Translation of "Dejarlo" in Turkish

0.003 sec.

Examples of using "Dejarlo" in a sentence and their turkish translations:

Necesito dejarlo.

Benim yola çıkmam gerek.

- ¿Tú puedes dejarlo reparado?
- ¿Puedes dejarlo reparado?

Onu tamir ettirebilir misin?

Tengo que dejarlo.

Bırakmalıyım.

¿Quieres dejarlo así?

Onu o şekilde bırakmak ister misin?

Quizá deberíamos dejarlo.

Belki sadece vazgeçmeliyiz.

Y pueden dejarlo ahí.

ve tam orada durabilirsin.

- ¿Quieres abandonar?
- ¿Deseas dejarlo?

Çıkmak istiyor musun?

Me gustaría dejarlo así.

Bunu o şekilde tutmak istiyorum.

Tom supo cuándo dejarlo.

Tom ne zaman bırakacağını biliyordu.

No puedo dejarlo aquí.

Onu burada bırakamam.

Ya no puedo dejarlo.

Artık bırakamam.

No podemos simplemente dejarlo atrás.

Onu öylece arkamızda bırakamayız.

Yo creo que deberíamos dejarlo.

Ben sadece vazgeçmemiz gerektiğini düşünüyorum.

¿Te importaría dejarlo para mañana?

- Bunu yarına bırakmanınızın bir sakıncası var mı?
- Onu yarına kadar bırakır mısınız?

Decidimos dejarlo solo por un rato.

Biz bir süre onu yalnız bırakmaya karar verdik.

¿Cuánto tiempo deberíamos dejarlo en el horno?

Ne kadar süre onu fırında bırakmalıyız?

Lyusya decidió dejarlo todo e irse a Siberia.

Lyusya her şeyden vazgeçip Sibirya'ya gitmeye karar verdi.

Ese perro es demasiado peligroso para dejarlo suelto.

O köpek serbest bırakılmak için çok tehlikeli.

La novia de Tom lo amenazó con dejarlo.

Tom'un kız arkadaşı, ondan ayrılmakla tehdit etti.

Tom no sabía que Mary había decidido dejarlo.

Tom Mary'nin onu terk etmeye karar verdiğini bilmiyordu.

¿Cuánto tiempo tenemos que dejarlo en el horno?

Fırında ne kadar kalması gerekiyor?

Una vez que adquieras un mal hábito, no puedes dejarlo fácilmente.

- Kötü alışkanlığa bir bulaşırsan, ondan kolayca kurtulamazsın.
- Bir kere kötü bir alışkanlık sahibi olunca ondan kurtulmak kolay olmaz.
- Kötü bir alışkanlık edindin mi kolay kolay ondan kurtulamazsın.

- Nunca he pensado en abandonar.
- Nunca me ha pasado por la cabeza desistir.
- Nunca me he planteado dejarlo.

Vazgeçmek hiç aklımdan geçmedi.

- Tom y Mary han decidido romper.
- Tom y Mary han decidido romper su relación.
- Tom y Mary han decidido dejarlo.
- Tom y Mary han decidido separarse.

Tom ve Mary ayrılmaya karar verdiler.