Translation of "Sangue" in Turkish

0.017 sec.

Examples of using "Sangue" in a sentence and their turkish translations:

- Doe sangue.
- Doem sangue.

Kan bağışında bulun!

Haverá sangue.

Kan olacak.

- Eu não vejo sangue.
- Não vejo sangue.

Ben hiç kan görmüyorum.

- Você vem perdendo sangue.
- Você está perdendo sangue.

- Kan kaybediyorsun.
- Kan kaybediyorsunuz.

- Eles estão perdendo sangue.
- Elas estão perdendo sangue.

Kan kaybediyorlar.

- Você já doou sangue?
- Vocês já doaram sangue?

- Sen hiç kan bağışladın mı?
- Hiç kan bağışladınız mı?
- Hiç kan bağışladın mı?

Tom vomitou sangue.

Tom kan kustu.

Eu tossi sangue.

Ben kan öksürdüm.

Tom doou sangue.

Tom kan verdi.

Isso parece sangue.

O, kana benziyor.

Estou perdendo sangue.

Kan kaybediyorum.

Tom tossiu sangue.

Tom biraz kan öksürdü.

Meu sangue ferveu.

Kanım kaynıyordu.

- Eu nunca vi tanto sangue.
- Nunca vi tanto sangue.

Bu kadar çok kan asla görmedim.

- Nós somos irmãos de sangue.
- Somos irmãos de sangue.

Biz kan kardeşleriz.

- A sanguessuga sugou seu sangue.
- A sanguessuga sugou o sangue dele.
- A sanguessuga chupou seu sangue.
- A sanguessuga chupou o sangue dele.

Sülük onun kanını emdi.

- Sangue e violência fascinam-nos.
- Sangue e violência fascinam-nas.

Kan ve şiddet onları büyülüyor.

- Eu doei sangue esta tarde.
- Doei sangue hoje à tarde.

Bu öğleden sonra kan bağışladım.

- Há sangue em minha urina.
- Tem sangue na minha urina.

İdrarımda kan var.

- Tem sangue por toda parte.
- Há sangue por toda parte.

Her yerde kan var.

Tem sangue na água.

Suda kan var.

Não suporto ver sangue.

Ben kan görmeye dayanamıyorum.

Você perdeu muito sangue.

Çok fazla kan kaybettin.

Tom perdeu sangue demais.

Tom çok kan kaybetti.

Tom perdeu muito sangue.

Tom çok fazla kan kaybetti.

Tinha sangue no chão.

Yerde kan vardı.

Ele está urinando sangue.

O kan işiyor.

Havia sangue na faca.

Bıçağın üzerinde kan vardı.

Tom está perdendo sangue.

Tom kan kaybediyor.

O sangue é vermelho.

Kan kırmızıdır.

Isto é só sangue.

Sadece kan.

Eu não doei sangue.

Kan bağışında bulunmadım.

Tom está doando sangue.

Tom kan bağışlıyor.

Seu sangue é vermelho.

Senin kanın kırmızı.

Isso não é sangue.

Bu kan değil.

Eu perdi bastante sangue.

Çok kan kaybettim.

E seu feudo de sangue

ve onun kan davalısı

Ela desmaiou quando viu sangue.

O, kan görünce bayıldı.

Havia sangue por todo lado.

Her yerde kan vardı.

Encontrei-o coberto de sangue.

Onu kanlar içinde buldum.

Não há sangue no chão.

Yerde hiç kan yok.

Essa camisa está com sangue.

Bu gömleğin üzerinde kan var.

Eu fui doar sangue hoje.

Bugün kan bağışlamaya gittim.

Tom viu sangue no chão.

Tom yerde kan gördü.

O vampiro suga meu sangue.

Vampir, kanımı emiyor.

Eu odeio análises de sangue.

Kan testlerinden nefret ederim.

Você não pode doar sangue.

- Sen bir kan verici olamazsın.
- Kan bağışçısı olamazsın.

- Tom precisa de uma transfusão de sangue.
- Tom necessita de uma transfusão de sangue.

Tom'un bir kan nakline ihtiyacı var.

O exame de sangue está normal.

Kan testi normaldir.

Vampiros devem beber sangue para sobreviver.

Vampirler yaşamak için kan içmeli.

O sangue ainda não tinha secado.

Kan henüz ıslaktı.

Elizabeth matou Alister a sangue frio.

Elizabeth Alister'i soğukkanlılıkla öldürdü.

Havia sangue por todo o chão.

Döşemenin her tarafında kan vardı.

Só de ver sangue, ele desmaia.

