Translation of "Habitual" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Habitual" in a sentence and their turkish translations:

Seguí con mi sonrisa habitual.

her zamanki gülümsememi takındım.

Una llave es una herramienta habitual.

Bir İngiliz anahtarı, yaygın olarak kullanılan bir araçtır.

Pan y mantequilla es mi desayuno habitual.

Ekmek ve tereyağı benim her zamanki kahvaltımdır.

Él debe haber perdido su tren habitual.

Her zamanki treni kaçırmış olmalı.

Él llegó más pronto de lo habitual.

O, her zamankinden daha erken geldi.

Trabajaba en países donde la polio era habitual

Çocuk felcinin yaygın olduğu ülkelerde çalışıyordum,

Es poco habitual en él que se levante temprano.

Onun erken kalkması sıra dışıdır.

Ella no es una empleada habitual de esta compañía.

O bu şirketin düzenli bir çalışanı değil.

Hacia el sentimiento más habitual de: "así son las cosas"

hissinin yerine o kadar çabuk kayboldu.

Davout estaba en su puesto habitual en el ala derecha.

Davout her zamanki sağ kanattaki görevindeydi.

Me fui a la cama más tarde de lo habitual.

Her zamankinden daha geç yatmaya gittim.

Esta mañana me he levantado más tarde de lo habitual.

Bu sabah her zamankinden daha geç kalktım.

Esta mañana Tom se ha levantado antes de lo habitual.

Tom bu sabah her zamankinden daha erken kalktı.

Tom llegó tarde a clase, como suele ser habitual en él.

Çoğunlukla olduğu gibi, Tom sınıfa geç kalmıştı.

Jack no está aquí. Debe de haber perdido su autobús habitual.

Jack burada değil. O zamanki otobüsünü kaçırmış olabilir.

Me fui a la cama un poco antes de lo habitual.

Her zamankinden biraz daha erken yatmaya gittim.

Hoy hace un poco más de calor de lo habitual, ¿verdad?

Bugün her zamankinden biraz daha sıcak, değil mi?

Tom y Mary se sentaron a cenar a la hora habitual.

Tom ve Mary her zamanki saatinde yemeğe oturdular.

Me fui a la cama un poco más tarde de lo habitual.

Her zamankinden biraz daha geç yatmaya gittim.

- Tom se estacionó en su lugar habitual.
- Tom se paró donde siempre se para.

Tom her zamanki yerine parketti.

Soy un cliente habitual en un restaurante en este barrio. Vamos a comer hoy ahí.

Bu çevredeki bir restoranda devamlı müşteriyim. Bugün orada öğle yemeği yiyelim.

Es un error habitual pensar que la malnutrición significa solamente no disponer de suficientes alimentos.

Yetersiz beslenme, yeterli miktarda yiyecek almama anlamına gelen yaygın bir yanlış kavramadır.

- Hoy no estoy más atareado que de costumbre.
- Hoy no estoy más ocupado de lo habitual.

Bugün her zamankinden daha yoğun değilim.

Volviendo a su papel habitual como jefe de personal, Berthier demostró una vez más sus talentos excepcionales,

Genelkurmay başkanı olarak her zamanki rolüne geri dönen Berthier, olağanüstü yeteneklerini bir kez daha kanıtladı

- Me levanté antes de lo habitual para poder coger el primer tren.
- Me levanté más pronto de lo normal para coger el primer tren.

Ben ilk treni yakalayabilmek amacıyla her zamankinden daha erken kalktım.