Translation of "Urged" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Urged" in a sentence and their turkish translations:

We urged Tom to go.

Tom'u gitmeye zorladık.

Tom urged Mary to resign.

Tom Mary'yi istifa etmeye zorladı.

I urged Tom to leave.

Tom'u gitmeye zorladım.

And urged Napoleon to fight on.

ve Napolyon'u savaşmaya çağırdı.

He urged me to think again.

Tekrar düşünmem için ısrar etti.

She urged him to study harder.

O, onu daha çok çalışması için teşvik etti.

Jessie urged the little donkey forward.

Jessie küçük eşeği ileriye doğru sürdü.

She urged him to drive carefully.

O, onu dikkatli sürmesi için teşvik etti.

We urged Tom to study harder.

Tom'u daha çok çalışması için zorladık.

I urged him to quit smoking.

Sigarayı bırakması için onu zorladım.

He urged her to drive carefully.

Onu dikkatli araba sürmesi için uyardı.

Tom urged Mary to study harder.

Tom Mary'yi daha çok çalışması için teşvik etti.

Tom urged Mary to drive carefully.

Tom Mary'ye dikkatli sürmesi için ısrar etti.

Tom urged Mary to study art.

Tom Mary'yi sanat eğitimi alması için teşvik etti.

Tom urged me to do that.

Tom onu yapmam için zorladı.

Tom urged me to study French.

Tom beni Fransızca okumam için zorladı.

Our teacher urged us to study harder.

Öğretmenimiz daha çok çalışmamız için baskı yaptı.

He urged us to obey the rule.

O, bizim kurala uymamız için ısrar etti.

The shopkeeper urged me to buy it.

Satıcı onu almam için ısrar etti.

She urged him to do the job.

O, ona iş yapması için ısrar etti.

Thus we were urged into a fight.

Böylece biz bir dövüşe zorlandık.

Tom urged Mary to take an umbrella.

Tom Mary'yi bir şemsiye alması için zorladı.

Tom urged Mary to be more careful.

Tom Mary'nin daha dikkatli olması için baskı yaptı.

They urged him to punish the rebels.

İsyancıları cezalandırmak için ona ısrar etti.

They urged them to buy the products.

Ürünleri satın almaları için onlara ısrar etti.

She urged him to consider the request.

Ricayı düşünmesi için ısrar etti.

Tom urged his horse into a gallop.

Tom atını dört nala koşmaya zorladı.

Tom urged Mary to return to Boston.

Tom Mary'yi Boston'a geri dönmeye zorladı.

Tom urged me to go with Mary.

Tom Mary ile gitmem için beni zorladı.

I urged Tom to return to Boston.

Tom'u Boston'a dönmeye zorladım.

Tom has been urged to do that.

Tom bunu yapmak için zorlandı.

My father urged me to go with him.

Babam onunla gitmem için ısrar etti.

The kids urged their father to leave quickly.

Çocuklar babalarını hızla ayrılmaya zorladı.

My friends urged me to write my memoirs.

Arkadaşlarım hatıralarımı yazmam için beni zorladı.

Mary urged her son to take an umbrella.

Mary oğlunun bir şemsiye alması için ısrar etti.

The doctor urged the patient to stop smoking.

Doktor hastayı sigarayı bırakması için teşvik etti.

He urged them to come to an agreement.

Onları anlaşmaya teşvik etti.

Tom urged Mary to tell John the truth.

Tom Mary'ye John'a gerçeği söylemesi için baskı yaptı.

I urged Tom to apply for that job.

Tom'u o iş için başvurmaya teşvik ettim.

The president urged employees to act on their initiative.

Başkan çalışanları kendi inisiyatifiyle hareket etmeye teşvik etti.

You people are urged to drop the earthly impulse.

- Siz insanlardan dünyevi dürtüleri bırakmanız isteniyor.
- Siz insanlar dünyevi dürtüleri düşürmeye teşvik edilmektedir.

But Howard urged me to open myself up to uncertainty,

Ama Howard beni, kendimi belirsizliğe açmaya teşvik etti,

A man with a gun urged him into the car.

Silahlı bir adam ona arabaya binmesi için baskı yaptı.

His family and his doctor urged him not to go.

Onun ailesi ve doktoru ona gitmemesi için baskı yaptılar.

I urged Keiko to stop using people for her own convenience.

Kendi yararı için insanları kullanmayı bırakması için Keiko'ya baskı yaptım.

Tom urged the residents of the town to form a militia.

Tom kent sakinlerini bir milis oluşturmaya çağırdı.

Tom urged Mary to take the job she was being offered.

Tom Mary'yi önerilen işi alması için teşvik etti.

Mary urged her parents to let her go out with her friends.

Mary, arkadaşlarıyla dışarı çıkmasına izin vermeleri için annesini ve babasını zorladı.

Factories have been urged to switch from coal to a cleaner fuel.

Fabrikalar kömürden temiz bir yakıta geçmek için teşvik edilmiştir.

- I urged Tom to do that.
- I encouraged Tom to do that.

Tom'u bunu yapmaya teşvik ettim.

- I encouraged Tom to study French.
- I urged Tom to study French.

Tom'u Fransızca öğrenmeye teşvik ettim.

Police have urged the man involved in a fatal stabbing to turn himself in.

Polis, bıçaklı cinayete adı karışan adamı teslim olmaya çağırdı.

But even when urged to seek battle by an angry Minucius, as well as other officers and displeased

Fakat savaş isteyen sinirli Minucius, diğer resmi görevliler ve mutsuz askerler tarafından...

Galloping up the hill, Qutuz urged his men to stand and fight as he rushed to shore up the ranks.

Vadiye doğru dörtnala çıkan Qutuz askerlerinin hatlarına katılarak savaşmaları için ısrar ediyordu.

Catherine had an ulterior motive when she urged her father to buy a new car. She hoped that she'd be able to drive it herself.

Yeni bir araba satın alması için babasına baskı yaptığında Catherine'nin bir art niyeti vardı; O, arabayı kendisinin sürebileceğini umuyordu.