Examples of using "Tanta" in a sentence and their turkish translations:
Hiç böyle bir acı hissetmemiştim.
Çok bira içmeyin.
Böyle acele etmeyin.
Senin kadar şanslı değilim.
Neden bu kadar eminsin?
Geri verecek çok enerjim vardı.
Öfkeyle boğdu.
O kadar emin değilim.
Ben böyle özveri görmedim.
Ben çok emin olmazdım.
eskiden kullandıkları bir yöntem.
Bu kadar çok sucuk için yeterince ekmek yok.
Bu kadar acele nereye gidiyorsun,çocuğum?
Çorbaya o kadar çok biber koyma.
Tom çok sık yazmadı.
O kadar aç hissetmiyorum.
Çok fazla televizyon izlememelisin.
Daha önce bu kadar çok kar yoktu.
Nereye koşuyorsun, küçük tavşan?
O kadar çok bira içmem.
Sana söylemek istediğim çok şey var.
Ben artık o kadar emin değilim.
Gençler çok televizyon izlememeli.
Onlar patlıcanın çok nikotin içerdiğini söylüyorlar.
Ben çok yurtsamıştım.
Henüz yapmadığımız çok şey var.
Hayatımda hiç daha aç olmadım.
Yapmak istediğim çok şey var.
Ne için böyle bir acele içindesin?
Seninki kadar çok deneyimim yok.
Tom'un o kadar çok yiyecek almasına gerek yoktu.
Mary Alice kadar çok makyaj yapmaz.
O kadar açtım ki onu yedim.
Şartlar, av için haftalarca bu kadar iyi olmayacak.
Bir kerede çok fazla yemek yememelisin.
- Seni ne o kadar kızdırdı?
- Seni böyle kızdıran nedir?
- Onu ne çok öfkelendirdi?
- Onu bu kadar sinirlendiren neydi?
Babasının yediği kadar çok et yedi.
Kararsızdım ama şimdi o kadar emin değilim.
Ben gerçekten böyle acı içinde sizi görmekten nefret ediyorum.
Böyle aceleyle nereye gidiyorlar?
Böyle aceleyle Tom nereye gidiyor?
O kadar açım ki bir atı bile yiyebilirim.
Tatoeba hakkında bu kadar çok şeyi nasıl biliyorsun?
Çocukların bu kadar çok televizyon seyretmesine izin vermemelisin.
- Tartışmaktan yorgunum.
- Tartışmaktan bıktım.
İlk defa Tom'u bu kadar kızgın gördüm.
Sana öğretmek istediğim çok şey var, Tom.
O konuşamayacak kadar öfkeliydi.
Çok açım ve öğle yemeği hazır değil.
Tom hakkında bu kadar çok şeyi nasıl biliyorsun?
Tom'un eskisi kadar çok enerjisi yok.
Bir dahaki sefere, bu kadar şanslı olmayabilirsin.
- Niçin acele ediyorsun?
- Niçin öyle acele ediyorsun?
Diğerleri çok şanslı değildi.
Onun niçin o kadar kızgın olduğu hakkında bir fikrim yok.
Etraftaki birçok kişi yüzünden o doğal olarak biraz sinirlendi.
- Acelen ne?
- Ne bu acele?
- Neden acele ediyorsun?
Kız arkadaşın öğrendiği zaman sana çok kızacak.
O kadar acelem vardı ki kapıyı kilitlemeyi unuttum.
Bir hata yapmadığından nasıl bu kadar emin olabilirsin?
Bu kadar çok şey yapmak için yalnızca bir hayatımızın olması yazık.
Bir dahaki sefere, bu kadar şanslı olmayabiliriz.
Çok önemli olmayan bir şey hakkında neden endişe ediyorsun?
O kadar komik olan nedir?
Tom'un Kanadalı olduğundan neden bu kadar eminsin?
O kadar acelem yok.
John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.
Arkadaşın olmak istediğim konusunda seni bu kadar emin yapan ne?
Tom'un geri gelmeyi isteyeceği konusunda seni bu kadar emin yapan nedir?
Hepimiz çok açtık.
- Seni çok özledim.
- Seni çok özledim!
Daha az bira içmeyi kesinlikle denemelisin.
- Rahat ol.
- Acele etme.
- Takma kafana.
Tom'un niçin çok kızgın olduğunu bilmiyorum.
Niçin bu kadar kızgınsın?
Güzel bir bayanı öperken güvenle araba sürebilen bir sürücü öpücüğe hak ettiği ilgiyi vermiyordur.