Examples of using "Lèvres" in a sentence and their turkish translations:
- Dudakların mavi.
- Dudaklarınız morarmış.
O dudaklarını yaladı.
Benim dudaklarım çatlamış.
Onun dudakları sıcaktı.
Senin dudakların güller gibi.
Onun solgun dudakları vardı.
O dudaklarını yaladı.
Dudak okurum.
Büyük dudakları var.
Tom'un büyük dudakları var.
ve imzası niteliğindeki kırmızı rujuyla çıkardı.
Peçeteyle dudaklarını temizle.
Her kış dudaklarım çatlar.
Sözler dudaklarımdan kaçtı.
O beni dudaklarımdan öptü.
- Çok güzel dudaklarınız var.
- Güzel dudakların var.
Tom'un yüzünde bir gülümseme vardı.
Yüzünde bir gülümseme ile ona yaklaştı.
Georgina kanayıncaya kadar dudaklarını ısırdı.
O her zaman dudaklarında bir gülümseme ile konuşur.
Mary beğenmeyerek dudaklarını büzdü.
Tom her zaman düşündüğünü açıkça söyler.
Mary biraz ruj sürdü.
O beni usulca dudaklarımdan öptü.
Yüzünde bir gülümseme ile ona yaklaştı.
Dudakların mavi. Sudan çıkmalısın.
Dişinde ruj var.
Yanağında ruj lekesi var.
Dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı.
O, dudaklarının nasıl tat alacağını merak ediyordu.
Ruj sürmeyi sevmem.
Annem hep ruj sürer.
Ben dudak okuyamam.
Rujunun rengini beğeniyorum.
Brian Kate için bir ruj satın aldı.
Ben dudak nemlendiricisi kullanmam.
Favori ruj markan hangisi?
Favori ruj rengin hangisi?
Lütfen, bir daha bu ruju sürme.
Ben genellikle ruj kullanmam.
O, yüzünde bir gülümseme ile bize doğru yürüdü.
Dudak okuyabilir bir sineksin diyelim.
Beni dudaklarımdan öptü.
Evet, Sevgililer Günü'nde ruj sürmelisin.
Birbirlerine doğru döndüler ve sonra öpüştüler.
O, bardağı dudaklarına kaldırdı ve onu bir yudumda bitirdi.
O yüzden olgunlaşmış mı diye her bir inciri önce dudaklarıyla hafifçe sıkıyor.
O, yüzünde bir tebessümle ona baktı.