Examples of using "Dovette" in a sentence and their turkish translations:
O sonunda çekilmek zorunda kaldı.
Acısı koşuyu bıraktıracak derecede çoğalmıştı hatta.
Tom ateş yakmak zorunda kaldı.
Tom Boston'a geri dönmek zorunda kaldı.
Tom terk etmek zorunda kaldı.
O geri çekilmek zorunda kaldı.
Tom beklemek zorunda kaldı.
Tom kabul etmek zorunda kaldı.
Tom gitmek zorunda kaldı.
Tom Mary'yi beklemek zorunda kaldı.
Tom teklifi geri çevirmek zorunda kaldı.
Sami, Leyla'yı öldürmek zorunda kaldı.
Tom hiçbir şeyi açıklamak zorunda değildi.
Tom hiçbir şey satın almak zorunda değildi.
- Fadıl gitmek zorunda kaldı.
- Fadıl gitmek zorundaydı.
Mary okula gitmek zorunda kaldı.
Babası öldükten sonra, o tek başına çalışmak zorunda kaldı.
- Tom acıya göğüs germek zorunda kaldı.
- Tom katlanmak zorunda kaldı.
Kurban tanıklık etmek zorunda değildi.
Tom istifa etmek zorundaydı.
Tom zarar ziyan için para ödemek zorunda kaldı.
Tom kendi başına gitmek zorundaydı.
Tom bir taksiye binmek zorunda.
Tom çevre yolundan gitmek zorundaydı.
Tom yenilgiyi kabul etmek zorunda kaldı.
Tom uzun süre beklemek zorunda kaldı.
Sami kontrole gitmek zorunda kaldı.
Tom odasını temizlemek zorunda kaldı.
Venedik büyük tavizler vermek durumunda kaldı ve Ceneviz gibi savaşmaktan yorulmuştu.
O, evinden ayrılmak zorunda kaldı.
Başkan istifa etmek zorunda.
Tom zor bir karar vermek zorunda kaldı.
Tom hayalinden vazgeçmek zorunda kaldı.
Tom üç saat beklemek zorunda kaldı.
Tom gezisini iptal etmek zorunda kaldı.
Tom hastaneye gitmek zorunda kaldı.
Tom eve erken gitmek zorundaydı.
Tom eve dönmek zorunda değildi.
Tom şakayı Mary'ye açıklamak zorunda kaldı.
Tom bana iki kez sormak zorunda değildi.
Gezisine gizlice devam etmek zorunda kaldı.
O mağaza, fiyatlarını düşürmek zorunda kaldı.
Odasını kız kardeşi ile birlikte paylaşmak zorunda kaldı.
Tom oraya yalnız gitmek zorunda kaldı.
son söze sahipti . Apollo 8 aya ulaştığında, mürettebat yavaşlamak ve Ay'ın yerçekimi tarafından ele geçirilmek
Tom uygulama sırasında sol dizini incitti, bu yüzden John oyunu yerinde oynamak zorunda kaldı.
Tom Boston'a gitmek zorunda kaldı.
O bir yıl önce ülkesini terk etmişti.
Tom Boston'a dönmek zorundaydı.
Başkan Truman zor kararlar almalıydı.
Tom bir hafta hastanede kalmak zorundaydı.
Tom bir çekici için üç saat beklemek zorunda kaldı.
Tom sırada beklemek zorunda değildi.
Tom Mary ile Boston'a gitmek zorunda kaldı.
Tom üç hafta boyunca hastanede kalmak zorunda kaldı.
O, planı gerçekleştirmek için bütün deneyimine başvurmak zorunda kaldı.
Yükü düştüğü için kamyon mecburen durdu.
Andrew Johnson hayatını kurtarmak için evini terk etmek zorunda kaldı.
Robert o kadar meşguldu ki golf oynamak için bir daveti geri çevirmek zorunda kaldı.
O, bacağını kırdığında üç ay koltuk değnekleri kullanmak zorunda kaldı.
Şehirden ayrılmak zorundaydı, bu yüzden Berlin'e taşındı.