Translation of "Abandonar" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Abandonar" in a sentence and their turkish translations:

A abandonar el miedo.

ve korkuyu bırakmamı sağladı.

Debemos abandonar la nave.

Gemiyi terk etmeliyiz.

- ¿Quieres abandonar?
- ¿Deseas dejarlo?

Çıkmak istiyor musun?

Deben abandonar la idea.

Onlar fikri terk etmeliler.

No me puedes abandonar.

Beni terk edemezsin.

- Vas a abandonar a tus hijos.
- Van a abandonar a sus hijos.

Çocuklarını terk edeceksin.

- No puedo abandonar a mi amiga.
- No puedo abandonar a mi amigo.

Ben arkadaşımı terk edemem.

'evacuar' significa abandonar el lugar,

-fırlama, salondan çıkıp gitmek anlamında-

Pero ahora no podía abandonar.

Ama artık pes etmek yoktu.

Tuvimos que abandonar nuestro plan.

Biz planımızdan vazgeçmek zorundaydık.

Nada va a hacerme abandonar.

Hiçbir şey ondan vazgeçmem için beni zorlayamaz.

Les prohibieron abandonar el hotel.

Otelden ayrılmaları yasaklandı.

No puedes abandonar a Tom.

Tom'u terk edemezsin.

Tenemos que abandonar el plan.

Planı terk etmek zorundayız.

No puedo abandonar mi sueño.

Hayalimden vazgeçemiyorum.

No te voy a abandonar.

Seni bırakmayacağım.

Fuimos obligados a abandonar nuestro plan.

Planımızdan vazgeçmek zorunda kaldık.

¿Crees que deberíamos abandonar la nave?

Gemiyi terk etmemiz gerektiğini düşünüyor musun?

Nadie debe abandonar a sus amigos.

Hiç kimse arkadaşlarını terk etmemeli.

No puedo simplemente abandonar a Tom.

Sadece Tom'u terk edemem.

Voy a abandonar mi empleo actual.

Şimdiki işimi bırakacağım.

"Cal, no puedo abandonar las redes sociales,

"Cal, sosyal medyayı bırakamam,

Están optando por abandonar sus aspiraciones empresariales,

bir ortak bulma hevesinden, haftalık 60 saatlik mesailerden

Decidió abandonar la universidad y en 1995

üniversiteyi bırakma kararı aldı ve 1995 yılında

Es difícil abandonar el hábito de fumar.

Sigara içme alışkanlığından vazgeçmek zor.

Me vi obligado a abandonar el plan.

Plandan vazgeçmek zorunda kaldım.

Nos vimos obligados a abandonar nuestro plan.

Planımızdan vazgeçmek zorunda kaldık.

Decidió abandonar el derecho por el arte.

O sanat için hukuku terk etmeye karar verdi.

Ella está decidida a abandonar la compañía.

O, şirketten ayrılmaya kararlıdır.

Tus pacientes no te van a abandonar.

Hastalarınız sizi terk etmeyecek.

- El capitán dio la orden de abandonar el barco.
- El capitán dio la orden de abandonar la nave.

Kaptan gemiyi terk etme emri verdi.

Tuvieron que abandonar sus vehículos en la nieve.

Araçlarını karda terk etmek zorunda kaldılar.

Tom se vio obligado a abandonar la misión.

Tom görevini terk etmeye zorlandı.

Él no pudo abandonar a su amigo en dificultades.

Başı beladaki arkadaşını bırakamadı.

Tom fue la última persona en abandonar la habitación.

Tom odayı terk eden son kişiydi.

Tom decidió abandonar la escuela y trabajar tiempo completo.

Tom okulu bırakmaya ve tamgün çalışmaya karar verdi.

Cuando le sugiero a la gente abandonar las redes sociales

en sık duyduğum üçüncü itiraz.

Cuando alguien se burlaba de mí por abandonar mis estudios,

Okulu bıraktığım için biri benimle dalga geçtiğinde,

Hay casos en los que deben abandonar una idea individual

Eğer büyük resmi görmek istiyorsanız

No podemos abandonar a Tom justo cuando necesita nuestra ayuda.

Tam yardımımıza ihtiyacı olduğunda Tom'u terk edemeyiz.

- Tiene que dejar Boston.
- Tenés que dejar Boston.
- Tenés que irte de Boston.
- Tienes que dejar Boston.
- Tienes que irte de Boston.
- Tenés que abandonar Boston.
- Tienes que abandonar Boston.
- Tiene que irse de Boston.
- Tiene que abandonar Boston.

Boston'dan ayrılmak zorundasın.

Aunque, en un momento dado, me vi obligado a abandonar la universidad.

Fakat bir noktada, üniversiteyi bırakmak zorunda kaldım.

- No puedo abandonar a mi familia.
- No puedo dejar a mi familia.

Ailemi terk edemem.

- Yo sé cuándo renunciar.
- Yo sé cuándo parar.
- Yo sé cuándo abandonar.

- Ne zaman istifa edeceğimi biliyorum.
- Ne zaman duracağımı biliyorum.

Él era incapaz de abandonar completamente sus esperanzas de casarse con ella.

O, onunla evlenme ümitlerinden tamamen vazgeçemedi.

El capitán fue la última persona en abandonar el barco que se hundía.

Kaptan batan gemiyi terk eden son kişiydi.

Los padres nunca deberían abandonar a sus hijos por nada en este mundo.

Anne ve babalar asla bu dünyadaki hiçbir şey için çocuklarını terk etmezler.

- Por su enfermedad, tuvo que inevitablemente dejar el colegio.
- La enfermedad lo forzó a abandonar la escuela.

Hastalık onu okuldan vazgeçmesi için zorladı.

- No se permite a nadie salir de este edificio.
- No se permite abandonar este edificio a nadie.

Kimsenin bu binadan çıkmasına izin verilmiyor.

Al año siguiente, la victoria de Wellington en Salamanca obligó a Soult a abandonar su palacio en Sevilla

Bir sonraki yıl Wellington'un Salamanca'daki zaferi Soult'u Sevilla'daki sarayını terk etmeye

- Nunca he pensado en abandonar.
- Nunca me ha pasado por la cabeza desistir.
- Nunca me he planteado dejarlo.

Vazgeçmek hiç aklımdan geçmedi.

- Tenés que dejar Boston.
- Tenés que irte de Boston.
- Tienes que dejar Boston.
- Tienes que irte de Boston.
- Tenés que abandonar Boston.

Boston'a gitmek zorundasın.