Examples of using "Pôs" in a sentence and their turkish translations:
Tom bir kravat taktı.
Tom masayı hazırladı.
Güneş battı.
Ketçabı nereye koydun?
- Bir şey koymadın.
- Bir şey koymadınız.
Güneş zaten battı.
Tom zaten masayı hazırladı.
Tom ağzına bir şey koydu.
Mary vazoya bazı çiçekler koydu ve sonra vazoyu masaya koydu.
Tom pastayı bir tabağa koydu.
Tom tepsiyi masaya koydu.
Tom anahtarı masanın üzerine koydu.
Mary piyanosunu satışa çıkardı.
O, temiz çarşafları yatağın üstüne koydu.
Onu bir yere koydun mu?
O, anahtarı kilide soktu.
Tom bardakları rafa koydu.
Birisi içkime bir şey koydu.
Tom parayı kasaya koydu.
Tom tavuğu fırına koydu.
Mary vazoya bazı çiçekler koydu.
Kitabımı nereye koydun?
O, tasarruflarına bir sürü para yatırdı.
Tom pastayı fırına koydu.
Mary hindiyi fırına koydu.
Tom hindiyi fırına koydu.
Tom sırt çantasını masaya koydu.
Tom masaya otuz dolar koydu.
Tom sepeti masaya koydu.
Tavuk bu sabah bir yumurta yumurtladı.
O, kafama bir fikir koydu.
Tom tavayı ocağa koydu.
O, peçeteyi çenesinin altına sıkıştırdı.
O, kitabı masanın üstüne koydu.
Tom kitaplarını kilitli dolabına koydu.
Tom zarfı masaya koydu.
Tom çiçekleri bir vazoya koydu.
Okul binasını ateşe verdi.
Ateşin kaynağı budur.
Ay'a ilk ayak basan Neil Armstrong
Annem akşam yemeği için masayı hazırladı.
Pasaport numarasını yazmamışsınız.
Babam elini omzuma koydu.
Tom cüzdanını cebine geri koydu.
Güneş dağların arkasından indi.
Fadıl evine Leyla'nın adını koydu.
Doktor, hastanın göğsüne bir steteskop yerleştirdi.
Gözlerindeki yaşlarla ayağa kalktı.
Topu yakalamak için elini kaldırdı.
- Garson önümde bir bardak meyve suyu hazırladı.
- Garson önüme bir bardak meyve suyu koydu.
O kalktı ve pencereye doğru yürüdü.
- Tom kirli çamaşırlarını kirli sepetine attı.
- Tom kirli giysilerini çamaşır sepetine koydu.
Evren bir kozmik yumurta ise, o zaman onu kim yumurtladı?
O silahı yere bıraktı.
Çorap giydi.
Tom Mary'nin masasına bir yığın mektup koydu.
Mary pişirirken, Tom akşam yemeği için masayı hazırladı.
Tom yataktan çarşafları çekti ve onları çamaşır makinesine koydu.
Tom oturma odasını toparladı.
Köpeğinin öldüğünü söylediğimde Tom ağlamaya başladı.
Çocuk ağlamaya başladı.
O, kutuyu masaya koydu.
RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Adem'i oraya koydu.
Her zamanki gibi anahtarı masaya koydu.
Onun bana servis ettiği her şeyi yemedim.
O kahvesine süt koydu.
John ayağını frene koydu ve biz aniden durduk.
Tom müzik kutusunu masaya koydu.
Örgüsünü bir kenara koydu ve ayağa kalktı.
Tom'un anahtarları nereye koyduğunu biliyor musun?
O, dergisini masaya koydu.
Bunu buraya sen koymadıysan; o zaman kim koydu?
Bütün mücevherlerini küçük kırmızı bir kutuya koydu.