Translation of "Entender" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Entender" in a sentence and their turkish translations:

- Tente me entender.
- Tenta me entender.

- Beni anlamayı dene.
- Beni anlamaya çalış.

- Continuo sem entender.
- Eu continuo sem entender.

Anlamamaya devam ediyorum.

- Não consigo entender.
- Eu não consigo entender.

Anlamıyorum.

- Tom irá entender.
- Tom vai entender.
- Tom entenderá.

Tom anlayacak.

- Você nunca vai entender.
- Vocês nunca vão entender.

Sen asla anlamayacaksın.

- Vocês podem me entender.
- Você pode me entender.

Sen beni anlayabilirsin.

Tom tenta entender.

Tom anlamaya çalışıyor.

Tom tentou entender.

Tom anlamaya çalıştı.

Você parece entender.

Anlıyor gibi görünüyorsun.

Ela queria entender.

O anlamak istiyordu.

Não consigo entender.

Ben onu anlayamıyorum.

- É difícil te entender.
- Está difícil de te entender.

Seni anlamak zor.

Como podemos entender daqui

buradan da anlayacağımız üzere

Não consigo te entender.

Seni anlayamıyorum.

Se não entender, pergunte.

Anlamıyorsan sor.

Tom não vai entender.

Tom anlamayacak.

Tom fingia não entender.

Tom anlamamış gibi görünüyordu.

Eu preciso entender isto.

Bunu anlamalıyım.

Tom nunca vai entender.

Tom asla anlamayacak.

Tom consegue entender Maria.

Tom, Mary'yi anlayabiliyor.

Nem todos vão entender.

Herkes anlamayacak.

Você vai entender depois.

Daha sonra anlayacaksınız.

Quero entender o Tom.

Tom'u anlamak istiyorum.

Você consegue me entender?

Beni anlayabilir misin?

- Eu não consigo entender o sentido.
- Não consigo entender o sentido.

Ben anlamını anlayamıyorum.

- Eu ainda não consigo entender isso.
- Ainda não consigo entender isso.

Onu hâlâ anlayamıyorum.

- É difícil entender as suas ideias.
- É difícil entender as ideias dele.

Onun fikirlerini anlamak zordur.

- Ninguém pode entender a tua carta.
- Ninguém pode entender a sua carta.

Kimse senin mektubunu anlayamaz.

- Eu gostaria de poder fazer você entender.
- Eu gostaria de poder te fazer entender.
- Gostaria de poder lhe fazer entender.

Keşke anlamanı sağlayabilsem.

Entender alguém é amar alguém.

Birini anlamak birini sevmektir.

Ela, gradualmente, começou a entender.

Yavaş yavaş anlamaya başladı.

Não consigo te entender bem.

- Seni çok iyi duyamıyorum.
- Sizi çok iyi duyamıyorum.

Quem vai entender a perda?

Kim kaybı anlayacak?

Você não pode entender francês?

Fransızca anlayamıyor musun?

Tom não consegue entender francês.

Tom Fransızca anlayamıyor.

Temos que entender esse problema.

Bu meseleyi anlamak zorundayız.

Tom nunca vai entender isto.

Tom bunu asla anlamayacak.

Preciso entender os seus motivos.

Gerekçelerini anlamam gerekiyor.

Um dia, nós vamos entender.

Bir gün, anlayacağız.

O Tom não conseguiu entender.

Tom onu anlayamadı.

Algumas pessoas nunca vão entender.

Bazı insanlar asla anlamayacak.

Não consigo entender o Tom.

Tom'u anlayamıyorum.

Tentemos entender um ao outro.

Birbirimizi anlamaya çalışalım.

Tom nem sequer tentou entender.

Tom anlamaya bile çalışmadı.

Espero que você consiga entender.

Umarım anlayabilirsin.

- Ele vai entender.
- Ele entenderá.

O anlayacak.

- Eu não consigo entender os sentimentos dele.
- Não consigo entender os sentimentos dele.

Onun duygularını anlayamıyorum.

- Não é fácil entender as suas ideias.
- Não é fácil entender as ideias dele.

Onun fikirlerini anlamak kolay değildir.

- Não consigo entender por que não veio.
- Não consigo entender por que ela não veio.
- Não consigo entender por que ele não veio.

Onun niçin gelmediğini anlayamıyorum.

É difícil entender a teoria dele.

Onun teorisini anlamak zordur.

Preciso entender o significado dessa sentença.

Bu cümlenin anlamını anlamak zorundayım.

Ele não conseguiu entender a sentença.

O, cümleyi anlayamadı.

Não consigo entender nem uma palavra.

