Translation of "Perdido" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Perdido" in a sentence and their turkish translations:

- ¿Te has perdido?
- ¿Os habéis perdido?
- ¿Estás perdido?

Kayıp mı oldunuz?

- ¿Te has perdido?
- ¿Estás perdido?

Kayıp mısın?

- Disculpa, estoy perdido.
- Perdone, me he perdido.
- Disculpe, me he perdido.

Affedersiniz, ben kayboldum.

- Perdiste.
- Has perdido.
- Perdisteis.
- Habéis perdido.
- Perdió usted.
- Ha perdido usted.
- Perdieron ustedes.
- Han perdido ustedes.

- Kaybettin.
- Sen kaybettin.

He perdido.

Kayboldum.

Estás perdido.

Kayboldunuz.

¡Estoy perdido!

Ben kayboldum!

- Disculpa, estoy perdido.
- Disculpe, me he perdido.

Kusura bakmayın, ben kayboldum.

- He perdido la llave.
- He perdido mi llave.

- Anahtarımı kaybettim.
- Benim anahtarımı kaybettim.
- Ben anahtarımı kaybettim.

Ahora estaba perdido.

…ama kaybolmuştum.

El cachorro perdido.

Kayıp yavru.

¿Os habéis perdido?

Hepiniz kayıp mısınız?

Tomás parecía perdido.

Tom kaybolmuş görünüyordu.

Me siento perdido.

Kendimi kaybetmiş hissediyorum.

¿Cuánto he perdido?

Ne kadar kaybettim?

Tom estaba perdido.

Tom kayıptı.

Lo he perdido.

Onu kaybettim.

¿Te has perdido?

Kayboldun mu?

- ¿Has perdido peso?
- ¿Has adelgazado?
- ¿Ha adelgazado?
- ¿Ha perdido peso?

Zayıfladın mı?

- Perdió usted.
- Ha perdido usted.
- Perdieron ustedes.
- Han perdido ustedes.

Sen kaybettin.

Han perdido su sintonía,

entonasyonlarını kaybettiler,

He perdido mis llaves.

Anahtarlarımı kaybettim.

Últimamente he perdido peso.

- Son zamanlarda kilo kaybettim.
- Son zamanlarda kilo verdim.

He perdido mi paraguas.

Ben şemsiyemi kaybettim.

Tom parece estar perdido.

Tom kaybolmuş gibi görünüyor.

Parece que estoy perdido.

Kaybolmuş gibi görünüyorum.

Me siento tan perdido.

Kaybolmuş hissediyorum.

He perdido mi llave.

Benim anahtarımı kaybettim.

He perdido mi reloj.

- Kol saatimi kaybettim.
- Saatimi kaybettim.

He perdido mi móvil.

Cep telefonumu kaybettim.

¿Qué nos hemos perdido?

Ne kaçırdık?

He perdido el equipaje.

Bagajımı kaybettim.

He perdido un empaste.

Bir diş dolgum düştü.

He perdido mi motivación.

Motivasyonumu kaybettim.

Había perdido mi bolígrafo.

Dolma kalemimi kaybettim.

Has perdido mucha sangre.

Çok kan kaybettin.

He perdido mis gafas.

Benim gözlüğümü kaybettim.

He perdido mi tren.

Trenimi kaçırdım.

He perdido mi bolso.

Çantamı kaybettim.

Disculpe, me he perdido.

Kusura bakmayın, ben kayboldum.

Ellos han perdido mucho.

Onlar çok şey kaybetti.

Debo de haberlo perdido.

Onu kaybetmiş olmalıyım.

He perdido mi pluma.

Dolma kalemimi kaybettim.

Debo haber perdido peso.

Biraz kilo vermiş olmalıyım.

Hemos perdido nuestros paraguas.

Biz şemsiyelerimizi kaybettik.

Te has perdido, ¿verdad?

Kayboldun, değil mi?

No hemos perdido mucho.

Çok kaybetmedik.

He perdido tres kilos.

Üç kilo verdim.

He perdido mi monedero.

Cüzdanımı kaybettim.

Hemos perdido el contacto.

Teması kaybettik.

Hay un niño perdido.

Bir çocuk kayıp.

Tom ha perdido peso.

Tom zayıfladı.

¿Has perdido el norte?

- Delirdin mi?
- Çıldırdın mı sen?
- Aklını mı kaçırdın?

Lo reportamos como perdido.

Onun kayıp olduğunu rapor ettik.

Tom ha perdido mucha sangre, pero no ha perdido el conocimiento.

Tom çok kan kaybetti, ama bilincini kaybetmedi.

- He perdido mi billete.
- Perdí mi boleto.
- He perdido mi boleto.

Biletimi kaybettim.

- He perdido mi monedero.
- Perdí mi billetera.
- He perdido mi billetera.

- Cüzdanımı kaybettim.
- Ben cüzdanımı kaybettim.

- Verdaderamente, eres un caso perdido.
- De verdad que sois un caso perdido.

Sen gerçekten ümitsizsin.

- Quizás él ha perdido el avión.
- Él puede haber perdido el avión.

- O, uçağı kaçırmış olabilir.
- Uçağı kaçırmış olabilir.

- Puede que haya perdido el autobús.
- Creo que hemos perdido el autobús.

Biz otobüsü kaçırmış olabiliriz.

¿Occidente lo ha perdido todo?

Batı her şeyi kaybetti mi?

He perdido todo mi dinero.

Bütün paramı kaybettim.

Lo hemos perdido de vista.

Biz onu gözden kaybettik.

Lamento haberme perdido el discurso.

Konuşmayı kaçırdığım için üzgünüm.

Aún no está todo perdido.

- Dereyi görmeden paçaları sıvama.
- Son kozu oynamadan önce her şey bitmiş sayılmaz.

Él ha perdido su reputación.

Onurunu kaybetti.

Estaba perdido entre la multitud.

Kalabalıkta kayboldum.

No he perdido ningún quilo.

Hiç kilo vermedim.

He perdido a mis amigos.

Ben arkadaşlarımı kaybettim.

He perdido también el móvil.

- Cep telefonumu bile kaybettim!
- Cep telefonumu bile yitirdim!

¿Ha perdido Europa su alma?

Avrupa, ruhunu kaybetti mi?

Pensé que Tom estaba perdido.

Tom'un kaybolduğunu sandım.

Pensé que te habías perdido.

Ben kaybolduğunu düşündüm.

Él había perdido toda esperanza.

Tüm ümidini kaybetti.

Él ha perdido muchas cosas.

- O bir sürü şey kaybetti.
- Çok şey kaybetti.

Todos buscaron al niño perdido.

Onların hepsi kayıp çocuğu aradı.

Siento haber perdido el control.

- Üzgünüm sinirlendim.
- Sinirlendiğim için üzgünüm.

No estarás perdido, ¿o sí?

Kaybolmadın, değil mi?

Él ha perdido su paraguas.

O, şemsiyesini kaybetti.

He perdido mi pluma nueva.

Yeni dolma kalemimi kaybettim.

Yo compensé el tiempo perdido.

Kaybolan zamanı telafi ettim.

He perdido mi fe religiosa.

Dinsel inancımı yitirdim.

¿Cómo has perdido tanto peso?

Nasıl bu kadar kilo verdin?

He perdido toda mi confianza.

Tüm özgüvenimi kaybettim.

Es que, estoy tan perdido.

Sadece çok kaybolmuş hissediyorum.

Me he perdido. ¿Puede ayudarme?

Kayboldum. Lütfen bana yardım edebilir miydiniz?

Parece que nos hemos perdido.

Yolumuzu kaybettik gibi görünüyor.