Translation of "N'avait" in Turkish

0.018 sec.

Examples of using "N'avait" in a sentence and their turkish translations:

Il n'avait pas d'argent.

- Onun hiç parası yoktu.
- Onun parası yoktu.

Il n'avait pas sommeil.

- Uykusu yoktu.
- Yorgun değildi.

Tom n'avait pas soif.

Tom susamamıştı.

Elle n'avait aucun frère.

Onun erkek kardeşi yoktu.

Marie n'avait pas soif.

Marie susamış değildi.

Personne n'avait de réponse.

Hiç kimsenin bir cevabı yoktu.

Tom n'avait pas d'enfants.

Tom'un hiç çocuğu yoktu.

Tom n'avait qu'une jambe.

Tom'un sadece bir bacağı vardı.

Tom n'avait rien d'autre.

Tom'un başka bir şeyi yoktu.

- Tom n'avait pas sa ceinture.
- Tom n'avait pas mis sa ceinture.
- Tom n'avait pas mis sa ceinture de sécurité.

Tom emniyet kemerini takmıyordu.

- Elle n'avait rien à faire avec.
- Elle n'avait rien à voir avec.

Onun onunla bir ilgisi yoktu.

- Tom n'avait pas à faire ça.
- Tom n'avait pas à faire ceci.

Tom bunu yapmak zorunda değildi.

Et il n'avait pas tort.

Haksız da değildi.

Il n'avait pas assez d'argent.

Onun yeterli parası yoktu.

Il n'avait pas l'air intelligent.

Akıllı bir çocuğa benzemiyordu.

Elle n'avait pas de frère.

Onun bir erkek kardeşi yoktu.

Tom n'avait pas le choix.

Tom'un seçeneği yoktu.

Il n'avait pas l'air heureux.

Mutlu görünmüyordu.

Tom n'avait besoin d'aucune aide.

Tom'un yardıma ihtiyacı yoktu.

Tom n'avait pas de frère.

Tom'un bir erkek kardeşi yoktu.

Elle n'avait pas assez d'argent.

Yeterli parası yoktu.

Elle n'avait plus de papier.

Onun kağıdı bitti.

Personne n'avait faim sauf moi.

Ben hariç kimse aç değildi.

Il n'avait pas l'air content.

O memnun görünmüyordu.

Tom n'avait rien à manger.

Tom'un yiyecek bir şeyi yoktu.

Tom n'avait rien à dire.

Tom'un söyleyecek bir şeyi yoktu.

Tom n'avait rien à perdre.

Tom'un kaybedecek hiçbir şeyi yoktu.

Tom n'avait pas le temps.

Tom'un vakti yoktu.

Pourquoi Tom n'avait rien dit?

- Tom niçin bir şey söylemedi?
- Neden Tom herhangi bir şey söylemedi?

On n'avait rien à perdre.

Kaybedecek hiçbir şeyimiz yoktu.

Tom n'avait pas très faim.

Tom çok aç değildi.

Le Congrès n'avait pas d'argent.

Kongre'nin parası yoktu.

Chris n'avait pas de voiture.

Chris'in bir arabası yoktu.

Tom n'avait pas beaucoup d'argent.

Tom'un çok parası yoktu.

Tom n'avait pas assez d'argent.

Tom'un yeterli parası yoktu.

Elle n'avait rien contre l'alcool.

Onun alkole karşı hiçbir şeyi yoktu.

Tom n'avait pas de fils.

Tom'n hiç oğlu yoktu.

Tom n'avait pas l'air impressionné.

Tom etkilenmiş görünmüyordu.

Tom n'avait pas l'air offensé.

Tom dargın görünmüyordu.

Tom n'avait peur de personne.

Tom kimseden korkmuyordu.

Elle n'avait presque pas d'argent.

Onun nedereyse hiç parası yoktu.

- Tom n'avait pas l'air très bien.
- Tom n'avait pas l'air très en forme.

Tom çok iyi görünmüyordu.

- Il n'avait pas l'intention de te blesser.
- Il n'avait pas l'intention de vous blesser.

Senin duygularını incitmek niyetinde değildi.

Anna n'avait pas de casier judiciaire

Şimdi, Anna'ın bir suç kaydı yoktu

Mais Ramel n'avait pas 500 dollars.

Ancak Ramel'in 500 doları yoktu.

Et cela n'avait jamais été filmé.

Kameraya da hiç alınmamıştır.

Qui il n'avait toujours jamais servi.

. Bu, onu, hala birlikte hizmet etmediği

Il n'avait pas d'ami pour l'aider.

Ona yardımcı olacak arkadaşı yoktu.

Le patient n'avait pas de fièvre.

