Translation of "Carga" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Carga" in a sentence and their turkish translations:

Es una carga demasiado pesada.

Bu kaldırılamayacak kadar ağır bir yük;

No quería ser una carga.

Bir yük olmak istemedim.

Es un barco de carga.

Bu bir kargo gemisi.

Tenemos que aligerar la carga.

Yükü hafifletmek zorundayız.

- Era una carga para sus padres.
- Él era una carga para sus padres.

O, ebeveynlerine bir yüktü.

Eres una carga para el estado

Devlete yük oldunuz

Su carga de trabajo fue inmensa,

İş yükü

¿Cuándo dejaré de ser una carga?

Bir yük olmayı ne zaman durduracağım?

Están sacando la carga del vagón.

Onlar tren kabininden navlun çıkarıyorlar.

No puedo escribir frases, Tatoeba no carga.

Ben cümle yazamıyorum, Tatoeba yüklemeyecek.

No quiero ser una carga para ti.

Sana yük olmak istemiyorum.

No era una carga financiera para ella.

Onun üstünde mali bir yük değildi.

Tom tiene una gran carga de trabajo.

Tom'un ağır bir işyükü var.

Siento que soy una carga para todos.

Ben herkes için bir yük gibi hissediyorum.

El puente cederá ante una carga tan pesada.

Köprü böylesine ağır bir yükün altında çökecek.

Él no era una carga financiera para ella.

Onun üstünde mali bir yük değildi.

Ató con una cuerda la carga del caballo.

O, atın yükünü iple bağladı.

No quería ser una carga para su familia porque

Ailesine yük olmak istemiyordu çünkü

Este trabajo es una carga demasiado pesada para mí.

Bu ağır iş yükü benim için çok fazla.

Este camión admite una carga máxima de 5 toneladas.

Bu kamyon en fazla 5 ton yük taşıma kapasitesine sahip.

Sé que soy una carga, no tienes que repetirlo.

Bir yük olduğumu biliyorum; bunu tekrarlamak zorunda değilsin.

Este coche puede llevar una carga de 4 toneladas.

Bu araba 4 ton yük taşıyabilir.

No quiero ser una carga más para mis padres.

Artık ebeveynlerime yük olmak istemiyorum.

La caja se rompió debido al peso de la carga.

Kutu yükün ağırlığı nedeniyle düştü.

Sé que soy una carga, no tienes que andar repitiéndolo.

Bir yük olduğumu biliyorum; bunu tekrarlamana gerek yok.

- Me apesta el cine mudo.
- Me carga ver cine mudo.

Sessiz filmlerden nefret ederim.

Una avioneta que transportaba una carga valiosa cayó en el desierto.

Önemli bir yük taşıyan bir uçak çöle düştü.

El camión tuvo que parar porque su carga se había caído.

Yükü düştüğü için kamyon mecburen durdu.

La primera misión es encontrar los restos y recuperar la carga perdida.

Birinci görevimiz enkazı bulmak ve kayıp kargoyu kurtarmak.

Como la temperatura había aumentado, mi abrigo se ha convertido en una carga.

Sıcaklık arttığından beri, ceketim bir yük oldu.

A veces siento que soy una carga para las personas que me rodean.

Bazen etrafımdaki insanlar üzerinde bir yük gibi hissediyorum.

Guardia Joven y dirigiendo personalmente una carga de bayoneta en la batalla de Montmirail.

Muhafızlara komuta etti ve kişisel olarak Montmirail Savaşı'nda süngü hücumuna liderlik etti.

- Este mulo no puede llevar más carga.
- Esta mula no puede ir más cargada.

Bu katır daha ağır bir yük taşıyamaz.

Un buque de carga, con rumbo a Atenas, se hundió en el Mediterráneo sin dejar rastro.

Atina'ya giden bir yük gemisi, bir iz bırakmadan Akdeniz'de battı.

Es mi sueño tener un hijo que se haga carga de mi negocio cuando me retire.

Benim hayalim ben emekli olduğumda işimi devralacak bir erkek evlada sahip olmaktır.

Él también fue personalmente valiente, liderando un ataque en Lodi y una carga de caballería en Rivoli.

O da kişisel olarak cesurdu, Lodi'de bir saldırıya ve Rivoli'de bir süvari hücumuna liderlik etti.

Las galeras también se usaban para transportar carga de alto valor, como especias, sedas o piedras preciosas.

Kadırgalar ayrıca baharat, ipek veya değerli taşlar gibi yüksek değerli kargoları taşımada da kullanılırdı.

Porque ninguno de los morteros que usamos hoy es lo suficientemente robusto como para manejar una carga de este peso

çünkü günümüzde kullandığımız harç'lardan hiçbirisi bu kadar ağırlıktaki bir yükü kaldırabilecek sağlamlıkta değil

¿Qué es lo que quisiste decirle a alguien pero no se lo dijiste y se convirtió en tu mayor carga?

Birine söylemek isteyip de söyleyemediğin ve içinde yük olan en büyük şey ne?