Translation of "Paz" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Paz" in a sentence and their turkish translations:

Paz.

Selam.

- Eles vivem em paz.
- Elas vivem em paz.

Onlar barış içinde yaşarlar.

- Me deixe em paz!
- Deixe-me sozinho.
- Deixe-me em paz!
- Me deixa em paz.
- Deixe-me sozinha!
- Deixa-me em paz!
- Deixem-me em paz!

Beni yalnız bırak!

Amor e paz.

Sevgi ve Barış.

Vivemos em paz.

- Biz barış içinde yaşarız.
- Huzur içinde yaşıyoruz.

Aspiramos à paz.

- Biz barış için can atıyoruz.
- Barış burnumuzda tütüyor.

Ansiamos pela paz

Biz barış için can atıyoruz.

Venho em paz.

Barış içinde gelirim.

Descanse em paz.

- Huzur içinde yat.
- Huzur içinde yatsın.

- Deixe-me trabalhar em paz.
- Deixem-me trabalhar em paz.

Barış içinde çalışayım.

O presidente deseja paz.

Başkan barış ister.

Concede-nos a paz!

Bize huzur ver!

Me deixa em paz.

Ben yalnız gideyim.

Eles viveram em paz.

Onlar barış içinde yaşadı.

A paz esteja contigo.

Barış seninle olsun.

Eles querem a paz.

Onlar barış istiyor.

Estamos vindo em paz.

Biz barış içinde geliriz.

Deixe-o em paz.

Onu rahat bırakın.

Deixe-me em paz.

Beni yalnız bırakın.

Vamos festejar em paz.

Barış içinde parti verelim.

A paz esteja contigo!

Barış seninle olsun.

- Seu avô morreu em paz.
- O avô dele morreu em paz.

Onun büyükbabası huzur içinde vefat etti.

Deixe-os em paz, e eles vão deixar você em paz.

Onları yalnız bırakın, onlar sizi yalnız bırakacaklardır.

- A pomba representa a paz.
- A pomba é o símbolo da paz.

- Güvercin barış anlamına gelir.
- Güvercin barışı simgeler.

Não há um caminho para a paz. A paz é o caminho.

Barış için yol yoktur. Barış yoldur.

"Que a paz esteja com você." "A paz esteja com você também."

"Selamünaleyküm." "Ve aleykümselam."

O mundo todo deseja paz.

Tüm dünya barış istiyor.

Toda a nação quer paz.

Bütün ulus barış istiyor.

Paz é melhor que guerra.

Barış savaştan daha iyidir.

Deixa meu carro em paz.

Arabamı yalnız bırakın.

Estamos trabalhando pela paz mundial

Biz dünya barışı için çalışıyoruz.

Este tratado assegura a paz.

Bu antlaşma barışı garantiye alır.

Deixem a pobrezinha em paz!

Zavallı kızı yalnız bırak.

Dá-nos a paz, Senhor.

Huzur ver, Tanrım.

Todos querem a paz permanente.

Herkes kalıcı barış istiyor.

Posso finalmente morrer em paz.

Sonunda huzur içinde ölebilirim.

Deixe-me comer em paz.

Huzur içinde yiyeyim.

A nação estava em paz.

Ulus barış halindeydi.

Eles vieram para pedir paz.

Onlar barış istemek için geldi.

Deixe-me morrer em paz.

Huzur içinde ölmeme izin ver.

Quem escreveu "Guerra e Paz"?

"Savaş ve Barış"ı kim yazdı?

- Por favor, apenas me deixe em paz.
- Apenas me deixe em paz, por favor.
- Só me deixa em paz, por favor.

Lütfen sadece beni yalnız bırakın.

- Me deixe em paz!
- Me deixa em paz.
- Não me aborreças.
- Não me irrite.

- Beni yalnız bırakın.
- Beni rahatsız etmeyin.
- Canımı sıkmayın.

Todo o mundo deseja a paz.

Barışı tüm dünya arzuluyor.

Por favor, me deixe em paz.

Lütfen beni yalnız bırak.

O presidente quer a paz, né?

Başkan barış istiyor, değil mi?

A paz é preferível à guerra.

Barış savaştan daha iyidir.

O mundo ainda não encontrou paz.

Dünya hala huzur bulamadı.

Se desejas paz, prepara a guerra.

Barış istiyorsan, savaş için hazırlan.

Ela finalmente leu "Guerra e Paz".

O nihayet Savaş ve Barış'ı okudu.

Todos nós desejamos paz mundial perpétua.

Hepimiz kalıcı dünya barışı istiyoruz.

Eu gosto de paz e silêncio.

Ben huzur ve sakinliği severim.

Prometo deixar o Tom em paz.