Sadece kan görme onu bitkin düşürüyor.

Havia sangue em todo o lugar.

Her yerde kan vardı.

Você está com medo de sangue?

Kandan korkar mısın?

Tom limpou o sangue da espada.

Tom kılıcındaki kanı sildi.

A polícia encontrou sangue no chão.

Polisler yerde biraz kan buldular.

Havia manchas de sangue no chão.

Zemin üzerinde kan lekeleri vardı.

Havia sangue na camisa de Tom.

Tom'un gömleğinde kan vardı

Havia sangue no travesseiro de Tom.

Tom'un yastığı üzerinde kan vardı.

Você é minha carne e sangue.

Benim kanımdan ve canımdansın.

Quero que o sangue chegue às mãos.

Kanın ellerinize ulaşmasını sağlayın.

Tom perdeu muito sangue, mas não desmaiou.

Tom çok kan kaybetti, ama bilincini kaybetmedi.

Eles são fascinados por sangue e violência.

- Kan ve şiddetten etkileniyorlar.
- Gözlerini kan ve şiddet bürümüş.

Meu vestido azul apareceu manchado de sangue

Benim mavi elbisemde bir kan lekesi ortaya çıktı.

O sangue flui através de vasos sanguíneos.

Kan, kan damarları aracılığıyla akar.

Ele derramou sangue inocente só por diversão.

Sadece heyecan olsun diye masum kanı döktü.

O sacerdote pegará um pouco do sangue.

Rahip kanın birazını alacak.

Tom lavou o sangue de suas mãos.

Tom ellerindeki kanı yıkayarak çıkardı.

As cobras são criaturas de sangue frio.

Yılanlar soğukkanlı yaratıklardır.

Ela doou sangue para salvar sua irmã.

O, kız kardeşini kurtarmak için kan verdi.

Ele deu seu sangue para ajudar a irmã.

Onun kız kardeşi için kanını verdi.

A polícia queria evitar um derramamento de sangue.

Polis kan dökülmesini önlemek istedi.

O Tomás é um dador regular de sangue.

- Tom düzenli bir kan vericisi.
- Tom düzenli bir kan bağışçısı.

Isto não é sangue, é molho de tomate.

Bu kan değil. Bu domates sosu.

O Tom notou que havia sangue no tapete.

Tom halı üzerinde kan fark etti.

Você está com as mãos sujas de sangue.

Senin ellerinde kan var.

Trabalharam com ele com sangue, suor e lágrimas.

onlarla kan, ter ve göz yaşları içinde çalıştılar.

"O que são estas manchas no chão?" "Sangue."

"Yerdeki bu lekeler ne?" "Kan."

- Ele matou a menina a sangue frio, apenas pelo dinheiro.
- Ele matou a garota a sangue frio, só pelo dinheiro.

O sadece para almak için kızı soğukkanlılıkla öldürdü.

E morcego-vampiro alimentado a sangue também está disponível

ve kanla beslenen vampir yarasa da mevcuttur

O DNA é extraído de uma amostra de sangue.

DNA bir kan örneğinden elde edilir.

O cérebro precisa de um suprimento contínuo de sangue.

Beynin sürekli bir kan kaynağına ihtiyacı var.

Meu sangue não é mais vermelho que o seu.

Benim kanım seninkinden daha kırmızı değil.

Ele deu sangue para poder salvar o seu irmão.

O, erkek kardeşini kurtarmak için kan verdi.

Essa é a primeira vez que você doa sangue?

Bu senin şimdiye kadar ilk kan verişin mi?

Que o feudo de sangue não tem interesse em ninguém

kan davasının hiç kimseye hiç bir çıkar sağlamadığı

Se mais gente doasse sangue, o mundo seria mais feliz.

Eğer daha çok kişi kan verseydi dünya daha mutlu bir yer olurdu.

Eu não quero uma enfermeira que desmaia ao ver sangue.

Kan görünce bayılan bir hemşire istemiyorum.

Quando uma vaca a encontra, ela gruda imediatamente suga seu sangue

bir inek buldu mu hemen yapışır kanını emer

Muito sangue e vidro quebrado foram encontrados na cena do crime.

Suç mahallinde çok fazla kan ve kırık cam bulundu.

O primeiro ministro Koizumi não é certamente um homem de sangue frio.

Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir adam değildir.

Um diabético tem muito açúcar no seu sangue e na sua urina.

Bir diyabetik kanında ve idrarında çok fazla şekere sahiptir.

- A curiosidade está em meu sangue.
- A curiosidade corre em minhas veias.

Merak benim kanımda.