Bir kelime duyamıyorum.

Estou começando a entender a ideia.

Ben fikir almaya başlıyorum.

Acho que estou começando a entender.

Sanırım anlamaya başlıyorum.

O Tom não parece entender francês.

- Tom Fransızca anlıyor gibi gözükmüyor.
- Tom Fransızca anlıyor gibi görünmüyor.

Nem todo mundo conseguirá entender isto.

Herkes bunu anlayamayacak.

Quando você tiver filhos, vai entender.

Kendi çocukların olduğunda anlayacaksın.

Eu não consegui me fazer entender.

Kendimi ifade edemedim.

- Obrigado pela compreensão.
- Obrigado por entender.

Anlayışın için teşekkür ederim.

O Tom não vai entender isso.

Tom bunu anlamayacak.

Este romance é difícil de entender.

- Bu romanı anlaması zordur.
- Bu, anlaşılması zor bir roman.

Tom se faz entender em francês.

Tom kendini Fransızca olarak ifade edebilir.

Eu não finjo entender as mulheres.

Kadınları anlıyormuş gibi davranmam.

O Tom não conseguia entender isso.

Tom onu anlayamadı.

Eu acho que posso entender isso.

Sanırım onu anlayabiliyorum.

Até o Tom consegue entender francês.

Tom bile Fransızca anlayabilir.

- Você não pode entender como eu me sinto.
- Não podes entender como eu me sinto.

Nasıl hissettiğimi anlayamazsın.

Podemos realmente entender o tsunami exatamente assim

tsunamiyi aslında tam olarak şöyle kavrayabiliriz

Deixe-os entender a importância do vírus

Virüsün önemini anlasınlar

Então, vamos dar um exemplo para entender

Yani şöyle bir örneklendirelim kavrayabilmek için

Falei devagar para que pudessem me entender.

Beni anlayabilsinler diye yavaş konuştum.

Poucas pessoas conseguem entender as teorias dele.

- Teorilerini pek az insan anlayabilmektedir.
- Onun teorilerini çok az sayıda insan anlayabilir.

Ele dá explicações precisas, fáceis de entender.

Sade, basit açıklamalar yapar.

Não é fácil entender as suas ideias.

Onun fikirlerini anlamak kolay değildir.

Não consigo me fazer entender em francês.

Kendimi Fransızca olarak ifade edemiyorum.

Eles falam rápido demais para eu entender.

Benim anlayamayacağım kadar çok hızlı konuştular.

Eu não consigo entender o que aconteceu.

Ne olduğunu anlayamıyorum.

Tom parece não entender nada em francês.

Tom Fransızca anlıyor gibi görünmüyor.

Tom finge entender o poema de Mary.

Tom Mary'nin şiirini anlamış gibi yaptı.

Desejava entender o que ela está dizendo.

Onun ne dediğini bilmek istedim.

- Não entendo patavinas.
- Estou sem entender nada.

Ben hiçbir şey anlamıyorum.

- Eu não consigo entender a sua obsessão pelo futebol.
- Não consigo entender a sua obsessão pelo futebol.

Futbola olan saplantısını anlamıyorum.

- Eu não consegui entender o que ele queria dizer.
- Eu não consegui entender o que ela queria dizer.

- Onun ne demek istediğini anlayamadım.
- Ne demek istediğini anlayamadım.

Para entender isso, precisamos usar nosso cérebro intensamente.

İşte bunu anlayabilmek için beynimizi yoğun kullanmak gerekiyor

Alguém disse algo mas eu não consegui entender.

Birisi bir şey söyledi ama onu anlayamadım.

Não consigo entender o que eles estavam pensando.

Onların ne düşündüklerini anlayamıyorum.

Eu sei que é difícil você entender isso.

Bunu anlamanın senin için zor olduğunu biliyorum.

Você não consegue entender que isso é impossível?

- Bunun imkansız olduğunu anlamayacak mısın?
- Bunun imkansız olduğunu anlayamıyor musunuz?

Tom parecia entender tudo o que você disse.

Tom söylediğin her şeyi anlıyor gibi görünüyordu.

Estou tentando entender a política do meu país.

- Ülkemin siyasetini anlamaya çalışıyorum.
- Ülkemin politikasını anlamayı deniyorum.

Não consegui entender nada do que ele disse.

Onun söylediğinden bir şey anlayamadım.

O Tom parece não entender o que aconteceu.

Tom ne olduğunu anlıyor gibi görünmüyor.

Tom não pareceu entender nada do que dissemos.

Tom söylediğimiz her şeyi anlıyor gibi görünmüyordu.