Translation of "Dejaron" in Turkish

0.062 sec.

Examples of using "Dejaron" in a sentence and their turkish translations:

Me dejaron atrás.

- Geride bırakıldım.
- Arkada bırakıldım.

Me dejaron ir.

Gitmeme izin verdiler.

Dejaron de reír.

Gülmeyi bıraktılar.

Ellos dejaron a Tom.

Onlar Tom'u terk ettiler.

Ellos dejaron de cantar.

Şarkı söylemekten vazgeçtiler.

Díganme qué dejaron ir.

Nelerden vazgeçtiğinizi yazın.

Los anglosajones los dejaron ir.

. Anglo-Saksonlar onları serbest bıraktı.

Sus lágrimas le dejaron perplejo.

Onun göz yaşları onun aklını karıştırdı.

Sus palabras me dejaron confuso.

Onun sözleri beni şaşırttı.

A Tom le dejaron dormir.

Tom'a uyumak için izin verildi.

Las mujeres dejaron de trabajar.

Kadınlar çalışmayı bıraktı.

Por fin dejaron de trabajar.

- Nihayet çalışmayı sona erdirdiler.
- Sonunda çalışmayı bıraktılar.

Dejaron de pelear cuando entré.

İçeri geldiğimde tartışmayı kestiler.

¿Sabes por qué dejaron de hablar?

Onların niçin konuşmaktan vazgeçtiklerini biliyor musun?

Le dejaron el fuerte al enemigo.

Onlar kaleyi düşmana terk ettiler.

Ellos dejaron el problema sin resolver.

Onlar sorunu çözümsüz bıraktılar.

Dejaron el monte a fuerzas enemigas.

Tepeyi düşman güçlerine terk ettiler.

La dejaron sola en la habitación.

O, odada yalnız bırakıldı.

La dejaron sola en la sala.

O, odada yalnız bırakıldı.

Al verme, repentinamente dejaron de hablar.

Beni görünce ansızın konuşmayı kestiler.

Tom y Mary dejaron de abrazarse.

Tom ve Mary sarılmayı bıraktı.

Dejaron de llegar cartas de Tom.

Tom'un mektupları gelmiyor.

Lo dejaron debajo de la mesa.

Onu masanın altında bıraktılar.

Ellos me dejaron elegir un regalo.

Onlar bir hediye seçmeme izin verdiler.

Le dejaron el fuerte a los indios.

Kaleyi kızıl derililere terk etti.

Los caballos dejaron un rastro muy visible.

Atlar oldukça belirgin izler bıraktılar.

Ni siquiera me dejaron despedirme de Tom.

Tom'a veda etmeme bile izin vermediler.

Justo cuando entré al cuarto, dejaron de hablar.

Odaya girdiğim anda konuşmayı kestiler.

Los clientes dejaron de venir a nuestra tienda.

Müşteriler dükkanımıza gelmekten vazgeçtiler.

- Ellos pararon de besarse.
- Se dejaron de besar.

- Öpüşmeyi kestiler.
- Öpüşmeyi bıraktılar.

Toma el libro que dejaron en la mesa.

Masaya bırakılmış kitabı al.

Estonia recuperó su independencia, pero nos dejaron sin nada.

Estonya bağımsızlığını tekrar kazandı fakat elimizde hiçbir şey kalmamıştı.

Y los cheques de discapacidad pronto dejaron de llegar.

ve maluliyet maaşları kısa süre içinde gelmeyi bıraktı.

- Me han hecho esperar mucho.
- Me dejaron esperando mucho.

Beni uzun süre beklettiler.

El sol se puso, así que dejaron de trabajar.

Güneş battı, bunun üzerine paydos ettiler.

- Se callaron de repente.
- De repente dejaron de hablar.

Aniden onlar konuşmayı kestiler.

Los secretos de la industria automotriz dejaron de ser secretos.

Otomobil sanayiinin sırları artık o kadar da gizli değil.

Dejaron de abrir la puerta, no podíamos dejar de comprar

Onlar kapı açmayı bırakmış biz avm yapmayı bırakamadık

Dejaron de hablar tan pronto como entré en la habitación.

Ben odaya girer girmez onlar konuşmaktan vazgeçtiler.

Lo detuvieron por unas horas y luego lo dejaron ir.

Onu birkaç saat tuttular ve sonra özgür olmasına izin verdiler.

Desde donde nos dejaron, sé que la civilización está al este,

Bırakıldığımız yere göre medeniyetin doğuda olduğunu biliyorum

Eso es 1250 millones de personas que dejaron atrás la pobreza,

Bu da 1,25 milyar insanın yoksulluktan kurtulduğu anlamına gelir

Los funcionarios de CBP no solo no me dejaron hablar con Anna,

CBP yetkilileri Anna ile konuşmama izin vermedikleri gibi

Me pregunto por qué ellos dejaron mi nombre fuera de la lista.

İsmimi niçin listede tutmadıklarını merak ediyorum.

Pero, al darse cuenta de su importancia, los lugareños dejaron de usar la chimenea.

Ama bacanın önemini kavrayan yerel halk bacayı devre dışı bırakmış.

Un rival acérrimo desde una pelea en Egipto, pero dejaron de lado sus diferencias.

olan Mareşal Murat'la yakın çalışmak zorunda kaldı

- Se quedaron con la boca abierta.
- Se quedaron boquiabiertos.
- Se quedaron sin palabras.
- Los dejaron sin habla.

Onlar suskun bırakıldı.