Translation of "Doivent" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "Doivent" in a sentence and their turkish translations:

- Ils doivent mourir.
- Elles doivent mourir.

- Onlar ölmek zorunda.
- Ölmeliler.

Ils doivent être débusqués, ils doivent être détruits.

Bu örgütler bulunmalı ve yok edilmeli.

Ils doivent persévérer.

Denemeye devam etmeliler.

- Ils doivent réparer leur voiture.
- Elles doivent réparer leur véhicule.

Onlar arabalarını tamir etmek zorundalar.

- Ils doivent obéir aux règles.
- Elles doivent respecter les règles.

Onlar kurallara uymak zorundalar.

Ils doivent être heureux.

Mutlu olduklarına şüphe yok.

Ils doivent être punis.

Onlar cezalandırılmalı.

Ils doivent être américains.

Onlar Amerikalı olmalılar.

Ils doivent avoir faim.

Aç olmalılar.

Les Jeux doivent continuer.

Oyunlar devam etmeli.

Ils doivent être inquiets.

Onlar endişeli olmalı.

Ils doivent être faux.

Onlar sahte olmalı.

Les chevaux doivent manger.

Atların et yemeleri gerekir.

Et doivent être abordées maintenant.

ve hemen müdahale edilmesi gerektiğini göreceksiniz.

Ils doivent employer d'autres sens.

Onlar başka duyularına güvenmelidir.

Les créatures nocturnes doivent s'abriter.

Gececi yaratıkların güvenli yuvalarına dönme vakti.

Ils doivent faire très attention.

Onlar çok dikkatli olmak zorunda.

Toutes les choses doivent passer.

- Bu da geçer.
- Bunlar da geçecek.

Lorsque les travailleurs doivent choisir

Çalışanlar hasta oldukları zaman, para kazanmak ve evde kalmak

Beaucoup d'étrangers doivent être expulsés.

Yabancıların çoğu kovulmalıdır.

Ils doivent boire de l'eau.

Onlar su içmek zorundalar.

Les trois frères doivent s'entraider.

Üç erkek kardeş birbirlerine yardım etmeliler.

Tous les hommes doivent mourir.

Bütün insanlar ölmeli.

Ils doivent discuter du document.

Onlar dokümanı tartışmalı.

Mes noces doivent être parfaites.

Benim düğünüm mükemmel olmak zorunda.

Ils doivent y aller immédiatement.

Onlar derhal oraya gitmek zorunda.

Les mesures doivent être précises.

Ölçümler hassas olmalı.

Les étudiants doivent étudier davantage.

Öğrenciler daha sıkı çalışmalılar.

- Les menteurs doivent avoir bonne mémoire.
- Les menteurs doivent posséder une bonne mémoire.

Yalancılar iyi bir hafızaya sahip olmalıdırlar.

- Tous doivent contribuer à la sécurité sociale.
- Tous doivent cotiser pour la sécurité sociale.

Herkes sosyal güvenlik için ücret ödemeli.

- Ils doivent l'avoir su tout le temps.
- Elles doivent l'avoir su tout le temps.

Onu başından beri biliyor olmalılar.

doivent avoir la peau plus foncée. »

daha koyu ten rengi olmalı."

Car si les émissions doivent s'arrêter,

çünkü emisyonların durdurulması gerekiyorsa

Car les règles doivent être changées.

çünkü o kurallar değişmeli.

Qui doivent passer au niveau supérieur.

Vites arttırmaları gerekiyor.

Marie ou toi doivent y aller.

Ya Mary ya da sen gideceksin.

Les gens doivent obéir aux règles.

İnsanlar kurallara uymak zorundadır.

Les soldats doivent exécuter leurs ordres.

Askerler onların emirlerini uygulamak zorundadır.

Les jeunes doivent respecter la loi.

Genç insanlar yasaya uymalıdır.

Les soldats doivent suivre les ordres.

Askerler emirleri izlemeliler.

Les militaires doivent exécuter les ordres.

Askerler emirleri uygulamak zorundadır.

Les conducteurs doivent porter leur ceinture.

Sürücüler emniyet kemerleri takmalılar.

Les joueurs doivent respecter les règles.

Oyuncular kurallara uymalı.

- Tous les élèves doivent porter le même uniforme.
- Toutes les élèves doivent porter le même uniforme.
- Tous les élèves doivent revêtir le même uniforme.

Öğrencilerin hepsi aynı üniformayı giymek zorundadırlar.

- Tes parents doivent être si fiers de toi.
- Vos parents doivent être si fiers de vous.

Ebeveynlerin seninle çok gurur duyuyor olmalı.

Les étudiants doivent travailler dur, mais ils doivent aussi laisser du temps pour les activités sociales.

Öğrenciler sıkı çalışmak zorunda, ama onlar sosyal etkinlikler için de zaman ayırmak zorundalar.

Toutes les choses doivent avoir une fin.

- Her şeyin bir sonu olması gerekir.
- Her şeyin bir sonu olmalı.

Les électeurs ne doivent pas être corrompus.

Seçmenler bozuk olmamalıdır.

Les devoirs doivent être faits pour demain.

Ev ödevi yarına kadar yapılmalıdır.

Ils doivent vivre de son maigre revenu.

Onun küçük geliriyle yaşamak zorundalar.

Tous les travailleurs paresseux doivent être renvoyés.

Tembel çalışanların hepsi işten atılmalı.

Ils doivent travailler 8 heures par jour.

Onlar bir günde 8 saat çalışmalılar.

Les gens doivent apprendre à être satisfaits.

İnsanlar tatmin olmayı öğrenmeli.

Les enfants doivent apprendre des langues étrangères.

Çocuklar yabancı diller öğrenmek zorundalar.

