Translation of "Llueve" in Turkish

0.029 sec.

Examples of using "Llueve" in a sentence and their turkish translations:

Llueve.

Yağmur yağıyor.

Llueve mucho.

Şiddetli yağmur yağıyor.

Apenas llueve.

Çok az yağmur yağıyor.

Todavía llueve.

Hâlâ yağmur yağıyor.

Llueve allá.

Orada yağmur yağar.

Hoy llueve.

Hava bugün yağmurlu.

- Aquí no llueve casi nunca.
- Apenas llueve allí.

Orada neredeyse hiç yağmur yağmaz.

- Llueve a cántaros.
- Llueve como vaca que orina.

Sanki gök delindi.

- Aquí no llueve mucho.
- Aquí no llueve demasiado.

Burada çok fazla yağmur yağmaz.

Llámame si llueve.

Yağmur yağarsa beni ara.

Difícilmente llueve acá.

Burada neredeyse hiç yağmur yağmaz.

- Llueve.
- Está lloviendo.

- Hava yağmurlu.
- Yağmur yağıyor.

Llueve sin cesar.

Kesintisiz yağmur yağıyor.

Si llueve, llámame.

Yağmur yağarsa, beni ara.

Si no llueve.

Yağmur yağmazsa.

Llueve a cántaros.

- Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor.
- Bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyor.

Ya no llueve.

Artık yağmur yağmıyor.

No llueve nada.

Hiç yağmur yağmaz.

- Esta noche llueve enérgicamente.
- Esta noche llueve a cántaros.

Bu gece şiddetli yağmur yağıyor.

- Me quedaré si llueve.
- Me voy a quedar si llueve.

Eğer yağmur yağarsa kalacağım.

- Está lloviendo a cántaros.
- Llueve a cántaros.
- Llueve a mares.

- Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor.
- Sağanak şeklinde yağmur yağıyor.
- Şakır şakır yağmur yağıyor.
- Fena yağmur yağıyor.
- Tufan gibi yağmur yağıyor.
- Gök delinmiş gibi yağmur yağıyor.

- Está lloviendo a cántaros.
- Llueve a cántaros.
- Llueve un chingo.

- Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor.
- Şakır şakır yağmur yağıyor.
- Fena yağmur yağıyor.
- Tufan gibi yağmur yağıyor.
- Gök delinmiş gibi yağmur yağıyor.

- Si llueve, llámame por favor.
- Por favor, llámeme si llueve.

Yağmur yağarsa, lütfen beni arayın.

- Aquí llueve mucho en primavera.
- En primavera aquí llueve mucho.

İlkbaharda burada çok yağmur yağar.

Llueve todo el tiempo.

Her zaman yağmur yağıyor.

Llueve mucho en junio.

Haziranda çok yağmur yağar.

Llueve ahora a cántaros.

Şimdi şiddetli yağmur yağıyor.

¿Llueve mucho en Alemania?

Almanya'da çok yağmur yağar mı?

Aquí llueve con frecuencia.

Burada sık sık yağmur yağar.

En Okinawa llueve mucho.

Okinawa'ya çok yağmur yağar.

De fijo llueve hoy.

Bugün kesinlikle yağmur yağacak.

Me quedaré si llueve.

Eğer yağmur yağarsa kalacağım.

Si no llueve, salgamos.

Yağmur yağmazsa, dışarı gidelim.

¿Qué haremos si llueve?

Ya yağmur yağarsa ne yaparız.

¿Qué harás si llueve?

Yağmur yağarsa ne yaparsın?

Cada vez llueve más.

Her seferinde daha fazla yağmur yağıyor.

Llueve desde el jueves pasado.

Geçen perşembeden beri yağmur yağıyor.

Si llueve pospondré mi partida.

Yağmur yağarsa gidişimi ertelerim.

Supón que llueve ¿Que hacemos?

Diyelim ki yağmur yağdı, ne yapacağız?

Incluso si llueve, yo empezaré.

Yağmur yağsa bile, başlayacağım.

Él no vendrá si llueve.

- Eğer yağmur yağarsa, o gelmez.
- Eğer yağmur yağarsa o gelmeyecek.

Últimamente llueve todo el tiempo.

