Translation of "Levé" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Levé" in a sentence and their turkish translations:

Je suis levé.

Ben uyanığım.

Tu t'es levé tôt.

Erken kalktın.

Tu t'es levé tôt ?

Erken kalktın mı?

Je me suis levé.

Ben ayağa kalktım.

Personne ne s'est levé.

Kimse kalkmadı.

Le brouillard s'est levé.

Sis kalktı.

Tom s'est levé tôt.

Tom erkenden kalkmıştı.

Tom a levé ses mains.

Tom ellerini kaldırdı.

Elle a levé sa main.

O elini kaldırdı.

Mon gâteau n'a pas levé.

Benim kekim kabarmadı.

Jim a levé la main.

Jim elini kaldırdı.

Il a levé son chapeau.

O, şapkasını kaldırdı.

Tout le monde s'est levé.

Onların hepsi ayağa kalktılar.

Je me suis levé lentement.

Ben yavaş yavaş ayağa kalktım.

Le soleil est déjà levé.

- Güneş zaten yükselmiş.
- Güneş zaten yukarıda.

- Il s'est levé plus tôt qu'à l'habitude.
- Il s'est levé plus tôt que d'habitude.

O, her zamankinden daha erken kalktı.

Pourquoi t'es-tu levé aussi tôt ?

Buraya neden bu kadar erken geldin?

Il n'a pas levé sa main.

O, elini havaya kaldırmadı.

On s'est levé pour nous acclamer.

Biz ayakta alkışlandık.

Le soleil est-il déjà levé ?

Güneş doğdu mu?

Le soleil n'est pas encore levé.

Güneş henüz doğmadı.

Il ne s'est pas levé tôt.

O erken kalkmadı.

Je me suis levé à l'aube.

Şafak sökümünde kalktım.

Thomas s'est levé à 7 h.

Tom 7.00'de kalktı.

Je me suis levé tôt aujourd'hui.

Bugün erken kalktım.

Tom s'est levé tôt ce matin.

Tom bu sabah erken kalktı.

Je me suis levé tôt hier.

Ben dün erken kalktım.

- Sami se leva.
- Sami s'est levé.

Sami ayağa kalktı.

- À quelle heure tu t'es levé aujourd'hui ?
- À quelle heure vous êtes-vous levé aujourd'hui ?

Bugün saat kaçta kalktın?

Je me suis levé tôt, comme d'habitude.

Ben her zamanki gibi erken kalktım.

Aujourd'hui, je me suis levé très tôt.

Bugün çok erken kalktım.

Le soleil ne s'est pas encore levé.

Güneş henüz doğmadı.

Je me suis levé tard ce matin.

Bu sabah geç kalktım.

Je me suis levé à sept heures.

Ben yedide kalktım.

Je me suis levé vers cinq heures.

- Ben yaklaşık beşte kalktım.
- Beş gibi kalktım.

Je me suis levé tôt ce matin.

Bu sabah erken kalktım.

À quelle heure t'es-tu levé aujourd'hui ?

Bu sabah saat kaçta kalktın?

Merci de me voir au pied levé.

Böyle kısa bir sürede beni gördüğünüz için teşekkürler.

Quand David a levé la tête et dit :

David bana baktı ve şöyle dedi:

Le soleil ne s'est pas levé depuis octobre.

Ekimden beri güneş çıkmamış.

Je me suis levé plus tôt que d'habitude.

Ben her zamankinden daha erken kalktım.

Il nous a fallu réfléchir au pied levé.

Beklemeden cevap vermek zorundaydık.

Il ne s'est pas levé tôt ce matin.

Sabah erken kalkmadı.

J'avais quelques questions et j'ai levé la main.

Birkaç sorum vardı ve elimi kaldırdım.

Je me suis levé très tard ce matin.

Bu sabah çok geç kalktım.

Il s'est levé à huit heures du matin.

O, sabah sekizde kalktı.

Le chef de l'ordre établi est-il levé? Abrogations

kurulu düzene baş mı kaldırılırmış! Kaldırdı

Pourquoi est-ce que tu t'es levé si tôt ?

Niçin bu kadar erken kalktın?

- L'étudiant leva la main.
- L'étudiant a levé la main.

Öğrenci elini kaldırdı.

- L'étudiante leva la main.
- L'étudiante a levé la main.

Öğrenci elini kaldırdı.

- Elle leva les mains.
- Elle a levé les mains.

O ellerini kaldırdı.

Je me suis levé de mauvais poil ce matin.

Bu sabah yatağın yanlış tarafından kalktım.

Il s'est levé plus tôt que d'habitude ce matin.

O, bu sabah her zamankinden daha erken kaktı.

- Tom a levé les yeux.
- Tom leva les yeux.

Tom sözlükte aradı.

Lorsque le rideau fut levé, la scène était sombre.

Perde açıldığında, sahne karanlıktı.

Je me suis levé il y a une minute.

Bir dakika önce kalktım.

Takeshi a levé la main pour poser une question.

Takeshi bir soru sormak için elini kaldırdı.