Tom'u yalnız bırakmaya söz veriyorum.

Por que não há paz mundial?

Neden dünya barışı yok?

Fadil pode morrer em paz agora.

Fadıl şimdi huzur içinde ölebilir.

Deixe a minha família em paz!

Ailemi rahat bırak!

- Você pode me deixar sozinho?
- Você pode me deixar em paz?
- Podes me deixar sozinho?
- Podes me deixar em paz?
- Poderia deixar-me em paz?

- Beni yalnız bırakabilir misin?
- Beni yalnız bırakır mısın?

- Não há ninguém que não deseje a paz.
- Não há ninguém que não deseja a paz.

Barışı istemeyen kimse yok.

- Por que você não me deixa em paz?
- Por que vocês não me deixam em paz?

Niçin beni yalnız bırakmıyorsun?

Um ramo de oliveira simboliza a paz.

Bir zeytin dalı barışı simgeler.

A pomba é um símbolo da paz.

- Güvercin, barışın sembolüdür.
- Güvercin bir barış sembolüdür.

O contrário da paz é a guerra.

Barışın zıddı savaştır.

Quem não espera por paz e segurança?

Kim barış ve güvenliği istemez?

Japão está em paz com seus vizinhos.

Japonya komşularıyla barış içindedir.

Uma pomba é um símbolo da paz.

Güvercin bir barış sembolüdür.

Por favor, deixe-me comer em paz.

Lütfen barış içinde yememe izin ver.

A meditação me dá paz de espírito.

Meditasyom bana iç huzuru verir.

Ela leu Guerra e Paz 15 vezes.

O, Savaş ve barış'ı 15 kez okudu.

Eu também não li "Guerra e Paz".

"Savaş ve Barışı" ben de okumadım.

- Deixe-me sozinho.
- Deixe-me em paz.

- Beni yalnız bırak.
- Beni rahat bırak.

- Me deixa quieto.
- Deixa-me em paz.

Beni yalnız bırak.

Você deveria tê-lo deixado em paz.

Onu yalnız bırakmalıydın.

É melhor deixares o Tom em paz.

Tom'u yalnız bıraksan iyi olur.

Eu prometi deixar o Tom em paz.

Tom'u yalnız bırakacağıma söz verdim.

Quero que deixes o Tom em paz.

Tom'u yalnız bırakmanı istiyorum.

Somente a paz pode salvar o mundo.

Barıştan başka hiçbir şey dünyayı kurtaramaz.

Nada é tão importante como a paz.

Hiçbir şey barış kadar önemli değildir.

Ela é qual uma pomba da paz.

O bir barış güvercini gibi.

- Deixe-me em paz! Não está vendo que estou ocupado?
- Deixem-me em paz! Não estão vendo que estou ocupado?
- Deixe-me em paz! Não está vendo que estou ocupada?
- Deixem-me em paz! Não estão vendo que estou ocupada?

Beni yalnız bırak! Görmüyor musun, meşgulüm.

A pomba é um símbolo famoso da paz.

Güvercin ünlü bir barış sembolüdür.

A paz voltou após três anos de guerra.

Üç yıllık savaşın ardından barış geri döndü.

O acordo de paz irá ser assinado amanhã.

Barış antlaşması yarın imzalanacak.

Caia fora daqui. Preciso de paz e tranquilidade.

Defol buradan. Benim biraz barışa ve sessizliğe ihtiyacım var.

Eu quero que você nos deixe em paz.

- Bizi yalnız bırakmanı istiyorum.
- Bizi yalnız bırakmanızı istiyorum.

Meu sonho é viver em paz no vilarejo.

Hayalim köyde huzur içinde yaşamaktır.

Deixe-a em paz ou vai se arrepender.

Onu yalnız bırak yoksa pişman olursun.

Diga ao Tom que me deixe em paz.

Tom'a beni yalnız bırakmasını söyle.

Por que não deixas o Tom em paz?

Niçin Tom'u yalnız bırakmıyorsun?

Em teus braços minha alma encontra a paz.

Senin kollarında ruhum huzur buluyor.

Eles queriam viver em paz com os indianos.

Kızılderililer ile barış içinde yaşamak istediler.

É mais fácil fazer guerra do que paz.

Savaş yapmak, barış yapmaktan daha kolaydır.

- Quem busca controlar o destino jamais encontrará a paz.
- Aquele que procura controlar o destino jamais encontrará a paz.

Kaderi idare etmek isteyen asla barış bulamaz.

Paz permanente não é nada além de uma ilusão.

Daimi barış, illüzyondan başka bir şey değildir.

Terrorismo é um dos maiores inimigos da paz mundial.

Terörizm dünya barışının en büyük düşmanlarından biridir.