Translation of "Deixa" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Deixa" in a sentence and their turkish translations:

- Me deixa quieto.
- Deixa-me em paz.

Beni yalnız bırak.

- Isso me deixa nervoso.
- Isso me deixa nervosa.

O beni sinirlendiriyor.

- Você me deixa louco.
- Você me deixa louca.

Beni kızdırıyorsun.

Toma ou deixa.

Onu al, ya da bırak.

Deixa para mim.

Onu ellerime bırak.

- Deixa-o aí.
- Deixe-o aí.
- Deixa isso aí.

Onu oraya bırak.

- Deixa que ele vá embora.
- Deixa que ela vá embora.

Gitmesine izin ver.

Nada deixa ele bravo.

Onu hiçbir şey kızdıramaz.

Isso me deixa nervoso.

O, gerçekten sinirlerimi bozuyor.

Ela me deixa louco.

O, beni deli ediyor.

Deixa eu te abraçar.

- Dur sana bir sarılayım.
- Sana sarılmama izin ver.

Deixa isso para lá.

Onu yalnız bırak.

Deixa-o na mesa.

Onu masaya bırak.

Isso me deixa curioso.

Bu beni meraklı yapıyor.

Me deixa em paz.

Ben yalnız gideyim.

Deixa a porta aberta.

Kapıyı açık bırak.

Isso me deixa arrepiado.

O benim tüylerimi diken diken eder.

Isso me deixa feliz.

O beni mutlu ediyor.

Isso me deixa triste.

Bu beni üzgün hissettiriyor.

Isso me deixa furioso.

O beni kızdırır.

Tom deixa Mary ganhar.

Tom Mary'nin kazanmasına izin veriyor.

O leite nos deixa fortes.

Süt bizi güçlendirir.

Ela te deixa sem fôlego.

O seni nefessiz bırakır.

Ele te deixa sem fôlego.

O seni nefes nefese bırakır.

Isso me deixa muito feliz.

Bu beni çok mutlu ediyor.

Me deixa experimentar uma coisa.

Bir şey denememe izin ver.

Deixa meu carro em paz.

Arabamı yalnız bırakın.

Isso me deixa muito triste.

Bu beni gerçekten üzüyor.

Esse cara me deixa louco.

Şu çocuk beni deli ediyor.

Tom sempre nos deixa ajudar.

Tom her zaman yardım etmemize izin verir.

Deixa o Tom carregar isso.

Tom'un onu taşımasına izin ver.

Tom nunca deixa-nos jogar.

- Tom asla bizim oynamamıza izin vermez.
- Tom bizim oynamamıza hiç izin vermiyor.

Isso me deixa tão preocupado.

Bu beni çok endişelendiriyor.

Tom sempre me deixa esperando.

Tom her zaman beni bekletiyor.

Ela me deixa completamente louco.

- O beni tamamen sinir ediyor.
- O tamamen beni çıldırtıyor.

Esse trabalho me deixa deprimido.

Bu iş canımı sıkıyor.

Deixa-me olhar para isso.

Onu inceleyeyim.

Ela me deixa totalmente louco.

O beni tamamen deli ediyor.

Não posso deixa-lo sozinho.

Ben ona tek başına izin veremem.

A paixão o deixa cego.

- Tutku onu kör eder.
- Hırs onu kör eder.

Fazer isso me deixa feliz.

Onu yapmak beni mutlu ediyor.

Tom não deixa Mary dirigir.

Tom Mary'nin araba sürmesine izin vermiyor.

- O que você está fazendo me deixa nervosa.
- O que você está fazendo me deixa nervoso.
- O que vocês estão fazendo me deixa nervoso.
- O que vocês estão fazendo me deixa nervosa.

Yaptığın şey beni sinirlendiriyor.

Seu sorriso sempre me deixa feliz.

Gülüşün beni hep mutlu ediyor.

O que te deixa tão triste?

Seni o kadar üzen nedir?

Você me deixa ver suas anotações?

Notlarına bakmama izin verir misin?

Ele frequentemente deixa as pessoas zangadas.

O sık sık insanları kızdırır.

Seu mau comportamento me deixa nervoso.

Onun kaba davranışı beni kızdırır.

- Deixa isso aí.
- Deixe isto aqui.

Bunu burada bırak.

