Translation of "Angemessen" in Turkish

- Es erschien angemessen.
- Das schien angemessen zu sein.

O uygun görünüyordu.

Andere finden es angemessen.

diğerleri bunun kesinlikle nazik olduğunu düşünebilir.

Seine Forderungen sind angemessen.

O, taleplerinde makuldür.

Tom hat angemessen reagiert.

Tom uygun olarak tepki gösterdi.

- Seine Sprache war dem Anlaß angemessen.
- Seine Ausdrucksweise war dem Anlaß angemessen.

Onun konuşması ortam için uygundu.

Hältst du es für angemessen?

Bunun uygun olduğunu düşünüyor musun?

Das wäre wahrscheinlich nicht angemessen.

Bu muhtemelen uygun olmaz.

Das Haus ist angemessen isoliert.

Ev uygun şekilde yalıtılmış.

Ihr Benehmen war dem Anlass angemessen.

Onun davranışı ortama uygundu.

Dieses Lied schien angemessen zu sein.

Bu şarkı uygun görünüyordu.

Seine Geschichte war dem Anlass nicht angemessen.

Onun hikayesi durum için uygun değildi.

Tom findet, dass der Preis angemessen ist.

Tom bu fiyatın makul olduğunu düşünüyor.

Deine Kleidung ist für den Anlass nicht angemessen.

Giydiğin şey gittiğimiz yer için uygun değil.

Tom sagte, er halte Marias Strafe für angemessen.

Tom, Mary'nin cezasının uygun olduğunu düşündüğünü söyledi.

Bis jetzt ist unsere Reaktion darauf in keinster Weise angemessen.

Şimdiye kadar, müdahalemiz yeterliliğin yakınından dahi geçmedi.

Tom erhielt eine geringere Bezahlung, als er für sich für angemessen hielt.

Tom, hak ettiğini düşündüğü kadar ücret almıyordu.

Effektiv sind, müssen sie angemessen bezahlt, gekleidet und ernährt werden - etwas, was die Französische Republik

etkili olabilmeleri için, onlara düzgün bir şekilde ödeme yapılmalı, giydirilmeli ve beslenmelidir - Fransız Cumhuriyeti'nin

Ich musste mich umziehen, weil das, was ich gerade trug, der Situation nicht angemessen war.

Giydiğim şey durum için uygun olmadığından dolayı elbiseleri değiştirmek zorunda kaldım.

Er machte es sich zur obersten Priorität, dafür zu sorgen, dass seine eigenen Männer angemessen bezahlt und ernährt wurden - etwas, das

. Kendi adamlarına düzgün bir şekilde ödeme yapılmasını ve beslenmesini sağlamak için ilk önceliği yaptı

- Tom fand nicht, dass das, was Maria anhatte, für den Anlass angemessen war.
- Tom fand das, was Maria trug, für den Anlass unangemessen.

Tom Mary'nin giydiğinin ortam için uygun olduğunu düşünmüyordu.