Examples of using "Jossa" in a sentence and their turkish translations:
Hava akımı olan tünel mi, hava akımı olmayan tünel mi?
sizin yardımınıza ihtiyacım var.
O benim kaldığım ev.
Yaşadığım kasaba oldukça küçük.
hava akımı olmayan tünel mi?
Doğuya, enkazı gördüğüm yere gidiyoruz.
Ben klimalı bir oda isterim.
Bu, başbakanın yaşadığı evdir.
Hava akımı olmayan tünelden mi gitmek istiyorsunuz? Tamam!
Garajlı bir ev arıyoruz.
Tatoeba cümleleri çevirdiğim yerdir.
Burası benim doğduğum hastane.
Biz bol depolama alanı olan bir mutfak istiyoruz.
Konuşabileceğimiz bir yer var mı?
Tom'un kullandığı trene yıldırım çarptı.
Kaldığımız otel çok rahattı.
Bu onun doğduğu kasabadır.
Bu, amcamın yaşadığı evdir.
Ben klimalı küçük bir araba istiyorum.
Kaldığım otel istasyonun yakınındadır.
Doğduğu köyü ziyaret ettim.
Hava akımı olan tünel mi, hava akımı olmayan tünel mi?
Cinselliğe kafayı takmış gibi görünen bir kültürde yaşıyoruz.
yapay ışık eşliğinde fok avladığının bilindiği dünyadaki tek yer.
Bunun gerçekleştiği bir yer hâlihazırda var.
Roma ziyaret etmeye değer bir şehirdir.
Bu o zaman kaldığımız otel.
Bir birahane bira içmek için popüler bir toplanma yeridir.
- Gittiğin yerde buna ihtiyacın olmayacak.
- Gittiğin yerde buna ihtiyaç duymayacaksın.
Tom duygularından bahsetmeyen bir aileden geldi.
Onlar yağmurdan sığınmak için bir yer aradı.
Yaşadığım ev çok büyük değil.
Çikolataları severim, özellikle fındıklı olanları.
Tom'u öldüren kaza hakkında daha çok bilmek istiyorum.
Bu Tom'un genellikle kaldığı otel.
Tom'un havuzlu bir evi var.
Doğada gücünüze ihtiyaç duyduğunuz bir yer varsa orası kesinlikle ormandır.
Hava akımı olmayan bir madene asla girmeyin!
Bu bir kaybet-kaybet durumu.
Sana herhangi bir tavsiye verecek bir konumda değilim.
Bu onun çalıştığı ofistir.
Hiç peyniri olmayan bir peynirli burger için on dolar ödedim.
Bu gençken yaşadığım ev.
Yılanların yılda tahmini olarak 46.000 kişiyi öldürdüğü Hindistan'da,
Yakınlardaki bir hastaneye hayat kurtarıcı panzehirler
bu zehir kesesinin çok etkili olduğu kesindir. Büyük pençelere ihtiyacı yok.
Ben dün Charlie Chaplin'i anlatan eski bir film gördüm.
Dünya herkesin bir maske taktığı büyük bir balo.
Ne diyorsunuz? Çürümüş etle düzgün bir tuzak mı kuralım
- Özel bir yere gidelim.
- Baş başa kalacağımız bir yere gidelim.
Tom büyük avlulu ve beyaz bahçe çitli bir ev istiyor.
O benim kaldığım ev.
Tom Mary'ye beş yaşındayken karıştığı trafik kazası hakkında soru sordu.
Tatoeba'nın çok dilli olmasının nedeni budur. Fakat o tür çok dilli değil. Dillerin sadece birlikte eşleştirildiği ve bazı çiftlerin geride bırakıldığı tür değil.
İşte tartışmaların çorap içinde düzüşen tavşanlardan daha sıcak geçtiği yer: Tatoeba!
Burada kalmak ve sohbet etmek istiyorum ama çocuğumun çaldığı bir konsere gitmek zorundayım.
Tatoeba: Detaylara dikkatin kutsal olduğu yerde ceza hızlıdır.
Bir yabancı dili öğrenmenin en iyi yolu onun konuşulduğu bir ülkede yaşamaya gitmektir.
Mary'nin masasında Tom'un bir fotoğrafı var.
Mumbai gibi kent ormanlarındaki başıboş köpek, kedi ve tavukların, yani kolay lokmaların peşinde.
Dün ya da evvelsi gün Asahi gazetesinde Wikipedia'dan alıntı yapmamanız gerektiğini vurgulayan bir ifade vardı.
Babamın mavi gri bir kravatı var.
Tom'un çalıştığı bar reşit olmayan kimselere alkollü içki sattığı için ruhsatını kaybetti.
Tom manuel vitesli bir araba nasıl kullanılır bilmiyor.
1632'de Galileo, Dünya'nın Güneş'in yörüngesinde döndüğünü söyleyen bir kitap yayınladı. Katolik Kilisesi onu tutukladı ve yargıladı.
Ama hastaneye gitmediği için testere pullu engerek ısırdıktan 40 gün sonra ölen birini biliyoruz. Kan kaybından öldü.
Ben şirketin geleceği ile ilgili üst düzey yöneticilerinin toplantısında duvardaki sinek olmayı isterdim.
Yüksek tavanlı ve büyük odaları olan bir bina onun yerini alan renksiz ofis bloklarından daha az pratik olabilir, ama genellikle çevresi ile iyi uyum sağlar.