Je me suis levé trois fois durant la nuit.

Gece üç defa uyandım.

La rosée s'est évaporée quand le soleil s'est levé.

Güneş doğduğunda çiğ buharlaştı.

Ce matin je me suis levé plus tôt que d'habitude.

Bu sabah her zamankinden daha erken kalktım.

Je me suis levé tôt ce matin pour aller pêcher.

- Balık tutmaya gitmek için bu sabah erken kalktım.
- Bu sabah balığa gitmek için erken kalktım.

Je me suis levé tôt pour prendre le premier train.

İlk trene yetişmek için erken kalktım.

- Il se mit debout.
- Il se dressa.
- Il s'est levé.

- O, ayağa kalktı.
- Ayağa kalktı.

Quand je me suis levé, le soleil était déjà haut.

Ben kalktığımda, gökyüzünde güneş zaten yüksekti.

Je me suis levé tôt pour assister à la réunion.

Toplantıya katılmak için erken kalktım.

Il pleuvait fort quand je me suis levé ce matin.

Bu sabah kalktığımda ağır biçimde yağmur yağıyordu.

Il s'est levé tôt pour attraper son train à temps.

Trene vaktinde yetişmek için erken kalktı.

- Es-tu levé ?
- Es-tu levée ?
- Êtes-vous levé ?
- Êtes-vous levée ?
- Êtes-vous levés ?
- Êtes-vous levées ?
- Es-tu debout ?
- Êtes-vous debout ?

Uyanık mısın?

Il s'est levé et a annoncé qu'il avait fait une erreur

ayağa kalktı ve bir yanlış yaptığını,

Comment se fait-il que tu te sois levé si tôt ?

Niçin bu kadar erken kalktın?

Tom ne s'est pas levé aussi tôt qu'il le fait habituellement.

Tom genellikle kalktığı kadar erken kalkmadı.

- Tom leva sa main droite.
- Tom a levé sa main droite.

Tom sağ elini kaldırdı.

Je me suis levé à six heures et demi ce matin.

Bu sabah 6:30'da kalktım.

Et les pilotes disent qu'il n'a pas levé le nez de l'avion

ve pilotların özellikle uçağın burnunu kaldırmadığını söylüyor

- C'est pourquoi il se leva tôt.
- C'est pourquoi il s'est levé tôt.

O bu yüzden erken kalktı.

Je me suis levé de bonne heure pour prendre le premier train.

İlk treni yakalamak için yeterince erken kalktım.

Tu ferais mieux d'éviter Tom aujourd'hui. Il s'est levé du pied gauche.

Bugün Tom'dan uzak dursan iyi olur. Bu sabah yatağın ters tarafından kalkmış.

- Tom se leva pour aider Mary.
- Tom s'est levé pour aider Mary.

Tom Mary'ye yardım etmek için kalktı.

Ce matin je me suis levé une heure plus tôt que d'habitude.

Bu sabah her zamankinden bir saat erken kalktım.

Il s'est levé à six heures et est parti à sept heures.

Altı kalktım, ve yedide evden ayrıldım.

Mon frère a raté le train, parce qu'il s'est levé trop tard.

Kardeşim geç kalktığı için treni kaçırdı.

Ont silencieusement levé leur poing sur le podium des Jeux Olympique de 68,

68 olimpiyatlarında siyahların haklarına dikkat çekmek için

- Je me suis levé.
- Je me suis tenu debout.
- Je me suis tenue debout.

Durdum.

- Je me suis levé à six heures.
- Je me suis levée à six heures.

Ben saat altıda kalkarım.

- Je me suis levé très tôt, ce matin.
- Je me suis levé fort tôt, ce matin.
- Je me suis levée très tôt, ce matin.
- Je me suis levée fort tôt, ce matin.

Bu sabah çok erken kalktım.

- Je me suis levé plus tôt que d'habitude.
- Je me suis levée plus tôt que d'ordinaire.

Ben her zamankinden daha erken kalktım.

- Je levai la main pour poser une question.
- J'ai levé la main pour poser une question.

Bir soru sormak için elimi kaldırdım.

Ce matin je me suis levé à 4h pour être à l'heure pour le premier train.

Bu sabah ilk trene yetişmek için saat 4'de uyandım.

- Tout le monde est debout.
- Tout le monde se tient debout.
- Tout le monde s'est levé.

Herkes ayakta.

Si le nez de votre nez est levé vers le haut, ne doit-il pas être cloué?

burnunun ucunu sürekli yukarıya doğru kaldırma ise çakılması gerekmez mi?

Il s'est vite levé, s'est aspergé le visage d'eau froide, s'est brossé les dents, et s'est rasé.

Hızlıca kalktı, yüzüne soğuk su serpti, dişlerini fırçaladı ve tıraş oldu.

- Je me suis levé à sept heures ce matin.
- Je me suis levée à sept heures ce matin.

Bu sabah yedide kalktım.

- Je me suis levé il y a une heure.
- Je me suis levée il y a une heure.

Ben bir saat önce kalktım.