Examples of using "Pra" in a sentence and their turkish translations:
O, başını yukarı aşağı salladı.
O benim için mi?
Bana bir göz kırptı.
Şimdi gitmek için ben iyiyim.
Yukarı bak.
Burası için mi, yoksa götürmek için mi?
çok güzeldi bizim için
Bunu daha iyi açıklayabilir misin?
O, dün Tokyo'ya gitti.
Buraya gel.
O benim için çok şey ifade ediyor.
- Hapishaneye gitmek istiyor musun?
- Hapishaneye gitmek istiyor musunuz?
- Hapse gitmek istiyor musun?
- Hapse mi girmek istiyorsun?
Hiç kimsenin onun için zamanı yok.
Çökmüş hissediyorum.
Herkes ona baktı.
Daha da kötüsü, yağmur yağmaya başladı.
Buradan Tokyo'ya uzaktır.
Gitmek için mi?
Tom'un her şey için vakti var.
Treni beklerken platformda ileri geri yürüdü.
Aya bak.
Şimdi yatmaya gitmelisin.
Lütfen beni onunla tanıştır.
Neden eve gitmiyoruz?
işe gelmeyi seçerler.
Baba, bana bir vuvuzela al!
O, eve altıda mı gelir?
Tom bana okuyacak bir şey verdi.
Tom yatağın altında süründü.
Öksürük ilacın var mı?
Bana kalmam için bir neden söyle.
Sana yapılması söylenildiği gibi yap.
- Buna inanmam zor.
- Buna inanmak benim için zordur.
Saat onda uyurum.
Derhal ona yazacağım.
Sana soracak bir sorum var.
Onu senin için yapabilir miyim?
- Okula gitme zamanı.
- Okula gitme vakti.
- Okula gitme vakti geldi.
Buradan oraya araba ile bir saat sürer.
Beni ara!
Burada mı, paket mi?
Hava atmak için benimle İngilizce konuştu.
Onu onda araması gerekiyordu.
- Hapishaneye gitmek istemezsiniz, değil mi?
- Hapishaneye gitmek istemezsin, değil mi?
Bu başlamak için iyi bir yer.
Lütfen benim için not alın.
Yatağı yapması için birini gönderir misiniz?
Ödünç alabileceğim bir tişörtün var mı?
Bana yalan söylediğine inanamıyorum.
- Onlar senin ne yapmanı istediler?
- Onlar senden ne yapmanı istediler?
- Buraya gel!
- Buraya gel.
- Buraya bak!
Kız mantar aramak için ormana gitti.
O benim için mi?
Öncelikle, kendinizi tanımalısınız.
Öncelikle buraya gelmemeliydin.
Bana bakma.
Tom'un seninle eve geldiğini düşündüm.
Eve gidelim, Tom.
Sınırla. Mümkün olabildiğince sınırla.
Tom'un partisi için giyinip kuşandım.
Bu bana daha çok bir Türk ismi gibi geldi.
Beni eve götürür müsün?
Tom'un oradan çıkmasının zamanı çoktan gelmişti.
Bana bak, lütfen.
Arkana bak!
İnsanların dışarı çıkmasını önerir misiniz,
Onun ne söylediğini anlamak uzun bir zaman aldı.
Ona telefon ettiğimde Bob gitmek üzereydi.
Oo, biri bana sandviç yapmış. Ne güzel.
Öksürmenin iyi yanını göreceksin!
Bana inanmanın ne kadar zor olduğunu biliyorum.
Karanlıktan sonra eve yalnız yürümeyi sevmem.
Eve otobüsle geldim.
Parti eğlenceliydi. Senin de gelmen gerekirdi.
Ona güvenilemez.
Ben bir aptalım.
İş için hazır olman gerekmiyor mu?
Bütün bu işi kendim yapmak zorunda olmamalıyım.
Kimseye söylemem. Söz veriyorum.
Konuşmanın ikinci vitese geçtiğim kısmına geldik.
Gerçeği söylemek gerekirse, mesele hakkında bir şey bilmiyorum.
Yapacak bir şey yok, bu yüzden televizyon izleyebilirim.
O, dondurma istemiyor.
Beni ara!
Tom partideydi ve beni eve götürdü.
O benim için mi?
Senin için ne çeşit bir evrak çantası almamı istersin?
Bu fotoğrafa bak.
Annem geçen Pazar bana iki çift pantolon satın aldı.
- Okula gitme zamanıdır.
- Okula gitme vakti geldi.
Ben şimdiye kadar ilk kez birini nerede yaşadığını öğrenmek için takip ettim.
Bunu göstermek için bu, siyah ışık altında parlayan spreyi kullandım.
Eğer gerçek olamayacak kadar iyi görünüyorsa, gerçek olamayacak kadar iyidir.
Tom bir soprano saksafon almak istedi fakat bir tane almaya gücü yetmedi.
Gerçeği söylemek gerekirse onu fark etmedim
Anne, karantinaya alınırsak, en azından yine de akşam yemeği partisi düzenleyebiliriz, değil mi?
- Bu benim hatam değil.
- Benim hatam değildir.
Neden o tepetaklak?