Bu çevrede umumi bir telefon var mı?

Ustedes son un público tan amable.

Siz çok hoş bir seyircisiniz.

No me gusta cantar en público.

Herkesin önünde şarkı söylemekten hoşlanmam.

No estoy acostumbrado hablar en público.

Toplum içinde konuşmaya alışkın değilim.

¿Qué pensás que quiere el público?

Seyircinin ne istediğini düşünüyorsun?

El público está desprovisto de autoridad jurídica.

halkın yasal bir duruş sergileme hakkı yok.

Quiero pedirles a Uds. como público oyente,

Duyabilen seyirciler olarak bu engelleri yıkmak

Pero lo que pasaba siempre era público

ama olan hep halka oluyordu

Me he acostumbrado a hablar en público.

Topluluk önünde konuşmaya alıştım.

Pronto te acostumbrarás a hablar en público.

Yakında herkesin içinde konuşmaya alışacaksın.

La tienda está abierta al público mañana.

Mağaza yarın iş için açılıyor.

El juicio no está abierto al público.

Duruşma halka açık değil.

No estoy acostumbrada a hablar en público.

Ben herkesin önünde konuşmaya alışık değilim.

Tom no podía decir nada en público.

Tom alenen bir şey söyleyemedi.

Ella está acostumbrada a hablar en público.

Topluluk önünde konuşmaya alışkındır.

No estoy acostumbrado a hablar en público.

Toplum içinde konuşmaya alışkın değilim.

¿Hay un sanitario público en este edificio?

Bu binada bir umumi tuvalet var mı?

Él se burló de mí en público.

O, herkesin içinde benimle alay etti.

Para el público, él era un héroe.

Halka göre, o bir kahramandı.

Tom dedicó su vida al servicio público.

Tom bütün hayatını kamu hizmetine adadı.

- Tiene que haber habido mucho público en el concierto.
- Tiene que haber asistido mucho público al concierto.

Konserde büyük bir seyirci kitlesi olmalıymış.

- Hablar en público era realmente un infierno para Tom.
- El hablar en público era sumamente duro para Tom.

Halkın içinde konuşmak Tom için bir çileydi.

Y gastando el dinero público en bienes públicos,

ve kamu parasını kamu mallarına harcayarak

Los actores están acostumbrados a aparecer en público.

Aktörler kendini göstermeye alışkın.

A Tom no le gusta hablar en público.

Tom topluluk önünde konuşmayı sevmez.

No tienes idea de cómo hablar en público.

Toplum içinde nasıl konuşulacağı hakkında hiçbir fikrin yok.

Decidí responder a todas las preguntas en público.

Bütün soruları alenen cevaplamaya karar verdim.

El alcalde se dirigió al público en general.

- Belediye başkanı genele hitap etti.
- Belediye başkanı halka hitap etti.

El parque está abierto a todo el público.

Park herkese açıktır.

No estoy acostumbrado a hacer discursos en público.

Herkesin önünde konuşmalar yapmaya alışık değilim.

Nunca he escuchado a Roy cantar en público.

Roy'un herkesin içinde bir şarkı söylediğini hiç duymadım.

Tom nunca discute con su esposa en público.

Tom herkesin önünde eşi ile asla tartışmaz.

Mary nunca besa a su marido en público.

Mary kocasını asla herkesin önünde öpmez.

E invitar a un público cautivo de 5000 personas,

5000 yabancıyı çağırdım,

Y no tengan miedo de estar frente al público.

Ayrıca kendinizi göstermekten çekinmeyin.

Dijo que no estaba acostumbrado a hablar en público.

Herkesin önünde konuşmaya alışkın olmadığını söyledi.

Hubo un sector del público que silbó a Tom.

Tom bazı izleyiciler tarafından yuhalandı.

Va a ser difícil para él hablar en público.

Toplumda konuşmak onun için zor olacaktır.

No soporto que se rían de mí en público.

Herkesin önünde bana gülünmesine katlanamam.

Tom a veces se hurga la nariz en público.

Tom bazen kamusal alanda burnunu karıştırır.

¿Cuándo fue la última vez que hablaste esperanto en público?

En son ne zaman halkın içinde Esperantoca konuştun.

Nuestras encuestas indican que el público apoyaría la legislación propuesta.

Bizim anketler halkın önerilen yasayı destekleyeceğini göstermektedir.

Sus amigos dijeron que no le gustaba salir en público.

Onun arkadaşları onun herkesin önünde dışarı çıkmaktan hoşlanmadığını söyledi.

Yo sé que hay gente en el público que ha experimentado

Biliyorum ki dışarıda ve siz seyircilerin arasında

Hubo un mucho público en el recital de piano de anoche.

Dün gece piyano resitalinde büyük bir seyirci vardı.

A Tom no le gusta cuando Mary lo critica en público.

Mary onu herkesin önünde eleştirdiğinde Tom bundan hoşlanmıyor.