Tom não deixa ninguém tocar nele.

Tom hiç kimsenin kendisine dokunmasına izin vermez.

Isso te deixa feliz, não é?

Bu seni mutlu ediyor, değil mi?

- Deixa-me sair!
- Deixe-me sair!

Çıkarın beni!

- Me deixe.
- Deixe-me.
- Me deixa.

Bırak beni.

Tom sempre deixa seu computador ligado.

Tom her zaman bilgisayarını açık bırakır.

Você nunca me deixa fazer nada.

Bir şey yapmama izin vermiyorsun.

O seu silêncio me deixa nervosa.

Senin sessizliğin beni sinirlendiriyor.

Por que não nos deixa ir?

Neden gitmemize izin vermiyorsun?

Deixa a janela aberta um pouco.

Bir süre için pencereyi açık bırak.

Meu pai não me deixa dirigir.

Babam bana araba sürdürmüyor.

Isso é que me deixa nervoso.

Beni sinirlendiren bu.

Deixa para lá! É muito arriscado.

Unut gitsin. O çok riskli.

O silêncio deixa algumas pessoas nervosas.

Sessizlik bazı insanları sinirli yapar.

Tom não deixa Maria se aproximar.

Tom Mary'nin kendisine yaklaşmasına izin vermiyor.

Deixa que eu pego para vocês.

Onu senin için alayım.

Deixa os documentos no meu gabinete.

Belgeleri ofisimde bırakın.

Só me deixa terminar este jogo.

Sadece bu oyunu bitirmeme izin verin.

- Tom não deixa Maria dirigir seu carro.
- Tom não deixa Maria dirigir o carro dele.

Tom Mary'nin onun arabasını sürmesine izin vermiyor.

- Deixe o Tom tentar.
- Deixa o Tom tentar.
- Deixe o Tom experimentar.
- Deixa o Tom experimentar.

Tom'un onu denemesine izin ver.

- Esqueça.
- Esquece.
- Esqueça isso.
- Esqueçam.
- Esqueça!
- Deixa.

Unut gitsin.

Estou estarrecido. Você me deixa sem palavras.

Ben dehşete düştüm. Beni nutku tutulmuş bırakıyorsun.

Deixa-me te mostrar algo que encontrei.

Sana bulduğum bir şeyi göstereyim.

- Deixe-me cuidar disso.
- Deixa para mim.

Bırak bunu ben halledeyim.

- Deixa-me sair!
- Deixe-me ir embora!

Bırak gideyim.

Esse xampu deixa meu cabelo curto brilhante.

Bu şampuan saçımı parlak yapıyor.

Deixa que eu te leve em casa.

Seni eve götüreyim.

Agora deixa eu te fazer uma pergunta.

Şimdi, sana bir soru sorayım.

Ele deixa tudo para o ultimo minuto.

O her şeyi son dakikaya bırakır.

Tom nunca deixa ninguém fazer alguma coisa.

Tom asla birinin bir şey yapmasına izin vermez.

Por favor, deixa-me falar com ele.

Lütfen onunla konuşmama izin ver.

Por favor, deixa-me falar com ela.

Lütfen onunla konuşmama izin ver.

E a hipotermia deixa de ser um risco.

Yani artık hipotermi tehlikesi yok.

O coma que ele geralmente deixa para trás

genellikle arkasında bıraktığı koma

Quem vem de trás também deixa vestígios químicos

arkadan gelenler de yalnız, kimyasal izler bırakıyorlar

- Vive e deixa viver.
- Viva e deixe viver.

Yaşa ve yaşat.

Meu irmão deixa o quarto dele uma bagunça.

Erkek kardeşim odasını karmaşa içinde bırakır.

- Deixa que ele vá embora.
- Deixe-o ir.

Gitmesine izin ver.

Mãe, esse corte de cabelo deixa você velha.

Anne, o saç sitili seni yaşlı gösteriyor.

Isso deixa tudo complicado e um pouco assustador.

Yani, bu durum işleri karmaşık hale getiriyor ve biraz da korkutu.

Por que você não deixa o Tom quieto?

Niçin Tom'u rahat bırakmıyorsun?

Uma maçã por dia deixa o médico longe.

- Her gün bir elma, doktoru uzak tutar.
- Günde bir elma, doktoru uzak tutar.