Translation of "Bater" in Turkish

0.017 sec.

Examples of using "Bater" in a sentence and their turkish translations:

- Para de me bater!
- Pare de me bater!

Bana vurmayı kes!

- Ele ia me bater!
- Ele iria me bater!

O bana vuracaktı!

Bater-se oficialmente

resmen birbirimizi dövmek için

- Tom ameaçou me bater.
- O Tom ameaçou me bater.

Tom beni dövmekle tehdit etti.

- Você não pode me bater.
- Vocês não podem me bater.

Beni dövemezsin.

Você vai me bater?

Bana vuracak mısın?

- Ouvi alguém bater a porta.
- Eu ouvi alguém bater a porta.

Birinin kapıyı çarptığını duydum.

- Para de bater na tua irmã.
- Pare de bater na sua irmã.

Kız kardeşine vurmayı bırak.

O coração para de bater.

Kalbi atmayı bırakıyor.

Meu coração começou a bater.

Kalbim atmaya başladı.

Meu coração parou de bater.

Kalbim atmayı bıraktı.

- Você não pode bater em sua irmã.
- Não podes bater em tua irmã.

Kız kardeşine vuramazsın.

- Pensei que Tom fosse me bater.
- Eu pensei que Tom fosse me bater.

- Tom'un bana vuracağını düşündüm.
- Tom'un bana çarpacağını sanıyordum.
- Tom'un bana vuracağını sanıyordum.

- Tom começou a bater na porta.
- O Tom começou a bater na porta.

Tom kapıya vurmaya başladı.

- Você não pode bater em seu irmão.
- Você não pode bater no seu irmão.

Erkek kardeşine vuramazsın.

Pare de bater em seu irmão.

Erkek kardeşine vurmayı bırak.

Ninguém pode bater o seu recorde.

Hiç kimse onun rekorunu kıramaz.

Maria começou a bater na filha.

Mary kızını dövmeye başladı.

Maria começou a bater em Tom.

Mary Tom'u yenmeye başladı.

Tom começou a bater na filha.

Tom kızına vurmaya başladı.

Tom começou a bater no filho.

Tom oğluna vurmaya başladı.

Tom começou a bater nos filhos.

Tom çocukları dövmeye başladı.

Tom começou a bater em Maria.

Tom Mary'yi dövmeye başladı.

- Estou sentindo uma vontade enorme de bater em alguém.
- Eu realmente preciso bater em alguém.

Ben gerçekten birine vurmalıyım.

Por que não apenas bater na porta?

Neden sadece kapıyı çalmıyoruz?

Não deixe o Tom bater na Mary.

Tom'un Mary'ye vurmasına izin verme.

Ela não vai parar de me bater.

O beni dövmekten vazgeçmeyecek.

Você parou de bater na sua mulher?

Karını dövmeyi bıraktın mı?

Eu vi o carro bater num homem.

Arabanın bir adama çarptığını gördüm.

Você vai bater os ovos no liquidificador?

Yumurtaları çırpmak için karıştırıcı kullanacak mısın?

O Tomás parecia que ia bater na Maria.

Tom Mary'ye vuracak gibi görünüyordu.

- Posso tirar fotos aqui?
- Posso bater fotos aqui?

Burada fotoğraf çekebilir miyim?

Não entre no meu quarto sem bater à porta.

Kapıyı çalmadan odama gelmeyin.

Tom queria bater em Maria, mas ele se controlou.

Tom Mary'ye vurmak istedi ama kendini kontrol etti.

- Você não vai me bater.
- Você não me vencerá.

Beni yenmeyeceksin.

O Tom disse que ele não queria me bater.

Tom amacının bana vurmak olmadığını söyledi.

- Pensei que íamos despenhar-nos.
- Pensei que íamos bater.

Çarpışacağımızı düşündüm.

Será que o senhor poderia bater esta carta para mim?

Bu mektubu benim için yazar mısın?

Um pássaro pode planar no ar sem bater as asas.

Bir kuş kanatlarını oynatmadan havada süzülebilir.

"Por que você bateu nele?" "Porque ele ia me bater."

"Ona neden vurdun?" "O bana vuracaktı!"

Eu só queria bater um papinho com Tom antes dele sair.

Ben sadece biz gitmeden önce Tom'la hızlı bir görüşme yapmak istiyorum.

O coração de Tom começou a bater mais forte de repente.

Tom'un kalbi birdenbire daha hızlı atmaya başladı.

- Você acha que consegue me bater?
- Você acha que pode me vencer?

Beni yenebileceğini düşünüyor musun?

Quanto mais depressa o coração bater, mais depressa o veneno percorre o corpo.

Kalbiniz ne kadar hızlı atarsa zehir vücudunuzda o kadar hızlı dolaşır.

Tom ouviu alguém bater à porta e foi até ela para abri-la.

Tom, kapının vurulduğunu duydu ve açmak üzere kapıya doğru yürüdü.

A distância ouvem-se vozes, o bater de janelas e o latido de cachorros.

Uzakta, sesler, panjurların çarpması ve köpeklerin havlaması duyulabilir.

Tom parou de bater na porta assim que percebeu que Mary não estava em casa.

Tom, Mary'nin evde olmadığını fark eder etmez kapıyı çalmayı bıraktı.

Quando eu estava na escola, éramos espancados regularmente. Hoje em dia, é ilegal em muitas escolas um professor bater em um aluno.

Ben okuldayken, sürekli dövülürdük. Bugünlerde, birçok okulda bir öğretmenin bir öğrenciye vurması yasadışıdır.