Son zamanlarda sürekli yağmur yağıyor.

Llueve a principios de otoño.

Sonbaharın başlarında yağmur yağar.

Llueve suavemente sobre la ciudad.

- Yağmur şehrin üzerine usul usul dökülüyor.
- Yağmur şehre usul usul yağıyor.

Aquí llueve mucho en verano.

Yazın burada çok yağmur yağar.

No me esperes si llueve.

Yağmur yağıyorsa beni beklemeyin.

Si llueve mañana, no iré.

Yarın yağmur yağarsa, gitmeyeceğim.

Por favor, llámeme si llueve.

Yağmur yağarsa, lütfen beni arayın.

- Si llueve mañana, me quedaré en casa.
- Si llueve mañana, me quedo en casa.

- Yarın yağmur yağarsa evde kalacağım.
- Yarın yağmur yağarsa, evde kalacağım.

Si llueve, el juego se suspenderá.

Yağmur yağarsa maç ertelenecek.

Cuando llueve, ella se siente triste.

Yağmur yağdığında, o hüzünlenir.

Cuando llueve, ella coge el autobús.

Yağmur yağdığında, otobüse biner.

Si llueve, esta noche no salgo.

Yağmur yağıyorsa bu gece dışarı çıkmam.

Si llueve, la excursión será cancelada.

Eğer yağmur yağarsa,gezi iptal edilecek.

Casi nunca llueve en esta región.

Bölgede neredeyse hiç yağmur yağmaz.

En junio, llueve día tras día.

Haziranda her gün yağmur yağar.

Hace dos meses que no llueve.

İki aydır yağmur yağmadı.

Nuestras calles se inundan cuando llueve.

Yağmur yağdığında sokakları sel bastı.

No me gusta salir cuando llueve.

- Yağmur yağarken dışarı çıkmayı sevmem.
- Yağmur yağıyorken dışarı çıkmayı sevmem.

Si mañana llueve ella no vendrá.

Yarın yağmur yağarsa, o buraya gelmez.

Si mañana llueve, iremos en coche.

Yarın yağmur yağarsa, oraya araba ile gideriz.

En Japón llueve mucho en junio.

Japonya'da haziran ayında çok yağmur yağar.

Evita cruzar esta calle cuando llueve.

Yağmur yağarken bu caddeyi geçmekten kaçının.

Si llueve, me quedaré en casa.

Yağmur yağarsa evde kalacağım.

¿Qué tan a menudo llueve aquí?

Burada ne sıklıkta yağmur yağar?

A lo mejor mañana no llueve.

Belki yarın yağmur yağmayacak.

Espere un momento, llueve a cántaros.

Bir süreliğine bekle bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyor.

- ¿Dónde está la lluvia?
- ¿Dónde llueve?

Yağmur nerede?

En febrero llueve bastante en Brasil.

Şubatta Brezilya'da bol yağış olur.

Aquí no llueve muy a menudo.

Burada çok sık yağmur yağmaz.

¿Qué vas a hacer si llueve?

Yağmur yağarsa ne yapacaksın?

Si llueve nos quedaremos en casa.

Yağmur yağarsa evde kalırız.

- Paseo todos los días, excepto cuando llueve.
- Doy un paseo todos los días, excepto cuando llueve.

Yağmur yağdığı zaman hariç her gün yürürüm.

Cada vez que llueve, el techo gotea.

Her yağmur yağdığında çatı sızdırır.

Siempre uso botas cuando llueve o nieva.

Yağmur ya da kar yağdığında her zaman botlarımı giyerim.

Si llueve mañana, el partido será aplazado.

Yarın yağışlı olursa maç ertelenir.

Si llueve mañana no iré al picnic.

Yarın yağmur yağarsa pikniğe gitmeyeceğim.

¿Mañana te quedarás en casa si llueve?

Yarın yağmur yağarsa, evde kalır mısın?

El partido se jugará incluso si llueve.

Yağmur yağsa bile oyun oynanacak.

Paseo todos los días, excepto cuando llueve.

Yağmur yağdığı zamanlar dışında her gün yürüyüşe çıkıyorum.

Hoy se supone que llueve, ¿o no?

Bugün yağmur yağması gerekiyor, değil mi?