Translation of "Arriver" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Arriver" in a sentence and their turkish translations:

- Ça peut arriver.
- Cela peut arriver.

- O olabilirdi.
- O olabilir.

- N'importe quoi pouvait arriver.
- N'importe quoi pourrait arriver.

Her şey olabilir.

Il devrait arriver.

O gelmeli.

Tout peut arriver.

Her şey olabilir.

Vous pouvez y arriver.

Hadi, bunu yapabilirsiniz.

Si cela peut arriver

New York’un kuzeyindeki küçük bir kasaba

Arriver à la maison.

Eve var.

Je viens d'en arriver.

Oradan yeni geldim.

Quelque chose va arriver.

Bir şeyler olacak.

Ça peut arriver parfois.

Bazen olur.

Quand vas-tu arriver ?

Ne zaman geleceksin?

- On ne va jamais y arriver.
- Nous n'allons jamais y arriver.

Onu asla yapmayacağız.

- Réfléchissons au pire qui pourrait arriver.
- Réfléchissons au pire qui puisse arriver.

Olabilecek en kötü şeyi düşünelim.

- Tu peux y arriver.
- Tu peux le faire.
- Vous pouvez y arriver.

Onu yapabilirsiniz.

Allez, vous pouvez y arriver.

Hadi, bunu yapabilirsiniz.

Oui oui cela peut arriver

Evet evet bu olabilir

Le bus va bientôt arriver.

Otobüs yakında gelecek.

Tom doit arriver à midi.

Tom'un öğleyin gelmesi bekleniyor.

On espère arriver à temps.

Biz zamanında varmayı umuyoruz.

Ensemble, nous pouvons y arriver !

Bunu birlikte yapabiliriz!

Je sens les ennuis arriver.

Sorun kokusu alıyorum.

Que pourrait-il leur arriver?

Onlara ne olabilirdi?

Tom est censé arriver aujourd'hui.

Tom'un bugün gelmesi gerekiyor.

- Cela peut arriver à n'importe qui.
- Ça peut arriver à tout le monde.

Bu herkesin başına gelebilir.

- J'ai déterminé quand nous sommes supposés arriver.
- J'ai déterminé quand nous sommes supposées arriver.

Ne zaman varmamız gerektiğini öğrendim.

- Tom était la première personne à arriver.
- Tom fut la première personne à arriver.

Tom gelecek ilk kişiydi.

Et ma bourse est censée arriver.

Sonra finansal desteğin gelmesi gerekiyor.

L'aventure commence ! Vous pouvez y arriver.

Macera başlıyor! Hadi, bunu yapabilirsiniz.

Quelque chose de néfaste va arriver.

Kötü bir şey olacak.

Il fut le dernier à arriver.

Gelecek son kişiydi.

Il était le premier à arriver.

O ilk olarak vardı.

Je ne l'ai pas entendu arriver.

Onun geldiğini duymadım.

Je ne l'ai pas entendue arriver.

Onun geldiğini duymadım.

Tom fut le dernier à arriver.

Tom son olarak vardı.

Je savais que ça allait arriver.

Bunun olacağını biliyordum.

Réfléchissons au pire qui pourrait arriver.

Olabilecek en kötü şeyi düşünelim.

Ça pourrait arriver à n'importe qui.

Herkesin başına gelebilir.

Nous devons arriver à un accord.

- Uzlaşmamız gerekiyor.
- Mutakabata varmamız gerekiyor.
- Anlaşmaya varmamız gerekiyor.
- Anlaşmamız gerekiyor.

Beaucoup peut arriver en une année.

Bir yıl içinde çok şey olabilir.

Cela devait arriver tôt ou tard.

Bu er ya da geç olacaktı.

Je ne l'ai pas vu arriver.

Onu olduğunu görmedim.

Tu es le premier à arriver.

Sen buraya ilk gelensin.

Tu as failli arriver à temps.

Neredeyse zamanında geldin.

Tom va arriver d'ici quelques minutes.

Tom her an burada olacaktır.

Je savais ce qui allait arriver.

Ne olacağını biliyordum.

- Cela prendra deux heures d'y arriver en bus.
- Cela prendra deux heures d'y arriver en car.

Oraya otobüsle gitmek iki saat alır.

- Je ne pouvais simplement pas laisser ça arriver.
- Je ne pourrais simplement pas laisser ça arriver.

Bunun olmasına izin veremezdim.

« Tiens bon, la police va bientôt arriver. »

"Bekleyin, polis hemen gelecek."

Nous devrions arriver à l'intérieur du genou.

diz içine girebiliriz.

