Translation of "Parte" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Parte" in a sentence and their turkish translations:

Esta parte é

Bu kısım ise

Apenas parte disso

sadece bir kısmını

Você parte quando?

- Saat kaçta ayrılacaksın?
- Ne zaman ayrılacaksın?

- Tem sangue por toda parte.
- Há sangue por toda parte.

Her yerde kan var.

- Você é parte da família.
- Vocês são parte da família.

Sen ailenin bir parçasısın.

- Que bom da sua parte.
- Tão legal da sua parte!

Ne kadar güzelsiniz!

Faziam parte do quadro.

hepsi büyük resmin birer parçasıydı.

Recuperando parte do antídoto.

ve böylece... ...bir miktar panzehir elde edebiliriz.

Traduza a parte sublinhada.

Altı çizili kısmı tercüme et.

Você é parte disso.

Bunun bir parçasısın.

Não farei parte disso.

Buna katılmayacağım.

Aquela parte é frustrante.

O bölüm sinir bozucu.

Que parte está errada?

Hangi kısım yanlış?

- Não quero fazer parte disto.
- Eu não quero fazer parte disto.

Bunun bir parçası olmak istemiyorum.

- Você fez a sua parte.
- Vocês fizeram a parte de vocês.

Görevini yaptın.

- Eu ainda faço parte desta família.
- Ainda faço parte desta família.

Ben hala bu ailenin bir parçasıyım.

- Havia velas em toda parte.
- Havia velas por toda a parte.

Mumlar her yerdeydiler.

- Nosso voo parte às 2h30.
- O nosso voo parte às 2h30.

Uçağımız 2.30'da kalkar.

- Uma parte da história é verídica.
- Uma parte da história é verdadeira.
- Uma parte da história é factual.

Hikayenin bir bölümü doğrudur.

- Eu quero fazer parte da solução, não parte do problema.
- Eu quero fazer parte da solução, não do problema.

Çözümün bir parçası olmak istiyorum, problemin değil.

E crescemos muito nessa parte

ve biz o kısma çok zor yetiştik

Agora vamos a esta parte

Şimdi o zaman şu kısma gelelim

A primeira parte é que

birinci yanı şu

Foi realmente parte deste OVNI?

gerçekten bu UFO'nun parçaları mıydı?

Maior parte de seu exército.

.

Restringir os direitos dessa parte

o kısmın haklarını kısıtlıyor

Parte da tripulação se afogou.

Mürettabattan bazıları boğuldu.

Deixe-me pagar minha parte.

Kendi hissemi ödeyeyim.

Parte do dinheiro foi roubada.

Paranın bir kısmı çalındı.

Que gentil de sua parte.

- Ne kadar naziksiniz!
- Ne kadar naziksiniz.

Ele parte às oito horas.

O saat sekizde gider.

Eu fiz a minha parte.

- Ben üzerime düşeni yaptım.
- Ben üstüme düşeni yaptım.

Só queria ser parte disso.

Ben sadece bunun bir parçası olmak istiyorum.

Odeio esta parte do filme.

Filmin bu bölümünden nefret ediyorum.

Isso realmente parte meu coração.

Bu gerçekten kalbimi kırıyor.

Eles são parte de nós.

Onlar parçamız.

Isso faz parte do trabalho.

Bu bizim işin parçası.

Essa é a pior parte.

O en kötü kısmı.

Eu sou uma parte importante.

Önemli bir rolüm var.

Que grosseria de sua parte!

Ne kadar kabasın!

O trem parte às nove.

Tren saat dokuzda kalkıyor.

É parte do meu trabalho.

Bu, işimin parçası.

Você faz parte desse grupo?

Bu grubun parçası mısınız?

Agora vem a parte boa.

İşte iyi bölüm geliyor.

Olhei em toda a parte.

Her yere baktım.

Você perdeu a melhor parte.

- En iyi kısmı kaçırdın.
- En iyi kısmı kaçırdınız.

Quando você parte para Tóquio?

Ne zaman Tokyo için yola çıkacaksın?

Quando você parte para Moscou?

Sen ne zaman Moskova için yola çıkacaksın?

O trem parte em breve.