Les enfants doivent aller se coucher immédiatement.

Çocukların hemen yatması gerekiyor.

Les conflits internationaux doivent être résolu pacifiquement.

Uluslararası anlaşmazlıkları, barışçıl bir şekilde çözümlenmeli.

Ces problèmes doivent être traités avec attention.

Bu sorunlar dikkatle ele alınmalıdır.

Tes paroles doivent correspondre à tes actions.

Söylediklerin yaptıklarına uymak zorunda.

Les menteurs doivent posséder une bonne mémoire.

Yalancılar iyi bir hafızaya sahip olmalıdırlar.

- Ils doivent être lavés.
- Elles doivent être lavées.
- Il leur faut être lavés.
- Il leur faut être lavées.

Onların yıkanması gerekiyor.

Ces essais doivent être reproduits à grande échelle,

Bu çalışmaların daha büyük çapta tekrarlamaya ihtiyacı var

En fait, c'est exactement ce qu'ils doivent faire.

Fakat aslında, yapmaları gereken de budur.

Ses petits doivent être nourris toute la journée.

Yavrularını 24 saat beslemek zorunda.

Les étudiants ne doivent pas utiliser cette toilette.

Öğrenciler bu tuvaleti kullanmamalıdır.

- Ils doivent être remplacés.
- Il faut les remplacer.

Onlar yenisiyle değiştirilmeliler.

De nombreux facteurs doivent être pris en considération.

Birçok etken düşünülmelidir.

Les boxeurs doivent se peser avant un combat.

Boksörler bir maçtan önce tartılmak zorundalar.

Les étudiants doivent analyser un extrait du livre.

Öğrenciler kitaptan bir alıntıyı analiz etmek zorundalar.

Les gens doivent comprendre que le monde évolue.

İnsanlar dünyanın değiştiğini anlamalılar.

Ils doivent valoir au moins trois cents dollars.

Bunlar en az üç yüz dolar değerinde olmalı.

Tous les élèves doivent revêtir le même uniforme.

Tüm öğrenciler aynı üniformayı giymek zorundadır.

Les cahiers doivent être placés dans un tiroir.

Notebookların bir çekmeceye koyulmaları gerekir.

Les piétons doivent traverser seulement au feu vert.

Yayalar sadece yeşil ışıkta geçmelidirler.

Nous avons des problèmes qui doivent être traités.

İlgilenilmesi gereken sorunlarımız var.

Les actions doivent être jugées selon leurs intentions.

Eylemler, niyetlerine göre yargılanmalıdır.

Ils doivent nous attendre. Quelle heure est-il?

Bizi bekliyor olmalılar. Saat kaç?

- Tes crayons doivent être aiguisés.
- Vos crayons doivent être aiguisés.
- Il faut tailler tes crayons.
- Il faut tailler vos crayons.

Kurşun kalemlerin açılmalı.

En fait, vos objectifs doivent correspondre à vos actions.

Asıl amaç hedeflerinizle davranışlarınızın uyuşmasıdır

Ils doivent s'approprier le combat pour protéger nos glaciers.

Buzullarımızı korumak için yapılacak savaşı sahiplenmeleri gerekiyor.

doivent s'effectuer pour le bien de tous les peuples,

tüm insanlığın faydası için yapılmalıdır.''

Les infirmières doivent veiller au confort de leurs patients.

Hemşireler hastalarının rahatı için uyanık kalmak zorundadır.

Les conducteurs doivent respecter le code de la route.

Sürücüler trafik kurallarına uymalıdırlar.

Ces objets doivent être rendus à leur propriétaire légitime.

Bu eşyalar gerçek sahibine iade edilmelidir.

Les commentaires doivent être pertinents par rapport au sujet.

Yorumlar konuyla alakalı olmalıdır.

Je pense que Tom et Marie doivent s'en aller.

Sanırım belki Tom ve Mary gitmeli.

Les hommes doivent se tenir loin de la cuisine.

Erkeklerin mutfak dışında tutulmaları gerekir.

Les indigènes doivent défendre leur terre contre les envahisseurs.

Yerliler topraklarını istilacılara karşı savunmak zorundalar.

à mieux comprendre les réalités que nos élèves doivent affronter.

öğrencilerin yaşadıklarıyla gerçekleri daha iyi anlamamızı sağlıyor.

doivent avoir la peau claire, nous recherchons le prototype Beyoncé. »

açık tenli olmalılar, asıl örneği Beyoncé olsun."

Les conditions doivent être bonnes. On a une petite éclaircie.

Koşullar doğru olmalı. Hava durumu şu anda biraz sakin.

Les parents doivent accepter les conditions qui changent sans prévenir.

Ebeveynler bildirim yapılmaksızın değiştirilen şartları kabul etmek zorunda.

Et elles sont un signe que les choses doivent changer.

ve değişmesi gereken şeylerin birer işareti konumundalar.

Ces objectifs doivent être un but pour la communauté mondiale.

Bu hedeflerin peşinden global bir topluluk olarak gitmeliyiz.

Ils doivent augmenter leur poids d'un tiers pour passer l'hiver.

Kışı atlatabilmek için vücut ağırlıklarını üçte bir arttırmaları gerek.

Les parents doivent veiller au bien-être de leurs enfants.

Ebeveynler, çocuklarının refahı için bakım yapmalıdır.

Tous les étudiants doivent avoir quitté l'école à six heures.

Her öğrenci saat altıya kadar okuldan ayrılmak zorundadır.

Ils doivent être fous pour croire à de telles absurdités.

Onlar böyle saçmalıklara inanmak için deli olmalılar

Ceux qui appliquent la loi doivent obéir à la loi.

Kanunu uygulayanlar kanuna uymalıdırlar.