Examples of using "Apenas" in a sentence and their turkish translations:
Onu güçlükle görüyorum.
Çok az yağmur yağıyor.
Bu az önce başladı.
O çok az şey yedi.
Benimle zar zor konuştu.
O, zorlukla yürüyebiliyor.
zar zor nefes alabiliyordum.
Ne olduklarını bile tam bilmiyoruz.
Neredeyse çalışamıyordum.
- Neredeyse onu duyamıyordum.
- Onu güçlükle duyabiliyordum.
O, güçlükle konuşabiliyor.
Ben hemen hemen hiç yüzemem.
Seni güçlükle duyabiliyorum.
Güçlükle nefes alabiliyorum.
- Onu güçlükle görebiliyorum.
- Onu zar zor görebiliyorum.
- Onu neredeyse göremiyorum.
Neredeyse hiç Fransızca konuşmuyorum.
Güçlükle yürüyebiliyorum.
Onu zorlukla görebildim.
Birbirimizi neredeyse tanımıyoruz.
Ben onu hemen hemen hiç anlayamadım.
Neredeyse onu duyamıyorum.
Zar zor başladık.
Seni güçlükle tanıyorum.
Kendimi zorlukla kontrol edebiliyorum.
Güçlükle görebiliyorum.
Neredeyse hiç gücüm kalmadı.
Macera daha yeni başlıyor.
Aradan bakmaya başladı.
Onun davranışına güçlükle katlanıyorum.
O güçlükle okuyabiliyor.
O döner dönmez bana bildir.
O, neredeyse Japoncayı hiç konuşamıyor.
Tom neredeyse hiçbir şey yemiyor.
Artık azıcık param var.
O gelir gelmez, ayrılacağız.
O zar zor İngilizce konuşur.
Tom'u neredeyse tanımıyorum.
Tom zar zor yürüyebiliyor.
Onunla nadiren konuşurum.
Tom ona pek inanamıyordu.
Tom güçlükle yürüyebiliyordu.
Kesinlikle, bugün neredeyse haber değeri yok.
Şu anda bacağımı zar zor kımıldatabiliyorum.
Şu anda bacağımı zar zor kımıldatabiliyorum.
...hareket edemeyecek kadar kör.
Filler zar zor görebiliyor.
Bizim neredeyse kahvaltı için zamanımız yoktu.
Acıya güçlükle katlandım.
Onu düne kadar fark etmedim.
Ayaklarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum.
Güneş henüz yükseldi
Akşam yemeği yemek için neredeyse zamanımız yoktu.
Onun yazısını güçlükle okuyabilirim.
Neredeyse Avustralya hakkında bir şey bilmiyorum.
Onu görür görmez öldürürüm.
Neredeyse Tom'u hatırlamıyorum.
O artık benimle hemen hemen hiç konuşmuyor.
O artık neredeyse benimle konuşmuyor.
- Tom artık bizimle neredeyse hiç konuşmuyor.
- Tom bizimle artık neredeyse hiç konuşmuyor.
Tom'un neredeyse hiç yakın arkadaşı yok.
Seni görünceye kadar güçlükle bekleyebiliyorum.
Tom neredeyse Fransızca konuşamaz.
Tom nadiren Mary ile konuşur.
- Ben size yazabildiğim kadar kısa sürede yazacağım.
- Sana, elimden gelen en hızlı şekilde yazacağım.
Beni görür görmez, kaçtı.
Demin sadece kazayı gördüm.
Ben ona neredeyse hiç inanamıyorum.
İki erkek kardeş görünümde oldukça farklı.
Neredeyse otuz yaşındayken öldü.
O gelir gelmez bu mesajı ona ver.
Kızım neredeyse on beş yaşındadır.
Kovada neredeyse hiç su yoktu.
Kulaklığım olmadan güçlükle duyabiliyorum.
Yaralı asker güçlükle yürüyebiliyordu.
O adını güçlükle yazabiliyor.
O, dışarı çıkar çıkmaz, yağmur yağmaya başladı.
Kimin kim olduğunu zar zor ayırt edebilmiştim.
Geceleyin neredeyse hiç uyuyamıyorum.
Onlar az önce vardılar.
İçmek için çok şeyim vardı ve zorlukla yürüyebiliyordum.
Yardıma ihtiyacın olursa, sadece iste.
Tom ve Mary güçlükle birbirlerini tanıyorlar.
Kusmamak için kendimi zar zor tuttum.
- Tom heyecanını zar zor bastırdı.
- Tom heyecanını zor tutuyordu.
Market alışverişine yetecek param anca var.
- Tom ancak kirasını ödeyebiliyor.
- Tom zar zor kirasını ödeyebiliyor.
Onunla sadece bir kez tanıştım.
Doğru olsa bile çok az fark eder.
Söylediklerini güçlükle anlayabiliyorum.
Zaman bulur bulmaz denemeni gözden geçireceğim.
Tom acıya güçlükle katlanabiliyordu.