Tren yakında yola çıkıyor.

Eu tenho uma parte importante.

Önemli bir rolüm var.

Havia crianças em toda parte.

Her yerde çocuklar vardı.

Há câmeras por toda parte.

Her yerde kameralar var.

Modéstia à parte, está perfeito.

- Ben yaptım diye demiyorum ama mükemmel olmuş.
- Ayıptır söylemesi, harika olmuş.

- Brincadeiras à parte, isso pode funcionar.
- Brincadeiras à parte, isso pode dar certo.

Şaka bir yana, işe yarayabilir.

- De qual parte do Canadá você é?
- De qual parte do Canadá tu és?

Kanada'nın hangi kısmındansın?

- Foi muito gentil de sua parte, Tom.
- Foi muito gentil de tua parte, Tom.

Çok naziksiniz, Tom.

Talvez neve na parte da tarde.

Öğleden sonra kar yağabilir.

Está chovendo em toda a parte.

Her tarafta yağmur yağıyor.

O trem parte às 14:30.

Tren 14.30'da hareket eder.

Faço parte do time de basquete.

Basketbol takımının bir üyesiyim.

Eu não tomei parte na conversa.

Konuşmaya katılmadım.

Eu quero fazer parte deste time.

Bu takımda olmak istiyorum.

Deus está em toda a parte.

Allah her yerde.

É em parte por sua culpa.

Bu kısmen senin hatan.

Ele parte para a China amanhã.

O yarın Çine gidiyor.

O trem parte às nove horas.

Tren saat dokuzda kalkar.

Faço parte do time de beisebol.

Ben beyzbol takımına üyeyim.

Eu dou conta de minha parte.

Kendi payıma düşeni yapabilirim.

Isso não era parte do plano.

Bu, planın bir parçası değildi.

Tom é parte do time também!

Tom da takımın bir parçası.

Grande parte dos passageiros eram canadenses.

Yolcuların çoğu Kanadalıydılar.

O Tom fez a parte dele.

Tom üzerine düşeni yaptı.

A que horas você parte amanhã?

Yarın kaçta çıkıyorsun?

Deixe-me pagar parte da conta.

Faturanın bir kısmını ödememe izin ver.

É realmente amável da sua parte.

Gerçekten naziksiniz.

Cale-se! Perderemos a melhor parte.

Kapa çeneni! En iyi kısmı kaçıracağız.

Essa é a parte mais importante.

O en önemli bölüm.

Seu trem parte da plataforma 10.

Treniniz platform 10'dan kalkar.

A música faz parte de mim.

- Müzik benim bir parçam.
- Müzik benim bir parçamdır.

Faço parte do clube de natação.

Ben yüzme kulübüne üyeyim.

A parte mais difícil já passou.

En zor kısmı zaten bitti .

O trem parte às seis horas.

Tren saat altıda ayrılıyor.

Sami estava na parte de trás.

Sami arkadaydı.

Não o encontrei em parte alguma.

Hiçbir yerde onu bulamadım.

- Nós ficaremos felizes em fazer a nossa parte.
- Ficaremos felizes em fazer a nossa parte.

Kendi üzerimize düşeni yapmaktan mutlu olacağız.

- Eu acho que a maior parte é verdade.
- Acho que a maior parte é verdade.

Bunun çoğunun doğru olduğunu düşünüyorum.

- Não sou parte da família.
- Não sou da família.
- Eu não sou parte da família.

Ben aile değilim.

O inverno fez a parte mais difícil.

Kış, işin zor kısmını halletmiştir.

Levarão uma pequena parte das fortunas deles.

Onların servetlerinin birazını alırlar.

Eles receberam sua parte dos ataques latinos

Latinlerin saldırılarında da nasiplerini aldılar

Como surgiu a primeira parte desse tesouro?

Bu hazinenin ilk kısmı nasıl ortaya çıktı?

Uma pequena parte do tesouro do abdômen

Karun hazinesinin küçük bir kısmı

Não há nenhuma parte do meu corpo -

Vücudumun bir parçası yok -

Financiada em grande parte pela União Europeia.

çoğunluğu Avrupa Birliği tarafından finanse edildi.