Translation of "Haberle" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Haberle" in a sentence and their turkish translations:

Lamento haberle engañado.

Sizi aldattığım için özür dilerim.

Me gustaría haberle dicho,

Keşke ona şunu söyleyebilseydim

Lamento haberle dicho eso.

Ona onu söylediğime pişmanım.

Deberías haberle dejado solo.

Onu yalnız bırakmalıydın.

Deberías haberle dicho la verdad.

- Ona gerçeği söylemeliydin.
- Ona gerçeği söylemeliydiniz.

Deberíamos haberle contado la verdad.

Biz ona gerçeği söylemeliydik.

Tal vez debí haberle dicho.

Belki ona söylemeliydim.

Deberías haberle dicho mientras estaba aquí.

O buradayken ona bundan bahsetmeliydin.

Tom debió haberle pagado a Mary.

Tom, Mary'ye çağrı bırakmalıydı.

Debí haberle hablado a Tom primero.

Önce Tom'la konuşmalıydım.

No deberías haberle hablado del plan.

Ona plandan bahsetmemeliydin.

Debería haberle preguntado antes a Tom.

Önce Tom'a sormalıydım.

Debería haberle pedido consejo a Tom.

Tavsiye için Tom'a sormalıydım.

Ella le acusó de haberle mentido.

O, onu ona yalan söylemekle suçladı.

Ella se disculpó por haberle ofendido.

O, onu gücendirdiği için özür diledi.

- Lamento haberte hecho daño.
- Lamento haberle herido.

Seni incittiğim için üzgünüm.

Recuerdo haberle visto antes en alguna parte.

Daha önce onu bir yerlerde gördüğümü hatırlıyorum.

Tom debería haberle pedido ayuda a Mary.

Tom'un Mary'den yardım istemesi gerekirdi.

Deberías haberle invitado, pero no lo hiciste.

Onu davet etmeliydin fakat etmedin.

Tom no debió haberle dicho a Mary.

Tom, Mary'ye söylememeliydi.

Tom debería haberle pedido disculpas a Mary.

Tom, Mary'den özür dilemeliydi.

- Tom debió haberle dicho a Mary.
- Tom debería habérselo dicho a Mary.
- Tom debería haberle dicho a Mary.

Tom, Mary'ye söylemeliydi.

Harry se avergüenza de haberle mentido a Sally.

Harry, Sally'ye yalan söylediği için utanıyor.

Me arrepiento de haberle dicho eso al profesor.

Öğretmenime böyle bir şey söylediğime pişmanım.

Tendría que haberle dicho a Tom que no.

Tom'a hayır demeliydim.

Tom debería haberle dicho la verdad a Mary.

Tom Mary'ye doğruyu söylemeliydi.

Tom lamenta haberle presentado a Mary a John.

Tom, Mary'yi John'a tanıştırdığından pişmanlık duyuyor.

Tom no recordaba haberle pedido ayuda a Mary.

Tom Mary'den yardım istediğini hatırlamadı.

No debería haberle pedido a Tom que cantase.

Tom'dan şarkı söylemesini istememem gerekirdi.

Tom no debería haberle hablado a Mary de John.

Tom Mary'ye John'dan bahsetmemeliydi.

Yo no debería haberle acusado de robar el dinero.

Onu parayı çalmakla suçlamamalıydım.

Tom no debería haberle contado sus secretos a Mary.

Tom Mary'ye sırlarını söylememeliydi.

- Lamento haberle ocasionado tantos problemas.
- Lamento haberte ocasionado tantos problemas.

Seni çok fazla rahatsız ettiğim için üzgünüm.

Tom debió haberle dicho enseguida que él no era soltero.

Tom bekar olmadığını hemen Mary'ye söylemeliydi.

Tom debe de haberle hablado ya a Mary de John.

Tom şimdiye kadar Mary'ye John hakkında söylemiş olmalı.

Tom debería haberle prestado atención a lo que Mary dijo.

Tom Mary'nin söylediğine dikkat etmeliydi.

- Tiene que haberte sido duro.
- Debe de haberle sido duro.

Senin için zor olmuş olmalı.

Tom no debería haberle contado a Mary lo que John hizo.

Tom John'un söylediğini Mary'ye söylememeliydi.

Tom no debió haberle dado a Mary un anillo de diamante.

Tom Mary'ye bir elmas yüzük vermemeliydi.

Tom podría haberle dicho la verdad a Mary, pero prefirío no hacerlo.

Tom Mary'ye gerçeği söyleyebilirdi fakat söylememeyi tercih etti.

La comida está buena, pero podrías haberle puesto un poco más de sal.

Yemek güzel ama biraz daha tuz ekleyebilirdin.

Tom acusó a Mary de haberle robado su dinero, pero ella lo negó.

Tom Mary'yi parasını çalmakla suçladı fakat o inkar etti.

Estoy seguro de haberle visto en alguna parte, pero no me acuerdo de quién es.

Ben onunla bir yerde tanıştığıma eminim, ama onun kim olduğunu hatırlamıyorum.

Mi profesor me dijo que debería haberle dedicado más tiempo a la preparación de mi discurso.

Öğretmen bana konuşmamı hazırlamak için daha çok zaman harcamam gerektiğini söyledi.

"¿Qué pasa?" preguntó el Espíritu. "Nada", dijo Scrooge. "No hay nada. Yo vi a un niño cantando una canción de Navidad la noche anterior a mi puerta. Y yo debería haberle dado algo: Eso es todo."

"Sorun ne?" diye sordu Ruh. "Hiçbir şey," dedi Scrooge. "Hiçbir şey. Dün gece kapımda noel şarkısı söyleyen bir çocuk vardı. Ona bir şey vermek istedim: Hepsi bu."