Cette apocalypse qui va arriver au monde

dünyanın başına gelecek olan bu kıyamet

Je la vois arriver par le côté,

köşeden gelmesini izlerken

Quelque chose de terrible va arriver bientôt.

Korkunç bir şey olmak üzere.

Quelque chose de mauvais pourrait lui arriver.

Ona kötü bir şey olabilir.

Il faudra une heure pour y arriver.

- Oraya varmak bir saat alacaktır.
- Oraya gitmek bir saat sürer.

Il a couru pour arriver à temps.

O, zamanında varmak için koştu.

- Ça arrive parfois.
- Ça peut arriver parfois.

Bu bazen olur.

Tu devines probablement ce qui va arriver.

Yine de büyük olasılıkla ne olacağını tahmin edebilirsin.

J'ai soupçonné qu'une telle chose pouvait arriver.

Böyle bir şeyin olabileceğinden kuşkulandım.

Cela peut arriver de temps en temps.

Bu bazen olabilir.

Je suppose que nous devons arriver tôt.

Erken geleceğimizi düşünüyorum.

Dan a été le premier à arriver.

Dan varan ilk kişiydi.

J'ai toujours su que ceci pourrait arriver.

Ben her zaman bunun olabileceğini biliyordum.

Je sais que tu peux y arriver.

- Onu yapabileceğini biliyorum.
- Başarabileceğini biliyorum.

Tu as été la dernière à arriver.

Sen en son geldin.

- Je ne sais pas ce qui aurait pu lui arriver.
- J'ignore ce qui aurait pu lui arriver.

Ona ne olmuş olabileceğini bilmiyorum.

- Ils ont probablement vu notre bateau arriver au port.
- Elles ont probablement vu notre bateau arriver au port.

Muhtemelen gemimizin limana geldiğini gördüler.

- Tu sais ce qui pourrait arriver, n'est-ce pas ?
- Vous savez ce qui pourrait arriver, n'est-ce pas ?

Sen neler olabileceğini biliyorsun, değil mi?

- En combien de temps peux-tu arriver chez moi ?
- En combien de temps pouvez-vous arriver chez moi ?

Ne kadar sürede evime varabilirsin?

Jamais ils n'ont pensé ne pas y arriver,

Onlar asla yapamayacağına inanmadı.

Heureusement, il existe plein de façons d'y arriver.

Neyse ki başarıya ulaşmanın bir sürü yolu var.

Car nous ne pouvons pas y arriver seuls.

çünkü bunu tek başımıza yapamayız.

J'ai eu du mal à arriver à l'aéroport.

Havaalanına giderken zorluk çektim.

Mon père doit arriver à Honolulu à 16h30.

- Babam saat 16:30'da Honolulu'ya varacak.
- Babam öğleden sonra 4:30'da Honolulu'ya varacak.

- Quelque chose s'en vient.
- Quelque chose va arriver.

Bir şey geliyor.

Je ne peux arriver là-bas avant midi.

Öğleden önce oraya varmam mümkün değildir.

Il ne parvint pas à arriver à l'heure.

O zamanında gelmeyi başaramadı.

Le train était supposé arriver à 6 heures.

Tren altıda bekleniyordu.

Nul ne peut prévoir ce qui va arriver.

Kimse ne olacağını öngöremez.

Il devrait arriver au bureau dans une heure.

Bir saat içinde ofise gitmeli.

- Je peux y arriver.
- Je peux m'en sortir.

Ben onu halledebilirim.

Je voulais juste savoir quand Tom allait arriver.

Sadece Tom'un ne zaman geleceğini bilmek istedim.

Il va arriver avec un vol de nuit.

Gece uçuşuyla varacak.

On ne réussira pas à arriver à l'heure.

Onu zamanında yapmayacağız.

Je peux arriver à la station avant toi.

Sen gitmeden önce ben istasyona gidebilirim.

Je pense que le train va bientôt arriver.

Sanırım tren yakında gelecek.

Quelque chose a dû lui arriver en chemin.

Yolda ona bir şey olmuş olmalı.

Je ne pense pas que ça va arriver.

Onun olacağını sanmıyorum.

Je vais te dire comment arriver chez Tom.

Tom'un evine nasıl gidileceğini sana söyleyeceğim.

Tu as dit que ça n'allait pas arriver.

Onun olmayacağını söyledin.

Si tu te dépêches, tu peux y arriver.

Eğer acele edersen bunu yapabilirsin.

Tom est préoccupé par ce qui pourrait arriver.

- Tom neler olabileceği hakkında endişeli.
- Tom neler olabileceği hakkında endişeleniyor.

Mon vol devait arriver à 14 h 30.

Uçağımın 14.30'da gelmesi gerekiyordu.