Hastanın ateşi yoktu.

Personne n'avait confiance en mon pays.

Hiç kimse ülkeme güvenmedi.

Personne n'avait autre chose à dire.

Kimsenin söyleyecek başka bir şeyi yoktu.

Tom n'avait pas l'air si heureux.

Tom o kadar mutlu görünmüyordu.

Elle n'avait jamais été aussi effrayée.

O, asla o kadar korkmamıştı.

Puis, il n'avait plus eu d'argent.

- Bundan sonra artık onun hiç parası yoktu.
- Ondan sonra artık onun hiç parası kalmamıştı.

Elle n'avait plus rien à perdre.

Onun kaybedecek başka hiçbir şeyi yoktu.

Elle n'avait rien à faire hier.

Onun dün yapacak bir şeyi yoktu.

Tom n'avait pas l'habitude de perdre.

Tom başarısızlığa alışkın değildi.

Tom n'avait pas beaucoup à dire.

Tom'un söyleyecek çok şeyi yoktu.

Tom n'avait pas besoin de remercier.

Tom bana teşekkür etmek zorunda değildi.

Tom n'avait pas à se cacher.

Tom gizlenmek zorunda değildi.

Elle n'avait aucune idée quoi faire.

Ne yapacağı hakkında hiçbir fikri yoktu.

Aucun des quatre garçons n'avait d'alibi.

Çocukların dördünün bahaneleri yoktu.

Il n'avait presque pas de dents.

Onun az sayıda dişi vardı.

Il n'avait presque aucune éducation formelle.

Neredeyse hiç örgün eğitim almadı.

Elle n'avait même pas un crayon.

Onun hiç kurşun kalemi yoktu.

César n'avait pas de téléphone portable.

Sezar'ın hiç cep telefonu yoktu.

Tom n'avait aucun cadeau à ouvrir.

Tom'un hiç açacak hediyesi yoktu.

Tom n'avait pas peur de moi.

Tom benden korkmadı.

Sami n'avait pas envie d'être licencié.

Sami kovulmak istemiyordu.

Tom n'avait jamais embrassé quelqu'un auparavant.

Tom daha önce asla kimseyi öpmemişti.

Cela n'avait jamais été fait auparavant.

Daha önce hiç yapılmadı.

à quelqu'un qui n'avait jamais été ici.

açıklamak zorunda kalana kadar.

Donc ça n'avait aucun sens pour moi

Yani bana çok mantıklı gelmedi

Où personne n'avait jamais dirigé une armée.

hiç kimsenin orduya öncülük etmediği yer.

Qui n'avait aucune expérience dans la recherche.

ve araştırma deneyimim de yoktu.

Nancy n'avait jamais vu de panda géant.

Nancy daha önce bir dev panda görmemişti.

Tracy n'avait jamais utilisé des baguettes auparavant.

Tracy daha önce yemek çubuklarını hiç kullanmamıştı.

Elle n'avait pas d'affinité avec son mari.

O, kocasını sevmiyordu.

Elle n'avait personne vers qui se tourner.

Onun dönecek kimsesi yoktu.

Il m'a expliqué qu'il n'avait pas d'argent.

Parası olmadığını bana açıkladı.

Il n'avait alors pas d'argent sur lui.

Onun o zaman yanında parası yoktu.

Son discours n'avait aucun sens pour moi.

Onun konuşması bana göre mantıksızdı.

Sa proposition n'avait pas la moindre valeur.

Onun önerisi değersizdi.

Il n'avait aucune raison particulière d'y aller.

Oraya gitmek için özel bir nedeni yoktu.

Elle n'avait jamais été aussi effrayée auparavant.

O, daha önce hiç bu kadar korkmamıştı.

Ça n'avait rien à voir avec moi.

Onun benimle ilgisi yoktu.

Tom n'avait aucun moyen de vérifier l'information.

Tom'un bilgiyi doğrulayacak hiçbir yolu yoktu.

Il n'avait pas l'intention de te blesser.

O seni incitmek istemiyordu.

La pièce n'avait pas une seule fenêtre.

Odanın bir tek penceresi yoktu.

La nourriture n'avait pas l'air très appétissante.

Yemek çok iştah açıcı görünmüyordu.

Personne n'avait vu quoi que ce soit.

Hiç kimse bir şey görmemişti.

Il n'avait rien à voir avec l'affaire.

Onun olayla bir ilgisi yoktu.

Tom n'avait pas les idées en place.

Tom sağlıklı düşünmüyordu.

Tom n'avait pas à dire autre chose.

Tom başka bir şey söylemek zorunda değildi.

Tom n'avait pas peur de la mort.

Tom ölümden korkmuyordu.